| ISBN13 978-975-342-221-5 | 13X19,5 cm, 200 s. |
Liste fiyatı: 178.00 TL İndirimli fiyatı: 142.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":178.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"79","item_name":"Tarihsel Bunalım ve İnsan","discount":35.60,"price":178.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Tarihsel Bunalım ve İnsan Ortega y Gasset'ten Seçme Yazılar Çeviri: Gül Işık Yayıma Hazırlayan: Gül Işık Kapak ve Grafik Tasarım: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 1992 | 5. Basım: Ocak 2023 |
"Kavşak noktasındaki adamdır" Ortega y Gasset: XIX. yüzyıl ile XX. yüzyılın, geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş Avrupa kültürünün, basın dünyasıyla akademik ortamın, felsefeyle politikanın, Krallık'la Cumhuriyet'in, Dikta'yla Demokrasi'nin, İç Savaş'la Dünya Savaşı'nın, bireyin kültürel konumunu belirleyen ve zenginleştiren çeşitli ve çelişkili tarihsel toplumsal yönelişlerin kavşağında gelişmiştir kişiliği. ...Böylesine olağanüstü bir yer tutmak için Ortega, İspanyol kültüründe neyin temsilcisiydi acaba? Her şeyden önce bir tutumun, bir tavır koyuşun. "Düşünen insanı" temsil ediyordu; insanı çevreleyen, onunla bağlantısı bulunan, ilgi alanını oluşturan her şeye "düşünceli bir dikkatle" yönelmeyi öneriyordu. Düşünme eylemini bir "zihinsel sevgi çabası" olarak tanımlar Ortega, düşünceye "kurtarış" der: Olup bitenlerin anlamını çıkarabilmek, yaşamın olaylarını gerçeğin ışığı altında incelemek, onun için insanı kurtarmak yolunda bir çabadır çünkü. – Neyire Gül Işık | İÇİNDEKİLER |
Sunuş, Neyire Gül Işık
Önsöz [1932] Ölüm ve Diriliş Tarihin Galilei'ciliği Yine Kuşak Kavramı Devrimlerin Günbatımı Yaşamı Değerlendirme Biçimleri İki "İroni" ya da Sokrates ile Don Juan Sistem Olarak Tarih "Fikir Tarihi" Diye Bir Şey Yok Aslında Düşünceler ve Kanılar Avrupa Üstüne Düşünceler Akdeniz Kültürü Goethe'ye Bir Yüzbaşı Ne Demişti Almanlar İçin Önsöz Su Geçirmez Bölmeler Üniversitenin Misyonu İnsan ve "Herkes" Sanatın İnsanı Dışlaması
Kaynakça Tarihsel Tablo | OKUMA PARÇASI |
Neyire Gül Işık, Sunuş, s. 8-31 Ortega yüzyılımızın ilk yarısında, yakın tarihin tüm dönemeçlerine tanık olmuş, bir aydın, sorumlu bir İspanya ve Avrupa yurttaşı olarak, o tanıklığın bedelini düşünsel –kimi zaman da toplumsal– yalnızlığın acısıyla ödemiştir. Ama o ayrıcalıklı konumunun gururunu da bilinçle yaşamıştır. Her şeyden önce, "düşünen adam"dır Ortega: Tarihin ve yaşanılan günün, toplu yaşamın ve bireysel yaşantının getirip yığdığı sorunları salt kendi zihinsel yetisiyle göğüslemeyi seçen, toplumunda edilgenlikle benimsenen alışılmış kavramları sorunsallaştıran; insanoğlunun, özellikle de İspanyol ve Avrupa insanının uygarlığın hangi aşamasından gelip hangi aşamasına yönelmekte bulunduğunu arasız irdeleyen; özgün yanıtlar veren, ama verdiği hiçbir yanıtla uzun süre yetinmeyen biri. Batı'nın düşünce tarihinde iki bin beş yüz yıl çeşitli biçimlerde varlığını sürdürdükten sonra, yirminci yüzyıl sonlarının kalabalık dünyasının kitlesel kültüründe artık tükenen b... Devamını görmek için bkz. | |
"Avrupa Üstüne Düşünceler", s. 121-124 İlkçağ dünyası yıkıldıktan sonra, tarihin üstünde kuş sürüsü gibi uçuşmaya başlayan şu Batılı halkların başlıca özelliği her zaman ikili bir yaşam sürmeleri olmuştur. Çünkü bir yandan, yavaş yavaş her biri kendi özgün dehasını oluşturuyorken, bir yandan da aralarında ya da üstlerinde kendiliğinden bir ortak düşünceler, davranışlar, coşkular repertuvarı oluşmaktaydı. Dahası da var: Onları aynı zamanda giderek hem tekdüzeleştiren, hem farklılaştıran o yazgı, çelişkinin doruğu olarak algılanmalıdır. Çünkü o halklarda tekdüzelik farklılığa yabancı değildi. Tam tersine, her yeni bir örnek ilke farklılaşmayı besliyordu. Hıristiyanlık düşüncesi ulusal kiliseleri yarattı; Roma İmparatorluğu'nun anısı değişik devlet biçimlerini esinledi; XV. yüzyılda "klasik yazının yeniden canlandırılması"ndan, birbirinden apayrı yazınlar doğdu; bilim ve "mutlak akıl" olarak birlikçi insan ilkesi, matematiğin en ileri soyutlamalarına bile değişik biçimler ... Devamını görmek için bkz. | |
"Akdeniz Kültürü", s. 125-128 İzlenimler yüzeysel bir örtü oluştururlar, daha derin bir başka gerçeğe ileten görünmez yollar buraya açılır gibidir. Düşünme eylemiyle, o yüzeyleri sağlam kıyı toprakları gibi geride bırakıp, insana somut destek noktaları vermeyen örümcek ağı gibi bir öğenin içine atıldığımızı duyarız. Bir kendimize güvenerek ilerleriz, ağırlıktan yoksun kalıpların yer aldığı havadan bir ortamda; bir kendi çabamızla boşlukta asılı kalmayı başarırız. İçimizden sipsivri bir kuşku dürter: En ufak sarsıntımızla her şey yıkılacak, bizi de birlikte alaşağı edecektir sanki. Düşüncelere daldığımızda, ruhumuz her türlü gerilime dayanmak durumundadır; insanın tüm benliğini kaplayan, acılı bir çabadır bu. Düşüncelere daldığımızda, fikir yığınları arasından bir yol açarız kendimize, kavramları birbirinden ayırt ederiz, bakışlarımızla birbirlerine en yakın duran kavramlar arasındaki görünmez yarıktan içeriye süzülür, her birini yerli yerine koyduktan sonra, bir dah... Devamını görmek için bkz. | |
|