A. Ömer Türkeş, "21. yüzyılı anlatan on üç masal", Radikal Kitap, 25 Mayıs 2015
Hint asıllı Britanyalı yazar Rana Dasgupta Tokyo Uçuşu İptal romanı bir havalimanında mahsur kalan on üç yolcunun bir gece boyunca birbirlerine anlattıkları hikâyeler biçminde kurgulanmış. Dünyanın farklı şehirlerinden gelen kadınlı erkekli on üç kişi, 21. yüzyılın hayat biçimlerini mitik ve gerçeküstü anlatılara döküyorlar. Geoffrey Chaucer’in Canterbury Hikâyeleri’ni ya da Bocaccio’nun Decameron’u çağrıştıran kurgusuyla Tokyo Uçuşu İptal, “tarihin kendisi kadar eski olan hikâye anlatma geleneğine de bir saygı duruşu” olarak da okunabilir.
Tokyo seferini yapmakta olan bir uçak hava koşulları nedeniyle adı verilmeyen büyük bir havalimana iniş yapmak zorunda kalır. Çok sayıda uçak ve yolcusunu misafir eden havalimanında büyük bir karmaşa hâkimdir. Yolcular geceyi geçirmek için otellere nakledilir. Ancak on üç yolcu için yer temin edilemez. Onlar havalimanında beklemek zorundadır. Hepsi de bu durumdan hoşnutsuzdur. İçlerinden biri bu sıkıntılı saatleri hikâye anlatarak doldurmayı teklif eder ve gece bir anda renklenir. Çünkü her biri farklı ülkeden, farklı kentlerden gelmiş, yanında o kentlerin kültürünü getirmiştir. Ve tam da Benjamin’in söylediği gibi, “uzaktan gelenin anlatacakları vardır”. Böylelikle zenginlerden yoksullara, film yıldızlarından yoksul işçilere, yoksul göçmenlerden hayat kadınlarına kadar genişleyen insan tipleriyle büyülü bir dünyanın kapıları açılır...
İlk hikâye “Terzi” ile Doğu’da -muhtemelen Arabistan’da- başlıyor masal akşamı. İkinci anlatıcının modern masalının mekânı Londra. Sonra Hindistan’a, Almanya’ya, ABD’ye, Nijerya’ya, Japonya’ya, Türkiye’ye, Fransa’ya, Polonya’ya, Çin’e ve nihayetinde Arjantin’e uzanıyor anlatılan hikâyeler. Masallar birbirlerine hepsinde de bir şekilde vurgulanan on üç sayısıyla, fantastik ya da gerçeküstü olaylarla, bireylerin kaderlerini etkileyen ekonomik ve siyasi gelişmelerle, insana dair evrensel temalarla bağlanırken Dasgupta modern küreselleşmenin kapsayıcı bir görünümünü sunuyor.
Yazarın Solo adlı romanı, Bulgaristan’da hiç yaşamamış bir yazarın, Bulgaristan tarihine paralel akan hayatını çok gerçekçi ve inandırıcı bir hikâyeye dökmesi, titiz bir araştırmacılık ürünüydü. Elbette buna ek olarak yaratıcı hayalgücünü de eklemek gerekiyor. Sonuçta gerçeklerle hayallerin içiçe geçtiği karamsar ve güzel bir roman çıkmış ortaya, diye düşünmüştüm. Tokyo Uçuşu İptal için de benzer cümleler kurulabilir. Dasgupta birbirinden çok farklı kentleri ve insanlarını farklılıkları ve benzerlikleriyle çok iyi yansıtabilmiş. Mesela İstanbul’u; “Büyük İstanbul şehrinde, Süleymaniye Camii’nin etrafındaki huzurlu türbelerin yakınlarında, hem şehir halkının hem de turistlerin epeyce rağbet ettiği Kapalıçarşı’ya uzak denemeyecek bir mesafede Laleli diye bir yer vardır. Başka ülkelerden tüccarlar gelip buradan giysi alır, götürüp kendi memleketlerinde satar. Buraya hızlı adımlarla ve çok çalışan insanlara özgü incecik bedenleriyle ulaşan kadınlar, obez vücutlar ve kıpkırmızı yanaklarla ayrılır, çünkü valizlerini alabileceğinin azamisi ile doldurduktan sonra bir düzine yeni gömlek ve bluzu, üzerine de kat kat yakası kürklü ceketi giyip öyle düşmüşlerdir dönüş yoluna. İstanbul’da -tabii Ankara’da ve İzmir’de de- Türk erkekleri ve kadınları gözden ırak atölyelerde kendi zevkleri için fazla barok kaçan, Moskova, Sofya ve Minsk’in gözde barlarında ve klasik kokteyl partilerinde giyilen kürk ve deri giysiler diker. İşte o giysiler, tecrübeli yabancı tüccarın her inceliği bilen gözlerine takılsın diye sıra sıra Laleli dükkânlarının camekânlarına getirilip asılır...”
