ISBN13 978-605-316-193-6
13x19,5 cm, 304 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Sınırlar ve Hayaletler, 2011
Sanat Sahada, 2017
Çam Pürleriyle Namrun, 2023
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ümit Güçlü, "Kekeme Şiirin Mıknatıslanması", sanatkritik.com, 14 Mart 2023

Nermin Saybaşılı’nın, Mıknatıs – Ses: Rezonans ve Sanatın Politikası isimli kitabında kavramsallaştırdığı “Mıknatıs-Ses”te, sanatta ve yaşamda karşılaştığımız seslerin politik konumlanmalarına dair deşifre süreçlerini ele aldığını söyleyebiliriz.

Saybaşılı, sesin anlamsal yönünden çok fiziksel yönüne eğilerek tespitlerini yapıyor. Devlet ve toplum ya da iktidar ve iktidara maruz kalanların arasındaki sessel ilişkileri deşiyor da denebilir. Bu kitapta ses, zorunlu olarak sesi dinleyen ve sessizliği seçenlerin de politik tercihlerini görmemizi sağlıyor. Çıtırtılar, vızıltılar, gürültüler, çınlamalar, bağırmalar, susma biçimleri vs. “sessel olan” ne varsa, Mıknatıs-Ses’e dönüşüp, İktidarın büyük sesine karşı bir ses haline gelebilir.

“Dilin sözde transparanlığı flulaştığında, sesli kesintiler (öksürük, boğazı temizleme, gülme, hırıltı, hıçkırık, gurlama vb.) sözcükleri tırmalamaya başladığında, doğadaki (yaprak hışırtısı, havlama, miyavlama, rüzgâr, dalga vb.) ya da mekândaki sesler ve gürültüler (tıkırtı, uğuttu, fısıltı, gümleme vb.) anlama gebe olduğunda bir mıknatıs-ses’ten söz ediyoruz demektir.” (s.37)

Saybaşılı, incelemesinin bir yerinde Mıknatıs-Ses’i “güçsüzün seslerinde” aradığından bahsediyor. Ve bunun bir şiirde, şarkıda, gülüşte, dansta bulunabileceğini umuyor. Bu tam da Türk şiirinde “Kekeme Şiir” anlayışının örneklem alanındaki seslere götürüyor bizi. Kekeme Şiir’de Mıknatıs-Ses’lerin varoluşlarını tartışabiliriz o halde.

Sarkis’in Munch’ün Çığlık tablosuna atıflarını içeren işlerini yorumlarken kekeme ifadesini kullanır Saybaşılı:

“İnsan geçmiş acıyı anlatırken kekeler. Sarkis’in görsel ve dilsel lügatçesinin mekânlar, nesneler, imgeler, ışıklar ve sesler yoluyla toplumsal belleği inşa etmek ve geçmiş hakikati geri çağırmak olduğu düşünülecek olursa, bu kez mekândan ve zamandan bağımsız bir sonsuzlukta resmedilmiş çığlıklar, bir leke olarak kekelerler belki ama bıraktıkları tortu ile söyleyeceklerini de söylerler.” (s.176)

“Bir leke olarak kekelemek” ve söyleyeceklerini bu yolla inşa etmek. Saybaşılı’nın Sarkis işlerini yorumlarken başvurduğu ifadeler. Kekemelikteki sesin duraksaması, Saybaşılı’nın mıknatıslanma dediği şeyi yaratıyor. Ses frekanslarının yarattığı anlam dışı etki biçimleri, kekemelikte de mevcut çünkü. Fakat Enis Akın’ın kekemeliği daha çok, sesin anlamsal olarak kullanımıyla ortaya çıkan bir anlayış.

“… kekeme kavramını bir övgü olarak kullanıyorum, bir erdemi belirtiyor. Kekeme olmaya cesaret edebilenler, hayatı ilginçleştiren kimselerdir. Her şeye cevap verecek dört başı mamur bir dile sahip olamayanların dilidir kekemelik.” (s.10)

Akın’ın anlayışındaki kekemelik, dilin (söz olan dilin) fizyolojik yönüyle birlikte semantik yönünden hareket eden bir kekemelik. Saybaşılı’nın bahsettiği mıknatıslanma ise daha çok, sesin anlam dışı alandan anlama dair yaptığı harekette varlık bulan bir enerji. “Bir Erdem Olarak Kekeme Türk Şiiri” yazısı, bu şiir anlayışının iki sac ayağından bahsediliyor. Birincisi, “şiir dilini kasıtlı bir şekilde deforme etmek” ikincisi “hayattaki bir tutukluğu, bir sakatlığı, bir arızayı, bir ‘endişe’yi aktarmak için kurulmuş şiir.” Dil sürçmeleri, kelimeleri yanlış yerde kullanmak, konuşurken yapılan hatalar… Bunlar da kekeme şiirin çıkış noktasındaki belirlenimler olarak karşımızda. Ama daha çok vurgulanan, şairin psikolojik bir uyumsuzluk yaşaması: hem hayata karşı hem de kendisine karşı. Bu uyumsuzluğun ifade alanını ise, şiirde mıknatıslanan varoluşlar oluşturuyor. Bu mıknatıslanma ses merkezli bir mıknatıslanma değil. Problemli ve ne yapacağını bilemeyen şairin kelimelere başvurduğunda oluşan çekim alanı. Yani şiir. Peki mıknatıslanmadan sonraki şey, hem Mıknatıs-Ses’te hem de Kekeme Şiir’de nedir? Neye karşılık gelir?

Her iki yaklaşım biçiminin kesiştiği alan şurası: kendiliğin kurulumunda bireylerin “Öteki” ile kurdukları ilişki biçimleri.

Mıknatıs Ses’te bizi içine alan “frekans”, büyük İktidara karşı öznelerin kendi kurulumlarını sesleri aracılığıyla inşa ettiklerinde yakalıyor. Gezi olayları sırasında tencere tava çalan insanların, büyük sese karşı kendi seslerini duyulur kılmalarını işaretliyor Saybaşılı.

Kekemelikte bizi içine çeken frekans da budur. Büyük öteki, kekemelikte yaşamdır. Ve şiir ile bu yaşama bir karşılık üretiriz. Büyük anlamlar üreterek gerçekleşmez bu karşılık. Şairin konuşamaması, “anlatamaması” en büyük itiraz biçimi olur. Konuşmak ve gür bir sesle bağırmak değildir tercih edilen. Konuşamıyor olmak bir erdemdir çünkü. Herkesin “bas bas bağırdığı” bir kakafonide sesini çıkaramıyor olmayı görünür kılmak da bu şiir anlayışının politik olduğu zemin olarak işaretlenebilir.

Her iki mıknatıslanma da “konuşmayı ve dinlemeyi reddettiğinde” Büyük Ses’e kendisini kapatmış olur. Şiirin politikası ve Mıknatıs Ses’in politikası böylece birbirlerinin çekim alanına girerler.

Kekeme Büyük Türk Şiiri bir Mıknatıs-Ses’tir.

Orhan Veli’nin, Can Yücel’in, Ece Ayhan’ın şiirlerinin yaşama karşı büyük cevaplar ve ciddi sözler söylemeyi reddettiği her an, Mıknatıs-Ses’in bahsettiği “güçsüzlüğün” çekim alanına girmiş oluruz. Herkesin ve her şeyin durmaksızın ilerlemeyi, modernleşmeyi, büyümeyi övdüğü bir dünyada tersine yürünen bir yol. Küçük balık olmayı bilerek kabul etmek ve sığ suları yaşam alanı olarak seçmek de denebilir. Basit, sade, kırılgan ve vakur.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X