 | ISBN 975-342-127-3 | 13X19,5 cm, 168 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Cezayir'de Kadın Olmak Özgün adı: Une Algerienne Debout Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Örnek Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 1996 | 2. Basım: Haziran 1997 |
Kendini Voltaire'in ve İbn Rüşd'ün kızı olarak tanımlayan Halide Mesudi, matematik öğretmeni, Cezayir'de yaşıyor. Laik, cumhuriyetçi ve feminist; cinslerin eşitliği ve yurttaşlık hakları için, Cezayirli kadınları köleleştiren Aile Yasası'nın kaldırılması, ülkesinde demokrasinin yerleşmesi için mücadele ediyor. 1993'te İslami Selamet Cephesi tarafından ölüme mahkûm edildi. Le Nouvel Observateur dergisi yazı işleri yöneticisi Elisabeth Schemla, Mesudi'yle Cezayir sorununun tüm yönlerini konuşma isteğiyle gerçekleştirmiş bu söyleşiyi: "Mesudi'yle 1994 Temmuzu'nda ilk kez karşılaştığımda ondan çok etkilendim. Kısa süre önce başkent Cezayir'de yapılan demokratik bir gösteride patlayan bombayla bacağından yaralanmıştı.... Mesudi karmaşık kimliğini oluşturan öğelerden hiçbirini inkâr etmiyor: Gerçekten o hem Cezayirli hem Berberi, hem müslüman hem akılcıdır ve öyle kalmak istiyor..." Cezayir zor günler geçirdi. Bu söyleşilerde Cezayir'in bugününü ve bugüne nasıl gelindiğini okuyacaksınız. Baskı ve tehdit altında bir kadın olarak Cezayir'de yaşamak ise daha da zor. Halide Mesudi ülkesiyle yaşıt ve o ülkeyi anlatmak için şimdi söz onda...  | İÇİNDEKİLER |
Önsöz, Elisabeth Schemla
"Yanıma Kâr Kalan" Yıllar Gençliğimin İslamı "İçerinin de İçerisindeki" Kadınlar Voltaire'in ve İbn Rüşd'ün Kızı Aile Yasası, Utanç Yasası Humeyni mi? Tanımıyorum! Kargaşanın İçinde Bir Öğretmen "1988 Ekimi Üzerine Kendimi Hâlâ Sorguluyorum" Cezayir'de Bir Bomba: FIS - İslami Selamet Cephesi FIS'in Yüreğinde Yatan Şey, Cinsellik Seçim Sürecinin Kesintiye Uğraması: Tarihi Hata mı Yoksa Yurtseverlik Görevi mi? Çıkmazdan Çıkılabilecek mi?
Ekler  | OKUMA PARÇASI |
Elisabeth Schemla, Önsöz, s. 9-10 Halide Mesudi'yle, 1994 Temmuzu'nda ilk kez karşılaştığımda ondan çok etkilendim. Kısa süre önce başkent Cezayir'de yapılan demokratik bir gösteride patlayan bombayla bacağından yaralanmıştı, ve hiçbir direnişçinin yabancısı olmadığı o zaaf anlarından birini yaşamakta olduğunu hissettim. Cezayirli kadınların yaşadıkları yalnızlık ve acılara dünyanın kayıtsız kaldığına inanmaktaydı. Yüzünün savaşçı soyluluğu, o gün bana söylediklerini daha da güçlendiriyordu ve birkaç hafta sonra benimle yaptığı, Le Nouvel Observateur dergisinde yayınlanan, kavgasıyla ilgili önemli söyleşi, başlığını oradan aldı: "Türban bizim sarı yıldızımızdır." Müslüman âleminde, yobazların ülkenin iktidarını ele geçirmelerine engel olmak için sonuna dek mücadele etmeye kararlı bir feministe oldukça ender rastlanır. Her direniş sağlam bir karakter ve güçlü inançlar gerektirir. Bu söyleşiler okunduktan sonra, İslam ülkelerinde bir kadının İslami bir devletin kurulmasını reddetmek, Allah adına vahşet yapanlara karşı çıkabilmek için ne kadar azimli, inançlarına ne kadar bağlı ve kendini feda etmeye ne kadar hazır olması gerektiğinin daha iyi anlaşılacağını umuyorum. Hele bu kadın direnişini, ölüm tehditlerine rağmen ülkesini terk etmeden sürdürüyorsa, saydığım bu özelliklerin ne boyutlarda olması gerektiğine varın siz karar verin. Halide Mesudi, kadınların –yobazlığın mutlak kurbanı olan ve azınlık muamelesi gören o çoğunluğun– özgürlüğü adına direni... Devamını görmek için bkz. |  |
