| ISBN13 978-975-342-565-0 | 13x19,5 cm, 112 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Hakkı Çınar, “4 kitap, 4 boşluk”, Bireylikler dergisi, Mayıs- Haziran 2011 Şair başlangıcı ve sonu olmayan bir kitaba neden başlar, niye başlar. Başlarken belirecek bir im olması gerekirken, bitirişi de imleyen bir kelime olmalıydı. Şair bir kitaba başlarken neden yola çıktığının, ne için yola çıktığının ya da çıkmadığının habercisi olmalı mıdır, bence olmalıdır. Çünkü bir anın anlatımıdır kitap, ve kendinden önce gelen bir anla, kendinden gelen bir anla kesitini, ayrımını sunar. Sonraki ve önceki anlar hayatın akışı içinde devamlılığını sağlar, şairi kitabını öylece bırakıp kenara çekilir, insan bedeni bu akıma dayanabilecek güce sahip değildir. Yücel Kayıran’ın Çalgın isimli kitabı, çalgının yine yazar tarafından yaptığı tanımıyla başlıyor. Çalgın kısaca: ‘…Ötekinin bakışıyla / nazarıyla ruhundan bir parça alınan / çalınan… o eksik parçayı arayan kişi demek’ bakışla başlayan bir serüven bu, dünyaya gelmemizle başlayan değil, bir ötekinin bakışıyla. Şair bu bakışı aramıyor kitap boyunca, kim baktığına dair bir sorunu yok şairin, onun kitap boyunca aradığı, eksik parçayı bulmak. İlk şiirin ismi Çalgın: arzulanan gözün bakışında / cereyanda kalmak / imrenerek bakanın nasibi / beni izleyenler için alaydı / açık kalmış ruhun kapısından / çıkıp dolaşırdım öyle dalgın / …ve şiirde yer alan boşluk kelimesi. ‘uyurdu kabın içinde büyürdü boşluk’ s. 14 Ötekinin bakışıyla birlikte, şairden çalınan bir parça, ve o parçanın oluşturduğu boşluk. Arzulanan gözün bakışında, arzu dolu bir göz değil, arzulanan göz, onu arzulayan varken, eksikliği oluşturan karşı taraf. Öyleyse çalgının tanımında sorun var, ötekinin bakışıyla diye başlayan bir tanım. Şiirde de arzulanan gözün bakışı. Ya da şair arzuluyor ötekini, arzulanan göz o, eksilen şairin kendisi. Sanırım bu haliyle doğru. O halde şairin bu durumda sıkıntı yaşamaması gerekir. Veya sıkıntısı ötekinin gözlerine sahip olamamak. Böyle olması muhtemelken, şair kitap boyunca ondan zorla alınmış bir parçanın izini sürüyor gibidir. Bu da kitabı oluşturan bir öğedir. Kitapta yer alan şiirlerde boşluk, yokluk ve hiçlik kelimeleri kullanılmaktadır. Şair ilk şiir çalgın’dan sonra geçmişine doğru bir yolculuğa çıkıp, eksik olan parçayı aramaya başlıyor. perş ‘yokluğumu dile getirecek tapınağım yok’ s. 20. ruhlukta ‘! Yoktu benim içimde’ s. 35, köpeklerin yaşamı isimli uzun şiirde yok ve yokluk kelimeleri 8 tane. ‘ben yoktum zaten, ele avuca gelmezlik’ s. 38. durak ‘hiçlikle sıvalı bir bakışa bırakıyor’ s. 59. pisagor bağıntısı ‘yokun kalbine açılan oyukta/../ neden yoktu/…/ içimi dağlayan boşluk tedirginlikti’ s. 61 güneş yanığı ‘ boşluk halinde her durak düşerken benzine/../ bilen yok ne yapacağımı kaygı belirdiğinde/ kefilim yok!kelimelerden başka/ yok olan bu güneş tutulmasında’ s. 64 fü ‘hatırı yoktu ben de akşamın/…/boşluktan yok yere vazgeçilmez hiç/ hiçlikte yaşamasını bana da öğrettiler/ s. 66 Şairin benim yukarıya aldığım dizlerin dışında da yokluk, hiçlik ve boşluk kelimelerini içeren dizeleri kitapta yer almaktadır. Şairin yokluğunu o kadar dile getiriyor ki, bu kitabın ilk şiir çalgından sonra başlıyor ve kitabın sonuna kadar devam ediyor. Bu yokluk