| ISBN13 978-975-342-276-5 | 13x19,5 cm, 496 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Celâl Üster, “Bellekten Gelen Gerçek”, Yeni Binyıl, 2 Haziran 2000 Geceyarısı Çocukları, tarihle bağlantılı bir roman. Ama Salman Rushdie, tarihsel bir roman olmadığı kanısında. O, daha çok, gerçeklik ile yanılsama arasındaki ilişkiler, gerçekliğin değişkeleri, yanılsamanın gerçekliğin yerini almasıyla ilgileniyor. Gerçeklik nereden baktığınıza bağlı... Rushdie'nin kitaba bakışı, yazma süreci içerisinde değişmiş aslında. İlk başta, gerçekten de, tarihle ilgili bir şey yazacağını düşünmüş. Proust'un yaptığına benzer bir şey yapacağını, geçmişi sanki hiç geçip gitmemiş gibi, geri getireceğini sanıyormuş. Belleğin süzgecinden arınacağına, belleğin süzgecinin çarpıtmalarından kurtulacağına inanıyormuş. Oysa, bir süre sonra, en çok, belleğin süzgecinin kendisiyle ilgilenmeye başladığını fark etmiş. Böylece, roman, yazarının gözünde, belleğin doğasıyla ilgili bir kitap olup çıkmış. Bellek kaymalarından, kırılmalarından, dahası belki de bellek çarpıtmalarından oluşan bir geçmişin öyküsü. Belki de, bir kişinin ya da bir kuşağın, tarihin içinden geçişiyle ilgili bir kitap. Geceyarısı Çocukları'nı, tarihle ilgili bir kitap ya da tarihsel bir roman olmaktan çıkarıp sahici bir roman yapan özellik de, gazeteci gerçekliğine değil, bellek kazılarına, anımsanmış gerçeklere, belleğin oyunlarına dayalı bir anlatı olması: "Kuşkusuz, bellek bu oyunları oynuyor. Romanda böyle birçok yanlış var. Hindistanlı okur, bunları hemen yakalıyor. Biraz da bilerek yapılmış yanlışlar bunlar. Anlatının dokusu, tarihle ilgili bir yanlışa dayanıyor neredeyse. Anlatı budur çünkü, anımsanan bir şeydir…" |