ISBN13 978-605-316-289-6
13,5x21,5 cm, 416 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Rüya Âlemi ve Felaket, 2004
Görmenin Diyalektiği, 2010
Hegel, Haiti ve Evrensel Tarih, 2012
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Giriş, s. 11-12

Yıl Bir bilgiyi yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bir tasarı. Birinci yüzyıla odaklanıyor. Modernliğin bütün şemaları –zaman, mekân, kavramsal farklılıklar ve kolektif aidiyet kategorileri– bu varsayılmış başlangıç noktasına anlam kazandırma sınavından geçiriliyor ve hiçbiri bu sınavdan sıfır hasarla kurtulamıyor. Modernliğin tarih adını verdiği epistemolojik aygıt, geçmişin şimdiye tutarlı bir anlatı biçiminde ulaşan bir düzendeki yerinde kalmasını sağlayacaktı güya. Fakat tarihyazımının ta kendisi bu düzen varsayımını altüst eden bilgiler vererek geçmişi başka türlü konuşabilsin diye serbest bırakıyor.

Dijital öğrenme ve veri bankası başlıkları altında sessiz sedasız bir devrim meydana geliyor. Araştırmalar tam da bilgi yapılarında, yani insan deneyiminin geçmiş kaydını bölüp düzenleyen kavramsal çerçevelerde dönüşümler yaratıyor. Birinci yüzyıl konusunda üç büyük temel tarihsel anlatı kategorisi olan Helenizm, Hıristiyanlık ve Yahudilik kanıtları çarpıtıyor – zamandaki bu âna odaklanmak o yüzden böyle aydınlatıcı. Din ile siyaset, bilim ile estetik, Atina ile Kudüs ya da Doğu ile Batı arasındaki kavramsal ayrımlar birinci yüzyılın dünyasında anlam taşımıyor. Tarihsel malzemeyi klasik araştırmaları, teoloji ve modern seküler beşeri bilimler gibi ayrı ayrı disiplinler arasında bölüştüren geleneksel yaklaşım ciddi ölçüde yanıltıcı. Farklı toplulukların kökenleri araştırıldığında ulaşılan sonuç, saf bir kaynak değil, ayrımların kendisinin ortadan kaybolması.

Başlıca kaynaklarımız nadiren aynı topluluğa konabilen, hatta anlatılagelen hikâyelere nadiren dahil edilen birinci yüzyıldan üç yazardır: Yahudiye Savaşı tarihçisi Flavius Josephus, yeni-Platoncu filozof İskenderiyeli Philon ve Hıristiyan Kutsal Kitabı’nın son kitabı olan Vahiy’in (Apokalips) yazarı Patmoslu Yuhanna. Okurlar hiçbirine aşina olmayabilir, içlerinden birini bilenler diğerlerini tanımıyor olabilir. Yine de bu yazarlar kendi koşullarında ciddiyetle değerlendirildiklerinde bildiğimizi sandığımız şeylerle derinden çelişen şaşırtıcı yönlere kapı açabiliyor, zamanımızın epistemolojik önkavrayışlarını kökten değiştirecek anahtarlar verebiliyorlar. Böyle bir şey meydana geldiğinde, farklı dönemlere dağılmış karakterler tarihsel yeniden düzenlenişin girdabına çekileceği için pek çok bağlantı kurmak mümkün olacak. Antigone ve John Coltrane, Platon ve Bulwer-Lytton, Kuesli Nikolaus ve Zora Neal Hurston, Farabi ve Jean Anouilh sahneye çıkacaklar. Descartes, Kant, Hegel, Kristeva ve Derrida’yı ise saymayı bile lüzumsuz buluyorum.

Zamanın Sahibi Olmak

Toprak gibi zaman da sömürgeleştirilebilir. Belli bir topluluk tarihin belli bir düşey diliminde hak iddia ettiğinde, bu dilimin üzerine ulusal ya da dinsel bir aidiyet bayrağı diktiğinde ve ondan çıkarılan anlamların üretimini ve dağıtımını kontrol altına aldığında, zaman sömürgeleştirilmiş olur. Birinci yüzyılın kaderinin böyle olduğu açık. Çağdaş antropoloji mekânın sömürgeleştirilmesinin getirdiği şiddetli bilgi çarpıtmalarını açığa çıkarmakta öncü oldu. Aynı eleştiri zamanın sömürgeleştirilmesi için de geçerli. Uzak geçmişi incelerken bilinmeyen topraklara giren yabancılar durumuna düşüyoruz. Yerlilerin, çeviri olmadan erişemeyeceğimiz anlayışları var. Kullandıkları sözcükleri dil açısından bilsek bile taşıdıkları anlamların mülkiyet haklarını elde edemeyiz. Zaman geçerken kurtarılıp bize ulaşmalarını sağlayan dolambaçlı yolu takip etsek dahi, sahiplenmemizi sağlayacak veraset yasaları yok.

Küreselleşme dediğimiz kavramsal manzara tarihin anlaşılma biçimini dönüşmeye zorluyor. Çevre kirliliği, iklim değişikliği ve virüsler rasgele yayılıyor, ama fikirler de yayılıyor. İnsanlar kendilerine ayrılmış kalıplardan kaçıp duruyor. İnsanlık gerçekten tekleşti. Eğitimli bir halk, bilgisinin tek bir ülke, kültür, din ya da uygarlıkla sınırlanmasını kaldıramıyor. Medyamıza egemen olan kabileciliğin gürültücü çatışmalarını mağlup kuvvetlerin geride bıraktığı keskin nişancıların son atışları olarak görmeye yönlendiriliyoruz. Deneyimin dört bir yandan öğrettiği şeyi inkâr etmek giderek zorlaşıyor: Aramızdaki sınırlar, uğruna savaştığımız değerlerin ta kendilerini ihlal etmeden savunamayacağımız kadar gözenekli. Bize-karşı-onlar şeklindeki ikili mantık artık dünyamızı anlamlandırmaya yetmiyor. Jeopolitik fark hiyerarşileri savunulacak gibi değil.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X