ISBN13 978-605-316-164-6
13x19,5 cm, 384 s.
Liste fiyatı: 392.00 TL
İndirimli fiyatı: 313.60 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Carlos Fonseca diğer kitapları
Cenup, 2022
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Hayvan Müzesi
Özgün adı: Museo Animal
Çeviri: Roza Hakmen
Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen
Kapak Fotoğrafı: Roger Ballen
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Eylül 2019
3. Basım: Aralık 2023

Yirmi birinci yüzyılın beklenti ve heyecanla dolu arifesinde, Karayipli bir müzebilimci ünlü bir moda tasarımcısından bir davet alır: Ortak tutkuları olan hayvan dünyasındaki esrarengiz biçimler üzerine birlikte bir sergi açacaklardır. Ancak tuhaflıklarla dolu nice buluşmanın ardından proje silinip gider, tasarımcı genç kadın ortadan kaybolur, ta ki yedi yıl sonra müzebilimciye kadının ölüm haberiyle birlikte kendisine bırakılmış zarflar dolusu arşiv belgesi ulaşıncaya kadar.

Belgeleri inceledikçe tasarımcının gizemli aile tarihini deşifre eden ipuçları çıkar ortaya; Latin Amerika’nın tropikal ormanlarında güneye doğru yapılan siyasi bir hac yolculuğunun fonunda yıkımın doğal tarihi belirir. Farklı anlatıcıların farklı tarihlerde verdikleri bilgilerin peşinde polisiye bir kurguyla açılan roman, Subcomandante Marcos’tan W. G. Sebald’a, Marx’tan Walter Benjamin’e, Edward Hopper’dan Francis Alÿs’in yapıtlarına gizli açık göndermelerle okuru görünen ile gizlenen, yalan ile hakikat, hukuk ile adalet, sanat ile gerçek üzerine düşünmeye davet ediyor.

Yayımlandığı yıl El Mundo / El Cultural tarafından 2017’nin En İyi Kitabı seçilen Hayvan Müzesi’ni edebiyatseverlerin beğenisine sunuyoruz.

İÇİNDEKİLER
Birinci Bölüm
DOĞA TARİHİ (1999-2006)
Giovanna Luxembourg'a Üç Soru

İkinci Bölüm
ENKAZ KOLEKSİYONCUSU (2007)
Ölüm Sonrası Notları

Üçüncü Bölüm
SANAT YARGILANIYOR (2008)
Avukat Luis Gerardo Esquilin'e Mektup

Dördüncü Bölüm
GÜNEYE YÜRÜYÜŞ (2007)
Paragraf #317

Beşinci Bölüm
SONDAN SONRA (2014)

Fotoğraflar
Teşekkür
OKUMA PARÇASI

Birinci Bölüm, Doğa Tarihi (1999-2006), s. 15-21

1

Yıllar boyunca tuhaf bir saplantıya sadık kaldım. Ne zaman bir başlangıçtan söz edilse, benim aklıma çocukluğumda televizyonda izlediğim, birbirinin neredeyse tıpatıp aynı manzara resimleri yapan yaşlı ressam gelirdi. Gerçek mi sahte mi olduğunu asla öğrenemediğim ciddi bir sesle konuştuğunu hatırladığım sakallı ihtiyarın sureti gözlerimin önünde canlanırdı. Birkaç saniye sonra, yavan ama etkili kıssadan hisse gelirdi: Bir başlangıçtan kaçınmanın en iyi yolu önceki bir başlangıcı taklit etmekti. Sonunda bu kartpostal bilgeliğini istemeden ciddiye almaya başlamıştım. İhtiyar yine küçük ağaçlar ve tepelerle dolu bir resim çizmeye koyulurken ben hafızamdan çaldığım bir başlangıcı kopya ederdim: top sürmece, ansızın ortaya çıkan bir ilk satır, bir sohbete başlangıç teşkil edecek bir giriş. Bu başlangıç tekrarı her şeyi kapsardı. Yıllar boyunca, yeni bir şey yaptığını düşündüğü an insanın içini kaplayan korkunç kaygıdan bu şekilde korunabileceğimi zannettim. İhtiyar öncekilerin tıpatıp aynı bir resim daha çizmeye koyulur, ben de hayatıma devam eder, tekrarlarla ilerlerdim.

