| ISBN13 978-975-342-108-9 | 11x18 cm, 200 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Uzay Tacirleri Özgün adı: Space Merchants Çeviri: Fatma Taşkent Yayın Yönetmeni: Bülent Somay Kapak Tasarımı: Semih Sökmen Kapak İllüstrasyonu: Chriss Foss |
Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Kapak Baskı Ayhan Matbaacılık Mücellit Örnek Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Şubat 1996 |
İyi bir tüketici olun; metin yazarlarına inanın; alışkanlıklarınızdan vazgeçmeyin; fazla düşünmeyin; çevrecilere inanmayın: İşte geleceğin dünyası... Mitchell Courtenay yıldız sınıfı bir metin yazarıydı. Reklamcılığın dünyanın kaderini çizdiği bir toplum düzeninde bu çok önemli bir konum sayılır. Ancak Courtenay'nin şansı döndü bir gün: Şirket içi iktidar çekişmeleri onu önce o aşağılık "tüketici"ler sınıfının içine, ardından da düzen düşmanı, çevre korumacı "Dokmuz"ların arasına düşürdü. Courtenay o güne kadar "yukarıdan aşağıya" tanıdığı toplumu bu kez de "aşağıdan yukarıya" öğrenmeye başladı. Bu yeni deneyimin sonunda Courtenay, tıklım tıklım dolu ve doğal kaynakları tükenmeye başlamış bir dünyada tek kurtuluşun yeni bir gezegene, Venüs'e açılmak olduğunu keşfedecekti. "Tidy Mathis adında bir kızla tanıştıracağım seni. O, şair olduğunu bilmiyor; kendini patronu adına çalışan bir metin yazarı zannediyor. Sakın onu bu duruma uyandırayım deme. Mutsuz olabilir. Reklamcılığın doğuşundan önce olsaydı Keats'e benzer şeyler yazardı herhalde. Aradaki bağlantı çok açık. Reklamcılık yükselmeye başlayınca lirik şiir inişe geçti. Duygulandıran, harekete geçirip şarkı söylettiren kelimeleri bir araya getirebilme becerisine sahip o kadar çok insan türedi ki. Bu beceriyi reklamcılıkta kullanarak bol bol para kazanmak mümkün olunca lirik şiir çapulculara kaldı; bunlar da dikkat çekmek için yırtınmak, eksantriklik yapıp rekabet etmek zorundaydı." | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümü, s. 5-13 O sabah giyinirken raporumda bulmak isteyecekleri şeyleri geçirdim aklımdan; uzun uzadıya istatistikler, kaçamak açıklamalar ve abartılar... Çalıştığım bölüm –Prodüksiyon– hastalıklar ve istifalar silsilesiyle hayli sarsılmıştı; insanlar olmayınca işler de yürümüyor tabii. Ama yönetim kurulu için bu bir mazeret değildi. Yüzümü kıl dökücü sabunla sabunlayıp temiz su musluğundan akan damla damla suyla duruladım. İsraf tabii, ama vergimi ödüyorum; hem tuzlu su hep yüzümü kaşındırır. Yağlı kıl diplerinin sonuncusu da tam temize havale olmak üzereyken musluktan akan damlalar kesildi ve arkası gelmedi. Bir küfür savurup durulama faslını tuzlu suyla bitirdim. Son zamanlarda hep böyle oluyordu; kimilerine göre Dokmuz sabotajcılarının işiydi bu. New York Sular İdaresi'ne sadakat taraması yapmak üzere baskınlar düzenleniyordu ama bugüne kadar yapılanlar hiçbir işe yaramamıştı. Tıraş aynasının üzerindeki ekrandan geçen sabah haberlerine bir an gözüm ... Devamını görmek için bkz. | |
|