ISBN13 978-975-342-652-7
13x19,5 cm, 184 s.
Liste fiyatı: 216.00 TL
İndirimli fiyatı: 172.80 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Hasretinden Prangalar Eskittim
Kapak Tasarımı: Semih Sökmen, Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Mart 2008
22. Basım: Ağustos 2023

Hasretinden Prangalar Eskittim, ilk kez 1968 yılında yayımlandı. O tarihten günümüze defalarca baskı yaptı. Birbirini takip eden birkaç kuşak sosyalist ve devrimcinin ellerinde, sözlerinde ve şarkılarındaydı. Birçok kişinin acı tatlı hatıralarında unutulmaz, özel bir yeri oldu.

Ahmed Arif şiirleri, hem şairin kendi kuşağının hem de ardından 68-78 kuşaklarının memleket ve halk sevgisini, isyancı ruhunu ve başkaldırı etiğini simgeliyor. Onun bu hiç eskimeyen dizelerini, geçmişin, şimdinin ve geleceğin mücadeleci kuşaklarına kırmızı bir karanfil olarak sunuyoruz.

OKUMA PARÇASI

KARA

Çarpmış,

Paramparça etmiş,

Kara sütü, kara sevdayla seni...

Ve kara memelerinde dişlerin âsi,

Karadır, upuzun yattığın gece,

Felek, âh ettirir, boynun kıl - ince...

Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde

Sızlar bir yerlerin

Adsız ve kayıp

Sızlar, usul - usul, dargın,

Ve kan tadında bir konca,

Damıtır kendini mısralarınca...

De be aslan karam,

De yiğit karam,

Hangi kalemin yazısı,

Zorlu yazısı,

Belanda?

Anadan doğma nişan mı,

Sütlü barut damgası mı,

Bir gece parçası mı kaburgandaki?

Kız kâkülü, ne hal eylermiş teni,

Ellerin, deli hoyrat,

Ellerin, susuz, yangın.

Ellerin ooooy alarga...

De be aslan karam,

De yiğit karam,

Hangi güzelin diş yeri,

Mavi diş yeri,

Sevdanda?

Vurmuş,

Demirlerin çapraz gölgesi,

Alnın galip ve serin.

Künyen çizileli kaç yıldız uçtu,

Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti,

Gelmemiş, kimselerin...

De be aslan karam,

De yiğit karam,

Hangi zehirin meltemi,

Saran meltemi,

Hülyanda?

Hakikatlı dostun muydu,

Can koyduğun ustan mıydı,

Bir uyumaz hasmın mıydı,

"Ooooof" de bunlar olsun muydu?

De be aslan karam,

De yiğit karam,

Hangi kahpenin hançeri,

Saklı hançeri,

Yaranda?

ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Orhan Kâhyaoğlu, “Eskimeyen prangalar”, Radikal Kitap Eki, 28 Mart 2008

Türkiye'de hak ve özgürlük mücadelelerinin büyük bir yükseliş yaşadığı 1960'lardan 1980'e uzanan zaman diliminde, kendini bu mücadelenin içinde varsaymış hemen her bireyin kitaplığında bir dönem mutlaka bulunan bir şiir kitabını anımsatalım; Hasretinden Prangalar Eskittim. O zaman diliminde, geçmiş on yılların toplumcu duyarlılığını simgeleyen şairlerin eski ve yeni kitaplarıyla tanışırken; sayısı bunları çoktan aşan, katlayan yeni şairler ve kitapları da beliriyordu. 1940'lardan bu yana, toplumcu kimliğini şiirine direkt taşıyan hemen her şairin öncüsü, atası hep Nâzım Hikmet şiiri oldu. Bu etki, inanılmaz bir riski de beraberinde getirecek, yazılan şiirlerde Nâzım'ın şiirinin büyük esinleri olacak ve belki birkaç istisna dışında, toplumsalcı şiirini yenileyen, dönüştürebilen şaire pek rastlanamayacaktı.

Ahmed Arif ve şiiri, bu bağlamda inanılmaz bir ayrıcalığı temsil eder. Bu toplumcu ve gerçekçi şairler, yaşadıkları dünya savaşının yarattığı kaosun da etkisiyle, şiirlerini büyük ölçüde yenileyemediler. Yine aynı zaman diliminde, birçok şairi etki alanına alan bir Garip şiiri doğmuştu. Garip şairleri, şiirin geleneksel formlarını değiştirip, şiire Batı esinli bir serbestlik kazandırıp, bir tür yeni halk şiiri ortaya çıkarınca, birçok yeni şair de onların şiir diline hapsolup, yeni açılımlara gidemediler. Birkaç istisna hariç. Onlar zaten Garip şiiriyle hiç akrabalık kurmamı...