Belki o yüzden, bu gece saat onu geçtikten sonra paketi aldığımda hiçbir şey olmadığını, sadece bir şeyin tekrarlandığını düşündüm. Dışarıda bir arabanın durduğunu işittim, pencereden baktım ve her şeyi gördüm: koyu yeşil renkli eski araba, şoförün arka taraftan bir şey alışı, ne oluyor diye bakmak için dura...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Ömer F. Oyal, "Kaybolma sanatı", K24, 17 Ekim 2019

Görünür olabilmenin, sürdürülebilir görünürlüğün arzulandığı bir çağdayız. Hemen herkesin mümkün olduğunca kendini görünür kılmaya çalıştığı bir çağda kaybolma, yok olma, isimsizleşme, anonim bir kimliğe bürünme gayreti veya kaybolabilmenin bir sanat oluşu ilk bakışta zamanın ruhunun bütünüyle dışında görünüyor. Yok olmak neden bir çıkış olsun ve “isimsizlik poetikası” gibi bir düşünce neden bizi ilgilendirsin?

Carlos Fonseca’nın Hayvan Müzesi adlı romanı bu soruların etrafında yoğunlaşıyor ve kaçma, kaybolma, silinme gayreti içindeki bir çiftin, çiftin tek çocuğunun ve birkaç kuşak insanın çabalarının, hayal kırıklıklarının ve çıkmazlarının etrafında dolanıyor. Kaybolma ve yıkım üzerine bir destan da diyebiliriz.

Kişi kendisini bir söylence hâline getirmeye soyunduysa, bu süreç çevresindekiler için ancak bazı parçalarıyla temasa geçilebilen, tamamına asla nüfuz edilemeyen sisli bir destan hâlini alacaktır. Belki de onu destan hâline getirenler bu öyküye şuradan buradan bulaşıp, öyküyü kendi saplantıları hâline getirenlerdir de aynı zamanda. Öykü tarafından teslim alınanlardan biri için söylediği gibi; “tuhaf bir paranoyanın yavaş yavaş onu pençesine aldığını, her yerde bağlantılar görmeye, başka kimsenin görmediği işaretler arasında köprüler kurmaya zorlandığını hissediyordu.” Okur da ilerledikçe teslim alınıyor. Pek çok bağlantı ve gönderme arasında, boşluklar ve köprüler ar...

Devamını görmek için bkz.

A. Ömer Türkeş, "Çok uzun bir yolculuğun hikâyesi", Hürriyet Kültür Sanat Eki, 18 Ekim 2019

Kosta Rikalı genç yazar Carlos Fonseca’nın Türkçeye çevrilen ilk romanı Hayvan Müzesi, 1970’lerde çıkılan bir yolculuğun, umutların, hayal kırıklıklarının, kayıpların ve büyük bir yıkımın hikâyesi... Sadece bireysel değil küresel yıkım üzerine kurgulanmış çok merkezli, sorgulayıcı ve heyecan verici bir roman.

1987 Kosta Rika doğumlu yazar Carlos Fonseca’nın Türkçeye çevrilen ilk kitabı Hayvan Müzesi, 2006 yılında, Giovanna Luxembourg isimli ünlü bir moda tasarımcısının ölüm haberiyle başlıyor. 40 yaşında ölen kadın, anlatıcıyla aşağı yukarı aynı yaşlarda. Geride üç zarf bırakmış ve anlatıcının sanki zarflarda gizli hikâyeyi takip ederek noktalamasını istemiştir. Aslında ne yapmak istediğini anlamasını arzulamaktadır.

Anlatıcı ve Giovanna Luxembourg arasındaki ilişkiyi anlamak için 1999’a, bu ikilinin karşılaşma anına gitmemiz gerekecek. Anlatıcı Karayipli bir müzebilimcidir. Bir gün Giovanna’dan bir davet alır: Ortak tutkuları olan hayvan dünyasındaki esrarengiz biçimler üzerine birlikte bir sergi açacaklardır. Sonra proje hakkında konuşmak üzere sürekli bir araya gelirler, çeşitli konular, özellikle Latin Amerika antropolojisi üzerine kapsamlı konuşmalar yaparlar. Ne var ki tuhaflıklarla dolu nice buluşmanın ardından proje yavaş yavaş sönmüş, Giovanna ve anlatıcı kendi yollarına gitmişlerdir. İşin doğrusu, anlatıcı şimdi bile pro...

