ISBN13 978-975-342-973-3
13x19,5 cm, 144 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Çalgın, 2006
Efsus'a Yolculuk, 2017
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Selman Ertaş, "Derinlikteki Ben’den Yaşanmışa Doğru", Fayrap dergisi, Ocak 2015, Sayı: 68

Yücel Kayıran savunucusu olduğu felsefi şiir kuramını insanın varoluş durumuyla ilgili bir problemi, bir aporia halini yani yönsüzlük veya kararsızlık durumu ile oluştuğunu söylüyor Felsefi Şiir kitabında. Bu durumun politikada, toplumsal hareketlerde, bireysel yaşantıda, ekonomide, psikolojide ve bunun gibi insanın özne ve nesne olduğu, yeri geldiğinde bizzat yönettiği çıkmazların şiiri olduğunu söylüyor. Her çeşit çıkmazın ve darlanmanın tek kaynağı olarak da aileyi temel alıyor. Meselesi olan her şeyi ideolojik bir sınıflandırma içine hapsedilmesine de karşı. Yücel Kayıran’ın bu ve devamındaki fikirlerine itiraz edebiliriz. Şairin şiire dair özetle söylediğimiz bu fikirleri benimsediği için onun savunucusu olduğu kuramdan anladığımız şiir anlayışı üzerinden çıkardığımız bir kalıpla kesip biçmek zor değil. Fakat böyle bir tutumla şaire haksızlık yapabileceğimiz de bir gerçek. Diğer yandan Kayıran’ı 1980 kuşağı içinde algılamayı da elden bırakmamak gerekiyor. Ortada bunun gibi birkaç açıdan incelenilmesi gereken bir durum söz konusu. Şairin geçmişten bugüne ortaya koydukları da oturup tartışabileceğimiz kadar da güncel. Onu kuşağının şairlerinden ayırdığımız yer de burası. Fakat Yücel Kayıran’ın bize bu tartışabilme imkanını veren de onun değerlendirme ölçütlerinin soyutluğu.

Son Akşam Yemeği Yücel Kayıran’ın dördüncü şiir kitabı. Kitap Ekim 2014’de yayımlandı. Hassaten ilk iki şiir kitabı (Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu (1997), Beni Hiç Göremezsin (2004)) ve bir önceki şiir kitabı (Çalgın (2006)) ile birlikte okunmasının, pek çoklarının üzerinde durmadığı, onun şiirindeki değişim iyi anlamamızda yardımcı olacaktır. Bu değişim onun şiirinin derinliğine inebilmemize imkân sağlıyor. Özellikle Çalgın’da doruk noktasına ulaşan içrek tutum, Kayıran’ın şiirine girmekte ve anlamakta zorlandığımız bir durum olarak üzerinde düşünülmeyi bekliyordu. Son Akşam Yemeği’nde şairin dışrak bir tutum sergilediğini görmek mümkün. Şair önceki kitaplarında personanın içinde bulunduğu durumla birlikte, kendi iç’ine yani derinlikteki ben’ine seslenişine karşısındaki ismi verilen-verilmeyen ikinci ve üçüncü tekil şahıslar eşlik ediyordu. Şair bu seslenişler ve çeşitli durumlardan kendine payeler çıkarır şekilde ilerliyordu. Kayıran Son Akşam Yemeği’ndeki şiirlerle birlikte artık kendini daha çok açık etmektedir. Bu açıklığı duygusal olarak ve geçmişi ele alma şeklinde tanımlıyoruz. Görebildiklerimiz çokluk yüzleşme olarak belirginleşse de bazen nostalji haline evrilebiliyor. Bunları, pek çok şiirinde değinmeden geçmediği ‘’baba’’, ‘’anne’’, ‘’arkadaş’’ ‘’akraba’’ gibi gerçek, kolaylıkla hissedebileceğimiz türden fotoğraflarla ortaya koymaktadır. Bu fotoğraflardan yola çıkarak Çalgın ve diğer kitaplarındaki şiirlere şairin dünyasına giriş için bir nebze olsun katkı sağlamıştır. Çalgın ve diğer şiir kitaplarındaki şiirlerde bu gibi fotoğraflara hiç rastlamadığımız da söylenemez fakat bu işaretlerin tek başına kalması ve şiirin iletkenliğine faydası bakımından yetersiz olduğu da bir gerçekti.

