ISBN13 978-605-316-299-5
13x19,5 cm, 216 s.
Liste fiyatı: 248.00 TL
İndirimli fiyatı: 198.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Toba Tek Singh
Çeviri: Arzu Çiftsüren
Kapak Resmi: Rufino Tamayo
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Sonsöz: Ali Çakmak
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Kasım 2023

Parçalanmanın, dağılmanın, kaybetmenin hikâyelerini okuyacaksınız Toba Tek Singh’de. Yıllarca akıl hastanesinde yaşamasına rağmen ancak Hindistan-Pakistan bölünmesinde “nereye” ait olduğunu dert eden Beşen Singh; sefalet koşullarında yaşamasına rağmen gururu en çok kibirli müşterisinin tavrıyla kırılan Sugandhi; bütün güçlüklerle mücadeleye hazır olduğunu iddia etmesine rağmen bu dünyanın bir fahişenin iç çekişiyle nasıl olup da çökmediğine şaşıran devrimci Selim’le tanışacaksınız.

Manto’nun ironik üslubunun ve bazıları müstehcenlik iddiasıyla yargılanan hikâyelerinin çarpıcı örneklerinden oluşan bu seçkide Hindistan’daki devrim kokusuna karışan gübre kokusunu duyacak, Hindu-Sih-Müslüman fanatizminin girdabında çoktan kaybedilmiş davaların dile getirilişine tanık olacaksınız.

Arzu Çiftsüren’in Urducadan çevirdiği Toba Tek Singh’i Ali Çakmak’ın Sonsöz’üyle yayımlıyoruz.

İÇİNDEKİLER
Titwal’in Köpeği
Toba Tek Singh
1919’dan Bir Hikâye
Buzdan da Soğuk
Muzeil
Siyah Şalvar
Hakaret
Gösteri
Devrimci
Yeni Kanun
Aşk Hikâyesi
Üstte, Altta ve Ortada
Bay Muiniddin
Duda Pehlivan
Melek
Manzur
Püsküller

Sonsöz: Aziz Manto
Ali Çakmak

OKUMA PARÇASI

Arzu Çiftsüren, "Çevirmenin sözü"

1947 yılında Pakistan’ın kurulmasıyla, Hindistan’da yaşayan Müslümanların Pakistan’a, Pakistan tarafında yaşayan Hindu ve Sihlerin Hindistan’a göç etme zorunluluğu ortaya çıkıp her iki taraftan on iki milyon kişi sınırın diğer tarafında yaşamaya mecbur bırakılınca, göç esnasında evlerinden koparılan insanların yaşadığı trajik hikâyeler bu dönemde yazılan öykülere konu olmuştur. Urdu edebiyatının kuşkusuz en güçlü yazarlarından Saadat Hasan Manto, insanların yollarda öldürülmesi, çeşitli işkencelere maruz kalması, kadınların tecavüze uğraması, evlerin tarumar edilmesi, anayurtlarından ayrılmak durumunda bırakılan kişilerin yıllarca beraber yaşadıkları dostlarından, sahip oldukları topraklardan koparılması gibi göç sürecinde meydana gelen olayları ve sonrasında oluşan kimlik sorununu eserlerinde büyük bir ustalıkla işlemiştir.

1912 yılında Müslüman bir ailenin çocuğu olarak Hindistan’da dünyaya gelen Manto, bölünmeden sonra bizzat kendisi de göç sürecini yaşayarak Pakistan’a yerleşmek durumunda kalmıştır. Göç esnasında yaşananları eserlerinde bu denli etkileyici bir dil ve üslupla işlemesinin altında yatan etkenlerden biri budur.

Emperyalist güçler alt-kıtayı önce sömürmüş, sonrasında halklar arasına nifak tohumları atarak düşmanlığı körüklemiştir. Yıllarca aynı coğrafyada bir arada yaşayan Müslüman-Hindu ve Sihler, artık birbirlerini katletmeye başlamıştır. Manto’nun çocukluğuna denk gelen bu karışıklık dö...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Emek Erez, "Saadat Hasan Manto'nun 'Deliler Gemisi'", Gazete Duvar, 29 Aralık 2023

Bir ülkenin edebiyatıyla ilk kez karşılaşma, başka bir ülkeden yazarı ilk kez okuma metinle kurduğumuz ilişkiye nasıl yansıyor? Saadat Hasan Manto’nun, Toba Tek Singh kitabındaki öyküleri okurken, aklıma geldi bu soru.

Bir ülkenin edebiyatına ilk kez temas ediyorsanız başta bir yabancılık hissetmeniz doğal kabul edilebilir sanırım. Çünkü her ne kadar metni kendi dilinizde okuyor olsanız bile orada başka bir kültürle, aşina olmadığınız adlandırmalarla karşılaşmanız muhtemel. Ancak şöyle bir durum oluşuyor; metin ilerledikçe, başta yabancı olan tanıdık hale gelmeye başlıyor. Metin aracılığıyla bir dünyanın içine giriyorsunuz ve artık orada yaşamaya başlıyorsunuz. Zihniniz sizi oraya taşıyor, size orada bir yer veriyor ve yabancılık, yerini aşinalığa bırakıyor.