Devamını görmek için bkz.

Ersun Çıplak, ''Anadolu'nun sabrı'', Cumhuriyet Kitap Eki, 1 Mayıs 2008

Cumhuriyet Kitap'ın ilk sayısının kapağında Ahmed Arif'in bir resmi vardı, resmin altında da ünlü şairimizle yapılmış bir söyleşi yer alıyordu. Ahmed Arif o tarihe kadar hiç kimse ile röportaj yapmamıştı. İlk ve tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim'in ilk basımının üzerinden 23 yıl geçmişti. Bu süre zarfında kitap, şiirimizin vazgeçilmez kitaplarından biri olmuştu. Hasretinden Prangalar Eskittim'in yeni baskısı Metis Yayınları'nca yeniden ve titiz bir baskıyla yayımlandı. Ahmed Arif artık aramızda değil ama şiiri aramızda. Arif'i yeniden ve yeniden keşfetmek için iyi bir fırsat kitabın bu yeni baskısı.

Ahmed Arif söz konusu olduğunda, ortak bileşenleri olmasına rağmen birçok kişi farklı görüşler öne sürer. Ancak ilk yayımlanışının üstünden kırk yıl geçmiş olmasına rağmen, bu şiirlerin enine boyuna tartışıldığı söylenemez. Çünkü A. Arif de Nâzım gibi kült haline getirilmiştir. Hemen herkesin üst düzey saygıyla uzak durması gereken bir kişilik haline getirilmiş olması, şiirimize katkı sağlamak bir yana zarar vermektedir. Geçmişte, şiirlerinin Enver Gökçe'den aparma olduğunu söyleyenler oldu. E. Gökçe'nin sitemi, tartışmalarda dayanak noktası olarak alındı. Hatta yaşadığı sürece sadece tek kitap yayımlamış olması bile tartışıldı. Ancak tartışmalar hiçbir zaman ufuk açıcı olmadı. Metis Yayınları'nın 40. Yıl Özel Basımı olarak okurlara sunduğu Hasretinden Prang...

Devamını görmek için bkz.

Mustafa Köz, “Masmavi bir kav: Ahmed Arif şiiri”, Evrensel Kültür, Haziran 2008

“Okulda defterime/sırama, ağaçlara/hem kara, hem kuma/kazırım adını/Okunmuş sayfalara hem de beyazlarına/taşa küle kana kâğıda/kazırım adını.” Paul Eluard, son-radan adını koyacağı “Özgürlük” şiirine bu dizelerle başlarken şiirin, kendisini daha sonra nereye götüreceğini bilmediğini söyler. Sevgilisine bir şiir yazacak ve şiirin so-nunda da biricik aşkının adını söyleyecektir. Ancak şiir sürerken görür ki “kafasını dolduran tek sözcük”, özgürlüktür. Sevgilisinin adını unutturmuştur şiir. Özgürlük, sonsuz sevgilisi oluvermiştir. Yine de özgürlükle sevgili aynı varlıklardır onun için. İnanç ve aşk, aynı gözenin iki büyük damarıdır. İyi şiirler de böyle değil midir? Çok katmanlı ve sonsuz.

Ahmed Arif’i de böyle okudum hep. Bir dalda yeşeren iki büyük tomurcuk. Onun Hasretinden Prangalar Eskittim şiiri bu okumayla daha da çağrışımsal olacaktır kuş-kusuz. “Seni anlatabilmek seni/iyi çocuklara, kahramanlara/seni anlatabilmek seni/na-mussuza, halden bilmez, kahpe yalana/ard arda kaç zemheri/kurt uyur, kuş uyur, zin-dan uyurdu/dışarda gürül gürül akan bir dünya.../bir ben uyumadım/kaç leylim ba-har/hasretinden prangalar eskittim/Saçlarına kan gülleri takayım/bir o yana/bir bu ya-na...” Saçlarına kan gülleri takılacak, bir sevgili de olabilir bir özgürlük tutkusu da. Hasretinden Prangalar Eskittim’de ve diğer şiirlerde bu çift anlamlılık vardır: “Seni bağırabilmek ...