Eğer şiir yaşantıyla birlikte duygu, bilgi ve mantıkla yoğrulacaksa halledilmesi gereken en büyük sorunlardan biri bu iletkenliğin dengeli bir şekilde kurulmasıyla başarılı örnekler verilebiliyor. Elbette ki saf bilgi, saf yaşanmışlık, saf mantık şiirde başat aktör olabilir. Bugün iyi bir şiirin hayat ile ilgili bir seçeneğe dönüşmesi, bir öneri olarak algılanması (okuyucu tarafından) önemlidir fakat bu sadece iyi bir şiir için yeterli değildir. Saf bilgiden ya da yaşanmış bir görüntüden ibaret olarak önerisi olmayan bir şiirden de bahsedebiliriz. Fakat oradaki emeği görmek koşuluyla. Bu emek de sadece şiir bilgisi ile inşa edilebilir. Şair her ne kadar ideolojik şiire uzak olduğunu söylese de özellikle bu iletkenliği başarılı bir şekilde kurduğunu gördüğümüz; ‘’Son Akşam Yemeği’’, ‘’Keramet’’, ‘’Yıkım’’, ‘’Taun’’, ‘’Beni Terk Eden Organ’’, ‘’Baban’ne’’, ‘’An’nan’ne’’, ‘’Zen İdi’’ ideolojik unsurlarla örülü bu şiirleri dengenin sağlam kurulduğu şiirlerden. Özellikle ‘’Yıkım’’ adlı uzun ve parçalı şiirindeki bazı bölümler ile ‘’Beni Terk Eden Organ’’ ve ‘’Zen İdi’’ şiirleri başarılı bir şekilde kurulmuş ve az önce sözünü ettiğimiz bu harmanlamanın gayet iyi yapıldığını düşündüğümüz şiirlerinden.

annem… ‘’güzel Allah’ım’’ derdi, ‘’kadir Mevla’m’’

namazın bitiminde, duyardım bitişikteki odadan

(Spinoza Okumaları’ndan, 1. hen kai pan, Sf. 41, Son Akşam Yemeği)

nefret ettim babamın aşka düşkünlüğünden

ve iğrendim, baştan çıkardığı kadınların gözlerinde beliren cilveden

terk edilmiş olmaktan da kötüsü vazgeçilmiş olmak

annemin sesi idi: Allah’ım daha ne kadar sınayacaksın beni

fakat unutamadım babamın sesini de..

-İflas ettim, her şey bitti artık! derkenki sesini

(Yıkım, Sf. 29, Son Akşam Yemeği)

Bugün hayalle ve müphemlikle örülü bir dilin mağluplar safında yer aldığı açıktır. Peki devam ediyor mu bu durum? Elbette devam ediyor ve devam da edecek. İyinin kıymetini kötüyü görerek anlayabiliriz. Mağlubun olduğu yerde bir galip de elbet vardır, olacaktır. Yücel Kayıran’ın Son Akşam Yemeği kitabında bu durumdan bütünüyle olmasa da vazgeçtiğini görmek hem şaşırtıcı hem de sevindirici. Yukarıda alıntıladığımız bölümlerin muğlak, mistik, felsefi adı her ne ise çeşidinden kurulduğunu düşelim. Hangisi gerçeği, olmuşu olduğu gibi kemiksiz olarak ortaya koyabilir ki?

Son Akşam Yemeği’ndeki yerlilik meselesi üzerinde tartışılması gereken konulardan bir diğeri… Özellikle 1980 kuşağının şairlerinde kronikleşmiş bir sorundur yerlilik. Son Akşam Yemeği’ndeki yerlilik bahsi biri olumlu diğeri olumsuz diyebileceğimiz iki taraftan da unsurlar taşıyabilecek şekilde tartışılabilir. Olumlu taraf olarak şairin daha önce belki kırıntılarına rastlayabileceğimiz bir şekilde yer buluyordu. Fakat son kitapta şairin hayatındaki çarpıcı izleri açık seçik ortaya koymuştur. Bunu başarabilmek için geçmişe inmek gerekiyor. Kendi öz tarihinize… Kayıran özellikle çocukluk ve gençlik yıllarında dair öz hafızasını ortaya koymuştur. Kendisi tekrar tekrar okutması ise şairin zaten önceden de gördüğümüz şiirin söz iktisadına uygun bir biçimde tane tane yazıyor olmasından ve olay anlatı sırası gütmeden seri fotoğraflarla progresifliği yakalamış olmasından kaynaklanıyor. Olumlamadığımız yönler ise şairin kendisine ekleyerek edindiği bilgiyi şiire sokmasından kaynaklı. Şiirde bir felsefe elbette ki vardır fakat özellikle Türk şiir okuyucusunun katıksız felsefeden yahut başka bir sistemden türemiş edime ihtiyacı yoktur. Bunlar son kitapta minimuma inmiş gözüküyor. Bazı şiirlerinde yabancısı olduğumuz türden bir inanç sistemine ait öğreti ya da savunma/saldırı diyebileceğimiz söylemler yabancılaşmanın işaretlerinden. ‘’Spinoza Okumaları’’ ve ‘’Terk-i Dünya’’ şiirlerinde bu gibi bölümler bulunmakta. Sokakta böyle bir dil kullanamazsınız mesela. Sokak kafasını karıştırmak isteyene karşı bir adım geriden bakar.

Kitabiyat

Beni Hiç Göremezsin, şiir, Ekin Yay. (2004)

Çalgın, şiir. Metis Yay. (2006)

Felsefi Şiir / Tinsel Poetika, eleştiri, Yapı Kredi Yay. (2007)

Kritiğin Toprağında, eleştiri, Yapı Kredi Yay. (2011)

Son Akşam Yemeği, şiir, Metis Yay. (2014)

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X