Yücel Kayıran, "Siegfried Kracauer kitapları", Radikal Kitap, 20 Mayıs 2014
Siegfried Kracauer’in Kitle Süsü yayımlandığında da, Alfred Sohn-Rethel’in Zihin Emeği Kol Emeği –Epistemoloji Eleştirisi çıktığındaki gibi bir soğuk-şaşkınlık duygusu yaşatmıştı. Kracauer kim, “kitle süsü” ne?
David Frisby’e göre, Siegfried Kracauer, “modernliği eleştirel bir tarzda deneyimleyebilmiş, kendi toplumlarına yabancı gözüyle bakabilmiş”, 20. yüzyılın başındaki üç modernlik teorisyeninden biridir. Diğer ikisi, Georg Simmel ile Walter Benjamin’dir.
Frisby, Simmel, Kracauer ve Benjamin’in eserlerinde modernlik teorilerini irdelediği Modernlik Fragmanları adlı kitabında, Ernst Bloch ve Benjamin ile beraber Kracauer’in 1920’lerde, “gündelik deneyimin, özellikle de zaman deneyiminin yapısındaki temel dönüşümler bakımından modernliğin başarılarını” betimlemeye çalışan ilk yazarlardan kabul edildiğine değinir. Frisby’e göre, bu üç yazarı biyografik bakımdan birleştiren yazgısal bir durum daha vardır: “Üçü de türlü türlü yollarla kendi toplumlarından dışlanmış yabancılardır.”
Siegfried Kracauer, aslında eleştirel toplumsal teorinin, Lukács ve Bloch’la birlikte, Simmel’in öğrencileri arasında yer alır. Lukács’ın Roman Kuramı ile Tarih ve Sınıf Bilinci adlı yapıtlarını başlangıçta takdir etmekle birlikte, Roman Kuramı’ndan dolayı Lukács’ı, “Marksizme gerçeklik zerk etmek yerine, tükenmiş bir idealizm ruhu ve metafiziğini” ele almakla eleştirir.
Kracauer, genç Adorno’yla yakın ve Bloch’la verimli ilişkileri vardır; bunun yazı sıra Benjamin’le yakın ilişki içindedir. Bununla birlikte Kracauer, Frisby’e göre, Adorno’yla ilişkisine rağmen, sürgün yıllarında Frankfurt Enstitüsü’nin kıyısında köşesinde yer kalır.
Siegfried Kracauer, bir teorisyen olarak, akademik çalışmanın içinden gelen bir verim değil. Denilebilir ki, Kracauer, kendisini gazete sayfasında inşa etmiş bir teorisyendir. Kısa biyografisindeki şu kısım, bu konuda fikir vericidir: Kracauer, 1920’de dönemin önde gelen liberal gazetesi Frankfurter Zeitung’da yazmaya başlar. 1924-1933 [1933’e dikkat] yılları arasında, gazetenin sanat ve kültür konularında makaleler ve dizi yazıların yayımlandığı Feuilleton (kültür sayfası) bölümünü yönetir. Benjamin, Adorno ve Bloch da burada yazmaktadır. Örneğin Benjamin’in, yılda ortalama onbeş yazısı yayımlanır Frankfurter Zeitung’da. Bunda, kuşkusuz Kracauer’in iyi niyetinin önemli bir rolü vardır. Kracauer, gazetede, o dönem için son derece yeni ve çığır açıcı bir tavır sergileyerek, o zamana kadar kültürel incelenme konusu olarak ele alınmayan sinema, fotoğraf, radyo, dans, seyahat, çoksatar romanlar, polisiyeler, sirkler, pasajlar, spor, iş bulma kurumları, şehir hayatı vb. gibi konularda birçok deneme ve analiz yazısı yayımlamıştır. Uzun yıllar gazete sayfalarında kalan bu dönem yazılarının bir kısmına bizzat kendisinin hazırladığı Kitle Süsü (1963), ve Berlin ve Başka Yerlerde Sokaklar (1964) adlı kitaplarda yer verir. Beyaz Yakalılar (1930) adlı kitabı da, ilk defa bu gazetede tefrika edilir.