Devamını görmek için bkz.

Banu Yıldıran Genç, "Gerçek nerede biter? Kurmaca nerede başlar?", Agos Kitap/Kirk, 12 Aralık 2019

Hayvan Müzesi, Kosta Rikalı yazar ve akademisyen Carlos Fonseca’nın Türkçeye çevrilen ilk romanı. 1987 doğumlu yazarın böylesine görkemli bir romanı bu kadar genç yaşta yazabilmesi beni gerçekten şaşırttı. Kosta Rika’da doğup Porto Riko’da büyüyüp Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim görüp İngiltere’de yaşıyor ve çalışıyor olması belki de bu romanın bu denli evrensel ve kapsamlı olmasının sebebi.

Roman adını bilmeyediğimiz anlatıcıya bir akşam gelen paketle başlıyor. İlk bölüm olan Doğa Tarihi’nde geçen gerçek zaman paketin gelmesi ve anlatıcının onu açıp açmayacağını uzunca bir süre düşündükten sonra açması ve içindekileri okuması arasındaki beş altı saat. Fakat bölüm boyunca anlatıcı zarfı gönderen Giovanna Luxembourg’la tanışmalarından son görüşmelerine kadar olan biten her şeyi anımsıyor. Ünlü modacı Luxembourg anlatıcının bir zamanlar yazdığı “Quincunx ve Tropikal Yankıları” makalesiyle ilgilenmiş ve ona ortak bir projede çalışmayı teklif etmiş. Bu ikiliyi bir araya getiren quincunx şekli roman boyunca karşımıza çıkacak. Projeyi kabul eden anlatıcıyla Giovanna iki yıl boyunca konuşur, çalışırlar. Her ikisinin de ortak noktaları hayvanların bilinmeyen doğası, kamuflaj yetenekleri, kendilerini var oldukları ortamda kaybedebilmeleri ki bu da roman boyunca tekrarlanacak.

İki yılın sonunda proje ortaya çıkmadan görüşmeleri son bul...

Devamını görmek için bkz.

Burcu Bayer, "Kendilik ve kayboluş üzerine Bir anlatı: hayvan müzesi", Sabitfikir, 24 Aralık 2019

Nietzsche, Ecco Homo’da bambaşka bir bağlamda ele alsa da çok sahici, herkesi, hepimizi derinden ilgilendiren bir soru soruyordu: Kişi nasıl kendi olur? İnanç sistemleri, ideolojiler, modalar, spritüal akımlar bu soruya alternatif yanıtlar vermeye çalışıyor. Etiketler çağında ve vitrinde yaşadığımız şu günlerde bu sorunun cevabını hashtagler ve filtreler veriyor vermesine ama gerçekle görünüş arasındaki uçurum derinleşerek kişiyi bir yanılsamalar bütününe ve etiketler bulutuna dönüştürerek insanı görünenin arkasındaki boşluk hissiyle baş başa bırakıyor. Yani sorumuz halen güncelliğini koruyor: Kişi nasıl kendi olur, kimliğini nasıl kurar, kendiliğini nasıl cari hale getirir? Bizi belirleyen bakışlardan kaçmak ve otantik bir kendilik kurmak mümkün müdür? Deleuze ve Guattari’nin yaklaşımıyla belirlenmekten kaçmak, sürekli değişen, dönüşen bir varlık biçimi kurmak sahip olabileceğimiz en otantik kimlik midir? Kişi, kendisine iktidar aygıtları tarafından dayatılan kimliklerden kaçabilir mi? Bu soruları felsefe bağlamında sonsuza dek uzatabiliriz elbet. Ancak kestirmeden gidip Carlos Fonseca’nın Türkçeye çevrilen romanı Hayvan Müzesi’ni okuyarak hem bu sorularla yüzleşip hem de müthiş bir anlatıya kendimizi bırakabiliriz. Ben olsam ikincisini seçerdim, çünkü filozoflar okuma deneyiminin aynı zamanda keyif verici, büyüleyici ve çarpıcı olabilec...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X