Üçüncü bölüm, "İçerinin de içerisindeki kadınlar", s. 29-40 • Kadınların dünyası... Seni, erkenden, yirmi bir yaşında militan feminizme götüren, bütün bu gençlik yılların boyunca gözlemlediğin ve yaşadığın biçimiyle kadınların dünyasından söz edelim biraz da. Bu dünyanın Kabiliye kültüründe, her ne kadar bu kültürün başka kültürlerden daha demokratik, daha açık olduğuna inanılırsa da, daha da kapalı ve katı olduğu söylenebilir mi? Kabiliye kültürünün "açıklığı" efsanedir ve durmadan aynı şeyi tekrarlayıp kendimizi avutmaktan vazgeçmemiz gerekir. Ben, Berberiliğimi, dilimi, erkek ve kadın kahramanlarımı, mutfağımı, şarkıcılarımı, şairlerimi hep savundum, çünkü Cezayirli kimliğim aynı zamanda bu Kabiliyeli köklerden oluşuyor. Bunlardan vazgeçmek demek kendimi sakatlamak demek olur. Tersine ben bu köklerin –tek değil– ilave bir zenginlik kaynağı olduğunu düşünüyor ve tüm yüreğimle Berberi kültürel hareketine katılıyorum. Ama... Çünkü işin bir de aması var, ben aynı zamanda evrensel değerlere, güçlü bir devletin oynaması gereken role, Fransa'nın bize miras bıraktığı cumhuriyetçi modele de inandığım için, Kabiliye'nin büyük bölümü bugün iktidara ve yobazlığa karşı direnişin ileri karakolu olsa da, –tabloyu karmaşıklaştıran durum da budur– kendini başkalarına "karşı" tanımlayan bir bölgeciliği kabul etmem mümkün değil. İleride mutlaka bu konuda da konuşacağımız için, benim dünyamın kadınlarına dönelim. Sana Kabiliye'de durumun hayal edilenden ne kadar f... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Sennur Sezer, “Cezayir’i Anlamak ya da Cezayir’de Kadın Olmak”, Cumhuriyet Kitap, 30 Ocak 1997 Halide Mesudi, kimliğini değişik biçimlerde ifade ediyor: "Hem Berberî, hem Müslüman hem akılcı" ya da "Laik, cumhuriyetçi ve feminist". Bu tanımlar, söyleyişiyi yapan gazeteci yazar Elisabeth Schemla'yı şaşırtmış. Oysa Türkiyeli okur için tanıdık hatta akraba tanımlar. İslam'a inandığını söyleyen, başını örtmeyen, dinsel inançlarda ulusal gelenekleri korumak isteyip, inançları akılla yorumlayan, inançta ve yaşamda "Araplaştırmaya" karşı çıkan, laik cumhuriyetçi ve feminist kadınlar Cezayir'de köktendincilerin hedefi. … Fransız kültürünün Cezayir aydınlanma etkisini olumlayan Mesudi, Cezayir'in bugünkü durumundan, Fransız sömürgeciliğini sorumlu tutuyor: "Yobazlar, bütün totaliter hareketlerde olduğu gibi toplum üzerinde mutlak bir denetim kurmak istiyorlar ve bunun her şeyden önce kadınların cinselliğinin denetlenmesinden geçtiğini çok iyi kavramış durumdalar. Bildiğin gibi Akdeniz ataerkilliği böyle bir denetimi çok kolaylaştırmaktadır. Ayrıca bütün saflık yanlıları gibi, demokrasinin ayrılmaz parçası olan farklılıktan nefret ediyor ve farklı olanı ezmek istiyorlar. Oysa kadınlar, bir yandan arzunun, baştan çıkarıcılığın, gizin, heyecanın kaynağıdırlar, bir yandan da doğrudan bedenlerinde yazılı olan bir farklılığın, ötekiliğin taşıyıcısıdırlar. İşte İslamcılar bu yüzden, biyolojik farklılığın gözle görünür işaretlerini yok etmek, örtmek, saklamak istemekte... Devamını görmek için bkz. |  |
|