Selim İleri, "Başıma neler geleceğini hissetmiştim", Radikal Kitap, 18 Mart 2016
Birhan Keskin’in yeni yapıtı Fakir Kene için yazarken, başlıkta bir dizeyi gereksindim. Çabucak bulacağımı umuyordum. Perşembe gecesi okumaya başladığım Fakir Kene dizelerle-dizelerle yankıyıp duruyordu bende.
Sonra tuhaf bir şey oldu: Birbirlerinden ayıramadım bu dizeleri. Her biri bir ötekine, bir başkasına sımsıkı bağlıydı. Her birinin ötekilerle çoktan paylaşılmışlığı, yaşanmışlığı vardı. Birhan Keskin şiirlerine adlar takmıştı ama, sanki tek bir şiirin dolaylarındaydı.
Daha yürek yakıcı olan ise, Fakir Kene’nin okunup bittikten sonra çok ayrı bir yaşamaya açılmasıydı. Perşembe gecesi ve Cuma günü böyle geçti: Fakir Kene’nin gizini kavramaya çalışarak. Kavradım, alımladım mı, kestiremiyorum.
Bir kez de, yıllar önce, Gülten Akın’ı okurken böyle olmuştu. “Bu şiirleri okuyamıyorum” diye yazmıştım.
Fakir Kene yalnızca derin acının kol gezdiği bir kitap. Son yıllarda okuduğum en ‘sahici’ yapıt. Hâlâ kararsızım, tek bir şiir mi, şairin adlandırdığı ayrı ayrı şiirler mi, yoksa zaten şiirle yakarış ya da ilenç arasında bir şiir-roman mı? Edip Cansever karar vermeliydi. Bir özlemi vardı Edip Cansever’in: Durup dururken bir şiir kitabının ‘roman’a dönüşmesi. Fakir Kene, hele “Cümle Kapısı” son bölümüyle en has şiirden roman dokusuna sızıyor. Roman sanatının çaresiz, zorunlu hantallığından elbette sıyrılarak.
Fakir Kene’yi bana sevgili arkadaşım Nergis Çorakçı armağan etti. “Kargo”yu söylüyordu, duruyor, başka şeyler konuşuyoruz, sonra Nergis “Küçük Şeyler”den bir dize, tek başına bir bölüm söylüyor: “Bir küfür gibi evde oturuyorum.” Bölük pörçük dinlemek bile can yakıyordu.
Okurken başıma neler geleceğini elbette hissetmiştim. Belki buncasını beklemiyordum, ama Birhan Keskin şiirini öteden beri tanırım. Öteden beri Birhan Keskin şiirinde bir doruk noktası.
Toplumsalın alabildiğine karanlık görünümünde bireysel sızı ve o iç sızıya kilit vuran şair. “Ben bunu gözlerimle gördüm, yalan yok, kendi balkonumda!/Bir acı biber bile yanındaki bibere sarılıyordu”...