 | ISBN13 978-975-342-505-6 | 13x19,5 cm, 88 s. |
Liste fiyatı: 142.00 TL İndirimli fiyatı: 113.60 TL İndirim oranı: %20 {"value":142.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"595","item_name":"Elime Tutun","discount":28.40,"price":142.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Elime Tutun Yayıma Hazırlayan: Tuncay Birkan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Şubat 2005 | 3. Basım: Mart 2023 |
Çevirmen Aslı Biçen’in yazıldıktan on yıl sonra okurla buluşan ilk kitabı. Delilik, cinselliksizlik, dilsizlik ve bellek temaları etrafında gelişen kısa ama son derece yoğun bir anlatı Elime Tutun. Cinselliğini yitirmiş bir adamla dilini yavaş yavaş kaybedip deliliğe sürüklenen bir kadının "imkânsız" ilişkisini, belleğin soluk, çarpıtıcı ve dönüştürücü aynasındaki yansımaları üzerinden anlatan güçlü bir şiir-metin. "İmgeleri soğutup bayatlamalarını engelleyen bir buzdolabı gibi kullanırdık oyunları. Gülmezdin oynarken ama seni çok rahatlatırdı. Neden? Belki de hiçbir şey sana gerçek anlamda rahatlık veremediğinden bu tür oyunlarla içini dindirmek isterdin. Şahsi olmayan her konuda canlanırdı dilin. Anlık bir huzur, bir bardak suyun izlediği yoldaki serinlik kadar, görmek istemediğin kaçınılmaz bir şey karşısında bir an gözlerini kapamak kadar, şöyle bir yüzüp gelmek kadar..."  | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümü, s. 5-7 Elimi tut, elime tutun, elimden tut, elimde tutkun. Eski bir oyun, belki de karşı sedire vuran güneşin açısı bir an zihnimin ulaşılabilir bir yerine getiriyor onu. Kelimelerle düşünülmez gerçi. Ama kendi kendine konuşuyorsan o zaman başka. Her mübalağa mübahtır o zaman, bütün süsler, bütün gülünçlükler, bütün duygusallıklar, bir ismin bütün takıları. Her sabah bir vapura binip karşı kıyıya geçerken, her akşam bir vapura binip öbür kıyıya dönerken. İçimde bir ses akıp gidiyor böyle, hep seninle konuşan, hep sana konuşan. Kafamı öteki tarafa çevirince deniz kayboluyor. Birdenbire, apansız kayboluyor. Sadece karşı kıyının yamaçlarına yapışmış leb-i derya apartmanlar kalıyor Kız Kulesi'ni geçtikten sonra. Tekrar kafamı çevirdiğimde yine deniz, daha yakın. Yan yana dizilmiş, teknolojik bir hileyle her biri bir görüntünün farklı parçalarını gösteren televizyonlara benzeyen vapur pencerelerinden görünen uzak apartman pencerelerine ve manzaraya karşı her daim açık tutulan perdelerin gözler önüne serdiği minicik, uzak televizyonlara kıyasla epeyce yakın. Deniz buracıkta, cama uçlarını dokundurduğum beş parmağımı çevreleyen hafif buğunun hemen altında bulanık, buğunun seyreldiği yerde tuzlu ve tozlu, camı açıp kapamak için üzerine açılmış iki düzgün delikten bakıldığında net, denizin ta kendisi. Camın sekteye uğradığı yerde izlenen bir şey olmaktan çıkıyor deniz, sadece varolan ve koklanan bir şeye dönüşüyor. Küçücük bir delikten geçilen bir dü... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Hande Öğüt, “İktidarsız erkek, dilsiz kadın”, Radikal Kitap Eki, 11 Şubat 2005 Strindberg'in, "Gerçeklerin üstesinden gelemezsen kendine bir varoluş yarat, benim kendimden bıktığım zamanlar kendime bir kişilik yaratmam gibi," kışkırtıcı cümlesine, hayatın katı gerçekliğini kırıp kendiyle eğlenebilmek, hantallaşmış bedeni biraz yüzdürüp havalandırmak adına öykünebilmekte beis görmeyen kaç kişi vardır ki; sanat olmasın iştigaliyeti? Dickens'dan Durrell'a, Cortazar'dan Fuentes'e dek dünya edebiyatının yetkin yazarlarını, Türkçeye kazandıran Aslı Biçen'in ilk romanı Elime Tutun'un iki 'adsız' kahramanı da kendilerine bir evren yaratanlardan. Onlar, realitenin kuralcılığından kurtuluş uğraşının aslen bir kurtuluşsuzluk gevezeliği olduğunu fark ettikten sonra dilsizliğe (biri oral dilini sakınır, diğeri cinsel dilini) sığınır ve kendilerine, kabûl gören varoluş evreni harici bir evren yaratırlar. Aksülamel eylemek ya da bir fantazmaya karşı hayal perdesi açmak değildir dertleri. Tenden, bedenden, sözden, cinsellikten kopup atomize bir evren yaratarak içinde devinmek onların (ki adam ve kadındırlar roman boyunca; iki isimsiz kahraman) ereğidir. Kitap kısaca cinselliğini yitiren bir adam ile dilini yitirmeye rızalı bir kadının imkânsız aşkının öyküsünü anlatıyor. Konuşmayan, bellek yitiminde deliren kadın, sokağa çıkarken eve saklar delimsiliğini. Adam da olmayan cinselliğini yanına alır her dem. Vapurda tanışırlar; sesi büyücüdür kadının, ki ezgisi... Devamını görmek için bkz. |  |
Deniz Gündoğan, “Belleğin derinliklerinde, dilsizliğin cinselliğinde”, Picus, Mayıs 2005 Elime Tutun, çevirmen Aslı Biçen’in ilk kitabı. Biçen bu ilk kitabında zihnimizin arka bahçesinde saklanan imgeleri farklı bir bakış açısıyla harmanlayarak su yüzüne çıkarıyor ve felsefenin, ruhbilimin, deliliğin, cinselliğin, dilin, özellikle de belleğin işleyişini irdeleyerek bir kadınla bir erkeğin karmaşık doğalarını açımlıyor. Elime Tutun, bir sözcük oyunuyla açılan ve temposunu son sayfasına kadar hiç düşürmeyen bir yapıt. Cinselliğini yitirmiş bir adamla kendi dilini yavaş yavaş kaybederek deliliğe sürüklenen bir kadının imkansız ilişkisi üzerine kurulmuş. Anlatının odak noktasında bir adamla bir kadın var ama sonsuzluğu, daimi derinliği simgeleyen deniz de baskın bir öğe olarak karşımıza çıkıyor. Cinsellik yoksunu adamla sözcük perhizine yakalanarak deliliğe adım adım yaklaşan kadın birbirlerini sevmeye çalışırken, onları aynı yaşam çizgisinde buluşturan Kadıköy-Beşiktaş vapur seferleri de gitgide cinselliğin, belki de cinselliksizliğin, deliliğin, belleğin çarpıcı, çarpıtıcı ve sarsıcı dönüşümlerine tanıklık ediyor. Bu tanıklık sürecine kadının kocası da eklenince, bütün bu sancılı yansımalar şiddetini ikiye, üçe katlıyor. Böylece sevişmesiz, yasaklı bir adam, kendi kurduğu ama sonradan denetiminden çıkan bir dille boğuşmak zorunda kalan bir kadın, cinsellik için kullanılan, hayatın bir yerine sıkışıp kalmış koca üçgeninde başlayan itişi... Devamını görmek için bkz. |  |
|