| ISBN13 978-975-342-386-1 | 13x19,5 cm, 304 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Murat Güzel, "Lacan'ın gözünden Freud ve psikanaliz", Stargazete, 12 Ekim 2013 Yirminci yüzyılda ortaya çıkan disiplinler arasında belki de psikanaliz kadar farklı alan ve konularda etkili hale dönüşmüş ve buna mukabil statüsü sürekli tartışma konusu haline getirilmiş bir disiplin yoktur. Freud’un ilk çalışmalarından itibaren psikanalizin teorik statüsünün sürekli tartışıldığını, psikanalizin bilim olup olmadığı, bilimsel bir bilim olarak nasıl temellendirilebileceği konusunun, yani psikanalizin epistemolojik statüsünün bu tartışmaların temel nesnesi olduğunu söylemek gerekli. Lacan'ın baslangıç noktası, öncelikle bu teorik statünün değerlendirilmesi ve epistemolojik temel noktaların yeniden değerlendirilmesidir. Lacan’ın özellikle psikanalizi bir "Benlik Psikolojisi" olarak konumlayan Freud’un ardılı bazı psikanalistlere karşı, kendisine özgü bir Freud savunmasına girdiği söylenebilir. Lacan İd - Ego - Süperego kuramından uzaktır. O, daha cok erken dönem denilebilecek Freud’la yani daha çok bilinç dışının yapısı, oluşumu, yeri ve işleyişi ile uğraşan Freud'la bağlantılıdır. Çünkü Lacan’a göre psikanaliz, "bir bilim olarak bilinç dışının bilimi"dir. Psikanaliz bilim midir? Farklı Freud okumalarıyla psikanalizi yeniden temellendiren Lacan, 26 yıl boyunca verdiği seminerleriyle de ünlüdür. Bu seminerler, öğrencilerin ve katılımcıların notlarından bir araya getirilmiştir. Lacan, seminerlerle psikanalizin mevcut algılarını ve sınırlarını zorlamış hatta iş Lacan'ın, Uluslararası Psikanaliz Derneği'nden atılmasına varmıştır. Bu da Lacan'ın, fikirlerinin çarpıtılacağından endişe ederek, ölümünden kısa süre önce kapatacağı psikanaliz okulunu kurmasına neden olmuştur. 1964’de Uluslarası Psikanaliz Birliği’nden "aforoz" edildikten sonra verdiği ilk seminerde Lacan, birkaç yönlü bir işe girişiyor: Bir yandan, dinleyicilerine psikanalizin dört temel kavramını (bilinçdışı, tekrarlama, aktarım, dürtü) kendine özgü bir tarzda tanıtırken, bir yandan da dönemin epistemolojisinden yararlanarak psikanalizin bilim olup olmadığını, psikanalizi var eden özneyle modern bilimi kuran öznenin (cogito'nun öznesinin) aynı olup olmadığını sorguluyor. Freud’un düşüncesini açımlarken onunla hesaplaşmaktan da geri durmuyor. Söylemiyle felsefeyi psikanalizle, psikanalizi de felsefeyle yüzleşmeye çağırıyor. Şu sorunun peşine düşüyor: "Psikanalizin -kelimenin geniş anlamıyla- temelleri nelerdir? Yani, psikanalizi praksis olarak kuran, temellendiren şey nedir?" Psikanaliz ile felsefeyi yüzleştiren, Hegel ile Freud’u birlikte okuyan Lacan’ın "21. yüzyılın filozofu" olduğuna ilişkin Alain Badiou’nun fikri ne kadar muteber olacak bilinmez ama, Lacan’ı hakkıyla değerlendirmenin fikriyatının oluşumunu kavrama noktasında bize önemli ipuçları vereceği kuşkusuzdur. |