Elbette kurmaca metin bir temsil okur olarak katıldığımız bu yeni yer, başka ülke veya grup metne yazarın biçimiyle, üslubuyla, yaşama bakışıyla, göstermeye çalıştığıyla yansıyor. Burada karşılıklı bir ilişki devreye giriyor. Okur da zihnini işe koşuyor, yabancılığı aşmanın yolu hayal gücüyle bulunuyor, temsil edilenin baştaki yabancılığını kırmak için karakterleri, mekanı, olayları daha önceki bilgileriyle yorumluyor. Böylece metin, içine girilebilecek bir yer halini alıyor.

Sonuçta okurun zihni boş bir sayfa değil, önceden yerleşmiş çağrışımlar bir yerde karşılaştığı isim, metin aracıl...

Devamını görmek için bkz.

Öykü Gizem Gökgül, "Toba Tek Singh: Hayatın Ortasına Kıyıdan Çıplak Dalış", erikhirsizi.blogspot.com, 8 Ocak 2024

Saadat Hasan Manto 1912’de Hindistan’ın Pencap bölgesinde Müslüman bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. Emperyalist güçlerin sömürdüğü halkları birbirine kırdırdığı döneme tanıklık eden Manto’nun, bir katliamı konu edinen “Gösteri” adlı öyküsü ilk yayımlanan öyküsü olmuş. Öykülerinin yanı sıra oyunları ve senaryoları da bulunan Manto alkolizm nedeniyle tedavi görmüş ve öykülerindeki müstehcenlik nedeniyle hem Hindistan’da hem Pakistan’da yargılanmış. Ancak erken yaşta hayata veda ettiğinde cenazesine binlerce kişi katılmış.

Manto’nun öykülerinde, Hindistan-Pakistan bölünmesinin yarattığı sancı ve bu bölünmeyle birlikte hâkim kılınmak istenen ulusal anlatının dışına itilenler yer alıyor. Delileri, fahişeleri, garibanları, göçe zorlananları anlatırken onlara acımak yerine onlardaki özgürlük, sevme gücü gibi olumlu duygulara işaret etse de, bu duyguların kırılgan ve geçici yapısına da dikkat çekiyor. İroniyi koluna takıp; birçok dile, dine, kasta bölünmüş bir toplumda tutarsızlığı absürt içinde eriterek yansıtmanın yolunu tutuyor. Tam olanı değil eksik olanı, hissedileni değil hissedilir hissedilmez kaybolmaya başlayanı, kaybettiği için üzüleni değil kaybettiği için mutlu olabileni anlatıyor.

Manto’nun, yaşadığı coğrafyanın ruhuna sinen bölünmeye, acımasızlığa ve adaletsizliğe dayanabilmek için kullandığı acı alayı, ölümünden önce k...

Devamını görmek için bkz.

Ayesha Jalal, "Manto ve “Toba Tek Singh” öyküsü", K24, 29 Şubat 2024

“Her gün böylesine bir merhametsizlikle dökülen kan kimin kanı?” diye hayıflanmıştı Urdu yazar Saadat Hasan Manto 14 Ağustos 1947’de Bombay’daki bağımsızlık kutlamalarına anlam vermeye çalışırken. Pakistan ile Hindistan bağımsızlıklarını iki ayrı ülke olarak ilan etmişti. Halk coşku içindeydi: “Hindustan Zindabad” (Hindistan sen çok yaşa) ve “Pakistan Zindabad” (Pakistan sen çok yaşa) tezahüratları, din namına işlenen cinayetler, tecavüzler ve kundaklamalar silsilesiyle çelişen bir görüntü veriyordu. Manto şaşkındı, ne düşüneceğini bilemiyordu. Yurdunun Hindistan mı yoksa Pakistan mı olduğuna bir türlü karar veremiyordu. “Din etinin akbabalar tarafından koparıldığı kemikleri nerede yakmayı ya da nereye gömmeyi düşünüyorlar?” Madem artık esaret altında değillerdi, Hindistan alt kıtasının insanları hangi hayalleri kuracaktı? Şimdi de bir başkalarını mı kendilerine köle edeceklerdi? Bütün bu büyük sorulara Hindistanlıların bir cevabı, Pakistanlıların başka bir cevabı, Britanyalıların ise onlardan ayrı bir cevabı vardı. Batwara yani bölünme insanların hayatını ikiye bölerek kalplerde ve zihinlerde kandan hatlar çizmiş olabilir. Fakat Britanyalıların haritada çizdikleri keyfi hatlar gözle görülür değildi. Bazı şeyler asla bölünemezdi, alt kıtanın ortak edebi mirası ve dostluk bağları gibi. Bölünmenin talihsiz olmasının asıl sebebi bir ülke yerine iki ülke olması –bağımsız Hindista...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X