boşluğa, bazen hiçliğe, bazen boşluk yokluğa sonra hiçliğe dönüşebiliyor. Belki de kitap erkenden yokluğa terk etti kendine, yani hiçbir şey yokken yok oldu. Sonrası malum olan şairin geçmişine dönüp yokluğunu anlatması, o yokluğun belirli süre sonra hiçliğe dönüşmesine neden oldu. boşluk, arzulanan gözün ondan çaldığı ile, kitabın ilk şiiriyle başladı. Zaten şairi de çalgının tanımı yaptığına göre. Okuyucusuna da fazla bir şey kalmadı. Bu yokluktan çıkacak olan neydi, aslına bakarsanız çıkmayacak olan neydi. Şair hiçlikte yaşamasını bana da öğrettiler diyerek durumu özetliyor. Şiirlerde kullanılan dil, dili geçmiş zaman, geçmişine yöneldiği için. şimdiki zamanla yazılan, benim sayabildiğim, 4 tane şiir var, 85 sayfadan başlayıp, art arda gelen 4 şiir şimdiki zamanla yazılmış. Kitap 108 sayfa. Kitabı okurken ben bir okuyucu olarak, zamanın değişmesini umut ettim, bu yoklukta biraz olsun bir şeyler aydınlanabilirdi, eğer durmasını başarabilirsek, dili geçmiş zamandan kurtulabilirsek, şimdiki zamanla yazılan şiirlerde durumu fazla değiştirmedi, belki şimdiki zamanla yazılan şiir sayısı fazla olsaydı durum farklılaşabilirdi. Bunun yanından sondan dördüncü şiirde kısmen de olsun mişli geçmiş zaman kullanılmış, sorarlar ‘sonradan hatırlıyorum bunları. Birini arıyormuşum’ s. 99 birazda olsa şair günümüze gelmiştir. Farkına tekrar varmıştır birini aradığının, fakat aynı şiirde, ‘ifade edemedim biliyorum hissettim kendimi hep birhiç’ ifade edemediğini söyleyen şair, birini aradığının da farkına yeni varmıştır. Kitabın ilk başlangıcında birini aradığını söyleyerek başlayan şair, geçmişine yönelip, yokluğa o kadar vurgu yapmıştır ki kendini kaybetmiştir, belki de unutmuştur, ama unutmayı şair kabul etmez, unutabilse, geçmişinden kurtulacak, bunun yerine yoklukla o kadar uğraşmıştır ki, oradan çıkamamıştır, çıktığında da birini aradığını hatırlamıştır, öğrendiği hiçliği yaşamaktır, bu ona öğretilmiştir. Kitabın son sayfasında şiirlerden kopuk olarak (ne Ankara, ne Afşin birhiçyer) ifadesi yer almaktadır. Şairden çalınan ve ondan çalan kişi ortalıkta yoktur, bulunamamıştır. Bulunması imkansızdır. Bu imkânsızlık nafile olarak şairini geçmişine yönlendirir. Fakat bu yöneliş, şairin çözüm bulmaya yönelik değil, yok etmeye yönelik eğilim göstermesine neden olmuştur. Onu bulmaktan ziyade yok etmek, ya da yokluğunu kabul etmek şairin amacı olmuştur. Aradığı soruların cevapları bulmak da yerini, yeni sorulara bırakmıştır. Şair böylece sürekli soru soran, sürekli yokluğu kabul eden olmuştur, sorulara alacağı cevapları bile dinleme gereği duymamıştır, oldukça hızlı ve hareketli olarak geçmişinde gezinmiştir, bu geziniş, tek bir yol üzerinde olmamış, birden fazla alanda olmuştur, her gidişi, yok kelimesiyle sonlandırıp, başka bir yöne gitmeyi denemiştir, tüm bu yolların hepsi de aynı kelimeyle sonlanmış ve hepside geçmişindedir. Bize kalanda hiçliktir, şairin bu yolculuğunda uyku ona yardımcı olmuştur. Uyku imgesi, onu geçmişine yönlendirmeyen, ama bir başka yere de vardırmayan bir imgeye dönüşmüştür, bunun yanında kullanılan gölge kelimesi, imgesi aynı uyku kelimesinde olduğu gibi kitabın içinde yer edinmiştir. Şairin son dizesi ise şöyledir: ‘Döndüm! döne döne kendime dönemeden döndüğüm yere döndüm!’ |