Yani Siegfried Kracauer, teorisini gazete sayfasında geliştirmiş, ayırıcı konumunu gazetenin olanağıyla kurmuş bir teorisyendir. Ama dikkat; bu yazıları Türkiye’dekilerle karıştırmamak gerekir. Adorno’ya ithaf edilmiş olan Kitle Süsü’ndeki “Bir Kent Planının Analizi”, “Fotoğraf”, “Seyahat ve Dans”, “Kitle Süsü”, “Çok Satan Kitaplar ve Okurları Üzerine”, “Yeni Burjuvazinin Sanat Formu Olarak Biyografi”, “Fikirlerin Taşıyıcısı Olarak Grup”, “Otel Lobisi”, “Almanca Kutsal Kitap”, “Bilimin Krizi”, “Georg Simmel”, “Walter Benjamin’in Yazıları Üzerine”, “Franz Kafka”, “Küçük Tezgâhtar Kızlar Sinemaya Gidiyor”, “Film 1928”, “Can Sıkıntısı” başlıklı yazılar bunlardan bazılarıdır. Georg Simmel, Walter Benjamin ve Franz Kafka’yla ilgili yazıların, bu yazarlar hakkında yazılmış ilk önemli yazılardan olduğunu, örneğin Simmel’le ilgili yazının otuzdört sayfa civarında olduğunu belirtmekte fayda olabilir.
Ama Kracauer’in sosyoloji teorisinin ayırıcı özelliğini vermesi bakımından asıl önemlisi, burada “Kitle Süsü” başlıklı denemesidir. Bu denemenin birinci fragmanı şöyle: “Bir çağın tarihsel süreçte tuttuğu yer, o çağın kendi kendisi hakkındaki yargılardan ziyade yalın ve yüzeysel dışavurumlarının analiziyle daha isabetle belirlenebilir. Belli bir dönemin eğilimlerinin ifadesi olan bu yargılar, çağın bütününe ilişkin yeterinde makul kanıtlar sunmaz. Yüzeysel dışavurumlar ise, doğaları gereği bilinçsiz olduğu için mevcut durumun esas anlamına dolaysızca ulaşmayı sağlar. (…) Bir çağın esas anlamı ile yüzeysel dışavurumları karşılıklı olarak birbirini aydınlatır.” Yani Kracauer sosyolojisi, toplumdaki dönüşümü anlamak için yüzeysel dışavurumlara, gündelik hayata, mikro alana bakmaktadır. Örneğin bedenin süslenmesi olarak ortaya çıkan “kitle süsü” de, ona göre, yüzeysel dışavurumlardan biridir. Buradan hareketle denilebilir ki, bedenin örtünmesindeki süsleme, o toplumun mitolojik kültünü yansıtır. Kuşkusuz Kracauer, kapitalizmin toplumu nasıl dönüştürmekte olduğunu analizini yapmaktadır.
Weber-Simmel hattında bir sosyoloji filozofu
Fransız toplumbiliminden farklı olarak felsefi-sosyoloji anlamında bir Alman toplumbiliminden söz edilebilir ise, Kracauer sosyolojisi kuşkusuz Weber-Simmel hattında yer alır. Kracauer, bir filozof-sosyologdur, ya da bir sosyoloji filozofu. Ama Kracauer, film kuramıyla daha çok tanınmaktadır.
Kracauer, Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte, 1933’te Paris’e, 1941’de de ABD’ye iltica eder. 1941-43 yılları arasında New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde Alman Sineması üzerine çalışır ve bu çalışması 1947 yılında Caligari’den Hitler’e: Alman Sinemasının Psikolojik Tarihi adıyla kitaplaşır. Kracauer, Robert Wiene’nin, Dr. Caligari’nin Muayenehanesi filmini, Nazizmin habercisi olarak yorumlamaktadır. (Dr. Kaligari, Türk şiiri için de önemli şiir figürüdür. Ahmet Oktay’ın Dr. Kaligari’nin Dönüşü (1966) adlı şiir kitabından söz ediyorum. Kracauer’in yaklaşımı, Oktay’ın Dr. Kaligari’nin Dönüşü için yeni bir analiz olanağı verebilir ama tabii bu metnin tercüme edilmesi gerekiyor; ama belki ondan önce de Film Teorisi (1960)kitabının.)
Siegfried Kracauer’den şimdiye kadar Türkiye’de söz edilmemiş olması dikkat çekici ve düşündürücü; özellikle Benjamin, modernlik, fotoğraf ve film teorisi ilgili çalışmalarda. Ama sorunun politik olmaktan çok pedagojik olduğu kanısındayım.
Bu yazının asıl konusu, aslında Kracauer’in yeni yayımlanan kitabı: Tarih –Sondan Bir Önceki Şeyler. Kracauer’in “tarihi”, ne bir tarih kitabı ne de tarih felsefesi hakkında. Kracauer, bu kitabında, hem tarihçinin tarihsel malzemeyi ele alış tarzını hem de tarih felsefesinin bir disiplin olarak ortaya çıkışı sırasında yaşanılan tartışmaları irdelemekte, onlarla hesaplaşmaktadır. Kracauer, tarihin bir bilim olmadığını ileri sürerken temelde, tarihsel yaklaşımın, sosyolojinin, toplumu analiz etme çabası üzerindeki “tahribatları” bertaraf etmeye yönelik bir yöntem geliştirmektedir.