 | ISBN13 978-975-342-296-3 | 13x19,5 cm, 248 s. |
Liste fiyatı: 270.00 TL İndirimli fiyatı: 216.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":270.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"152","item_name":"Siyaset Arayışı","discount":54.00,"price":270.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Siyaset Arayışı Özgün adı: In Search of Politics Çeviri: Tuncay Birkan Yayıma Hazırlayan: Sabir Yücesoy Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 2000 | 5. Basım: Mayıs 2024 |
Dünyada neler oluyor, biz bu gidişe seyirci kalmak zorunda mıyız, yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu? Bugün muhalefetin imkânları nerede yatıyor? Bireysel özgürlüğe kolektif bir çalışmayla ulaşabileceğimizi, oysa günümüzde bunun araçlarının elimizden alındığını söyleyen Zygmunt Bauman, bu soruların yanıtını arıyor.  | İÇİNDEKİLER |
Sunuş
1 Kamusal Alan Arayışı 2 Fail Arayışı 1. Çıkma: Postmodern Dünyada İdeoloji 2. Çıkma: Postmodern Dünyada Gelenek ve Özerklik 3. Çıkma: Postmodernlik ve Ahlaki ve Kültürel Krizler 3 Vizyon Arayışı  | OKUMA PARÇASI |
Sunuş, s. 9-16 İnanmak için inançların tutarlı olması gerekmez. Bugünlerde inanmaya eğilimli olduğumuz şeyler, yani kendi inançlarımız da buna bir istisna oluşturmuyor. Mesela insan özgürlüğü meselesinin, en azından dünyanın "bize ait bölümünde" açılıp kapanmış bir dava olduğunu ve (yapılacak ufak tefek düzeltmeleri saymazsak) akla gelebilecek en tatmin edici çözüme ulaştırılmış bulunduğunu düşünürüz. En azından, zaten sahip olduğumuzu düşündüğümüz özgürlükten daha fazlasını ya da daha iyisini talep etmek ve çekip almak için (yine, tek tük rastlanan ufak tefek rahatsızlıkları saymazsak) sokaklara dökülme gereğini hissetmiyoruz. Oysa bir yandan da, dünya işlerinin yürütülme biçiminde –tek başımıza, birkaç kişi bir araya gelerek ya da hep birlikte– değiştirebileceğimiz çok az şey olduğuna da aynı katılıkla inanmaya meyilliyiz; ayrıca böyle bir değişimi gerçekleştirebilseydik bile, mevcut olandan farklı bir dünya düşünmek için kafa kafaya vermemizin ve daha iyi bir dünya düşünsek de onu hayata geçirmek için kolları sıvamamızın boşuna, hatta akılsızca olacağına da inanıyoruz. Mantıksal düşünme eğitimi almış herhangi birinin bu iki inancı aynı anda nasıl savunabileceği bir muammadır. Eğer özgürlük kazanılmışsa, nasıl olur da bu zaferin ganimetleri arasında insanın daha iyi bir dünya tahayyül etme ve onu daha iyi hale getirmek için bir şeyler yapma yetisi yer almaz? Hayalgücünü dizginleyen ve özgür insanların herkesi ilgilendiren meseleler karşısında böyle iktidarsı... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Yaşar Çabuklu, “Yeni küresel güçler ve siyaset”, Virgül, Sayı 37, Ocak 2001 Geleneksel Marksist yaklaşım Batıda kapitalizmin feodalizm karşısında kazandığı zaferi kan, cemaat ve din bağlarını yıkan ilerici bir gelişme olarak görür. Toprağa ve derebeylerine bağımlılığı sona eren kırsal nüfus kentlere akın ederek özgür işgücünü oluşturmuş ve böylece kapitalizme son verecek işçi sınıfının yığınsal mücadelesi için gerekli koşullar sağlanmıştır. Sınır tanımayan sermaye yerel ve ulusal engelleri ortadan kaldırarak evrensel egemenliğini ilan etmiş, bireyselleşmeyi ve atomizasyonu son noktasına vardırarak para, insan, mal ve bilgi dolaşımını serbestleştirmiştir. Sermayenin uluslararasılaşması karşısında işçi sınıfı da kendini enternasyonalizm temelinde örgütlemeye yönelmiştir. Emperyalizmin başlangıcından günümüze dek bu tablo ana hatlarıyla değişmeden kalmıştır. Bauman’ın kitabı yukarıda değinilen yaklaşımın yetersiz olduğunu, 1960’lardan itibaren