Küresel dünyanın fantastik yorumları
İki romanı üzerinden bir genelleme yapıldığında, Dasgupta’nın romanı hikâyeler biçiminde kurgulamayı benimsediği söylenebilir. Solo’da bütün bir 20. yüzyıla tanıklık etmiş, savaş acılarını tatmış, kapitalizmden komünizme, komünizmden kapitalizme geçişin sancılarını doğrudan deneyimlemiş, bilim ve teknolojinin ve sanat ve edebiyattaki yeniliklerin izleyicisi olmuş, kaderini bütün bu değişimler, yenilikler, savaşlar ve acılar tayin etmiş yaşlı, yoksul ve kör bir adamın anılarını okumuştuk. Roman kahramanı gerçek hayatta yapmak isteyip de yapamadıklarını ve istemediği halde yapmak zorunda kaldıklarını hayal dünyasında telafi etmeye çalışıyordu. Tokyo Uçusu İptal’in anlatıcılarının hayal dünyalarını da günümüz dünyasının yakıcı ve yıkıcı sorunları kaplıyor. Her iki roman da karamsar bir bakışın ürünü olmakla birlikte Tokyo Uçuşu İptal -masalın sağladığı olanaklar sayesinde- biraz daha neşeli ve eğlenceli. İşte bu noktada Dasgupta’nın esinlendiği hikâye anlatma geleneğine, Chaucer’in Canterbury Hikâyeleri’ne değinebiliriz; Canterbury yakınlarındaki kutsal yerleri ziyaret etmek için yola koyulan hacıların yol boyunca vakit geçirmek için birbirlerine anlattıkları hikâyelerden oluşan Canterbury Hikâyeleri “bir çerçeve öykü içinde öyküler dizisi” biçiminde kurgulanmıştır ama canlı insan tiplerine yer vermesi ve dinsel kaygılardan uzaklığıyla İngiliz edebiyatının ilk modern yapıtları arasında yer alır.
Dasgupta, 21. yüzyılın tekno-kültürel dünyasını kurmaca evrenine taşırken kullandığı ironi, paranoya, parçalanma, parodi, kara mizah, büyülü gerçekçilik gibi tekniklerle çağdaş toplumun ve bireylerin baş etmekte zorlandığı gerçekleri su yüzüne çıkardığını söylemek abartılı olmaz.. İsimsiz bir havaalanı seçimiyle, dünyanın dört bir yanından gelip dört bir yanına gidecek isimsiz roman kişileriyle -daha ilk baştan- küreselleşmeye vurgu yapmış Dasgupta. Bir yandan küçülen ve teknoloji sayesinde kolaylıkla oradan oraya gidilebilen bir dünya var, diğer yanda henüz bu dünyayı kavrayacak olgunluğa erişmemiş insanlar. Onlar gerçekliğin fantastik yorumlarını yaparlarken “Tokyo Uçuşu” da bilim ve teknoloji ile insanların hayal ve fantezileri arasında bir köprü işlevi görüyor. Her ne kadar izole edilmiş bir havaalanı bekleme salonunda anlatılsalar da anlatılanlar konu ettikleri ülkelerin hem her yere özgü hem sadece oraya özgün -hatta kimi zaman egzotik- yanlarını sergileyerek -Asya’yı, Amerika’yı, Afrika’yı, Avrupa’yı kapsayan- evrensel ve gerçekçi bir tablo çizmeyi başarıyor.