Devamını görmek için bkz.

Yücel Kayıran, “Ulusal devlete direnç”, Radikal Kitap Eki, 25 Haziran 2010

Ahmed Arif, aslında eleştirmenleri bakımından şanslı bir şairdir: Sezgi, keskin bakış, kuramsal kavrayış ve temellendirme, ve bu öğelerdeki güç ve nitelik bir araya toplanmıştır: Muzaffer İlhan Erdost, Cemal Süreya, Yaşar Kemal, Gülten Akın, Ahmet Oktay. Ancak eleştirinin, dönemin siyasal söyleminden, toplumsal ve kültürel ruhundan etkiler taşımaya ve bu öğeler tarafından belirlenmeye yazgılı olduğu dönemlerde, edebi eleştiri, söz konusu şair için bir cehennem atmosferine dönüşebilir. Ahmed Arif’in şiirine ilişkin eleştirel tasarı, biri poetik, ikincisi siyasal olmak üzere iki kolda vücut bulmuştur. İki koldan gelişen bu eleştirel tasarı, temelde ortak bir noktada buluşur. Poetik eleştiri, bu şiirin geçmiş dönemin bir şiiri olduğunu dile getirirken, siyasal eleştiri de, bu şiirin feodalitenin şiiri olduğunu dile getiren bir söylem içinde göstermekten geri durmamıştır. Feodal olmakla nitelenmek, Türk toplumcu gerçekçi şairlerinin korkulu rüyalarından biridir.

Ahmed Arif’in şiirine yönelik ilk kritik Muzaffer İlhan Erdost’tan gelir (Türk Solu, 15 Aralık 1967). Ancak yazı dergide, Ahmed Arif’in Enver Gökçe’yle, biri feodalitenin şairi diğeri proletaryanın şairi bağlamında sunulunca, Erdost’un kritiği, Ahmed Arif’in, ‘feodal şair’ olarak algılanmasına yol açar.

Ahmed Arif’e yönelik ilk poetik önemsizleştirme Turgut Uyar’dan gelir. Turgut Uyar, ‘A. Turgut’ adıyla yayımladığı “...

Devamını görmek için bkz.

Mahmut Temizyürek, "Ahmed Arif’in hasreti", K24, 8 Temmuz 2021

Ahmed Arif’e ana dili, etnik kökeni sorulduğunda bir çocukluk anısıyla başlamıştı yanıtına. Siverek’te, 7-8 yaşlarında, arkadaşlarıyla sokakta oynuyor. Arkadaşları? Kimi Kürt, kimi Arap, kimi Zaza çocuklar. İç içe yaşayan bu diller çocuklar arasında akışkan iletişim dili. Oyunu izleyen üç adamdan biri, Ahmed Arif’i göstererek, “Bu çocuk Arap” diyor. Öbürü itiraz ediyor. “Yok yahu, bu çocuk Kürt.” Üçüncüsü, “Bu çocuk ne Arap ne Kürt, o bir Zaza çocuğu” diyor. Beş lirasına bahse tutuşup oradaki bir esnafa soruyorlar. Esnaf, “Üçünüz de yanıldınız, bu çocuk Türk” diyor. [1]

Köken bilgilerine önem verir, ayrıntısıyla aktarırdı konu geldiğinde: Anne Kürt, Sâre Hanım. (Kerkük’te, İngiliz işgalcilere karşı direnişte yedi oğlunun yedisi de öldürülen ünlü din bilgini Şeyh Abdülkadir Cibrali’nin tek kızı.) Ahmed (1927 doğumlu) iki yaşındayken anne ölüyor. Analığı, Arife Hanım, Bingöllü bir Zaza. Baba Arif Hikmet Bey ise (“Ebu Ahmed”) bir ucu Balkanlar’a, bir ucu Kafkasya’ya uzanan Türkmen-Çerkes karışımı memur bir aileden. Görev gereği Kerkük’e gelmiş, sonra Diyarbakır’a yerleşmişler. Baba Siverek’te nahiye müdürlüğü, Harran’da vekil kaymakamlık yapmış. Evdeki diller Ortadoğu gibi; baba yöredeki her dilden misafir ağırlayan, saygın bir bürokrat. Ahmed Arif’in Türkçeyi şiir dili olarak benimsemesi, Siverek’ten, Urfa’dan daha çok Afyon Lisesi’nde yatılı okurken yerleşiyor. “...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X