gelişen post-modern kapitalizmin daha önceki modelden radikal bir kopuşu temsil ettiğini gösteren değerlendirmeleri içinde barındırıyor. Bu yeni döneme kadar kapitalizm hâlâ toprak ve ulus temelinde örgütleniyordu. Ortak dil ve tarih, ulusal bayramlar ve tatiller, millî devletin himayesi altındaki ulusa bağlı olarak tanımlanan yurttaşlık, ulusal sanayi ve emek gücü, ulusal ordular, bunların hepsi kapitalizmin ulusal mekâna bağımlılığının ifadeleriydi. İşgücünün dolaşımı serbestti, ama çalışan yığınlar yerleri değiştiri... Devamını görmek için bkz. |  |
Mahmut Eşitmez, “Cehennemi yaşanılır kılmak”, Artı Gündem, 2001 Bauman, kitabının özellikle "Vizyon Arayışı" bölümünde, kavgacı bir üslubu kasten tercih ettiğini yazıyor. "Özerk bir toplumda ya da özerk olmayı amaçlayan bir toplumda doğan ve ortalıkta dolaşan vizyonlar kaçınılmaz olarak çok sayıda ve çeşit çeşittir; dolayısıyla, eğer ihtilaf yaratmak istenmiyorsa, bugüne alternatifler –hele hele bugünden daha iyi olduğu iddia edilen alternatifler– düşünmekten uzak durmak gerekir. (Hepimizin bildiği gibi, kötünün en iyi dostu sıradanlıktır, sıradanlıksa alışılmış olanı nihai hikmet yerine koyar.) Fakat bugünlerde vizyonların genellikle itibar kaybetmiş olması bu bölümü daha da ihtilaflı hale getiriyor." Yaşadığımız dönemde işlerin kötüye gittiğini, hayatın her geçen gün zorlaştığını, dünyanın her köşesinde açlığa, yoksulluğa mahkûm edilmiş milyonlarca insanın yaşamın dışına itildiğini tekrarlamak, rakamları önümüze sermek çok fazla sıradışı bir çaba olmasa gerek. Bauman'ın sözleri ile söylersek, "Benzer bir etki yaratması beklenen cehennem, artık öte dünyaya ait ve ebedi her şey gibi dünyaya indirilmiş, dünyevi hayatın sınırları içine gayet güzel yerleştirilmiş ve anında tüketilmeye hazır bir biçim içinde sunulmaya başlamıştır. Yoksullar korkmuş tüketicilerin Öteki'sidirler – bu kez gerçekten ve tam anlamıyla onların cehennemi olan bir Öteki." Siyaset Arayışı bize cehennemden tek başımıza ya da sevdiklerimizi yanımıza alarak kaçmanın planını sunm... Devamını görmek için bkz. |  |
Semih Gümüş, “Daha fazla siyaset”, Radikal Kitap Eki, 22 Ağustos 2008 Bir siyaset arayışı olmadan yaşaması olanaksız toplumların her zaman ve her yerde kendini çürüttüğü kuşkusuzken, siyasetten arınmış bir toplum ne yazık ki hâlâ ütopya. Hele bizimki gibi kocaman bir toplumun her kıpırtısının siyasete dönüşmesi, o kıpırtıyı kendisi de yaşayanlar için ayrıca düpedüz eğlenceli. Üstelik yaşanan heyecanın gösterildiği televizyon da var, yığınsal bir izlerçevre edinmiş, irili ufaklı yüzlerce kanaldan oluşuyor; günlük gazetelerse, kendilerinden bir şeyler bulabilecekler için ele alıp saklanabilir somutlukta. Bazen İslamcı siyasetin bıçak sırtında yürüme tutkusu, bazen darbe heveslilerinin çeteler kurup ünlü şahsiyetlere dönüşmesi, bazen de popüler müzik ya da spor dünyasından ünlülerin onlarla ilişkisi, bizimki gibi toplumların başlıca gıdası sayılır ki, bunlar olmazsa yaşanmaz; kaldı ki olmama olasılığı sıfırdır, yaratılır. Olmazsa, hiç bitmeyecek bir savaş var içeride, onun sonuçları siyasetin dar kalıbını sevenlerin yan cebinde durur. Bütün bunlardan apayrı yaşayıp apayrı düşünmeye çalışan mı var, kıyıya yerleşmiş, sözgelimi edebiyat, sanat dünyasından, orada da siyaset bireylerin vitaminleri arasında görülür. Edebiyatı siyasetin gölgesinden çıkaralım, diyenin ağzının payı verilir; Siyasetten ayrı edebiyat mı olur, diyen merciler, hayatın her ânını siyasetin içinde yaşamayla gönül indirmiş asker gibiyken de yazabiliyor demek ki. Bunlar yoksa, yalan vardır; he... Devamını görmek için bkz. |  |
|