| ISBN13 978-975-342-723-4 | 16x21 cm, 404 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Kerem Öncül, “68, 1968’de bitmedi...”, Virgül, Temmuz-Ağustos, 2009 1968, simgeleşmiş, efsane haline gelmiş, hatta tabulaştırılmış bir tarih. Nadire Mater, bir yandan 68 hareketinde yer almış kişilerle söyleşiler yaparak kişisel anlatıları derlemiş, bir yandan da dönemin atmosferini yansıtan bilgileri bir araya getirmiş. Kitapta kendi 68’ini anlatanlar, Bozkurt Nuhoğlu, Kemal Bingöllü, Uğur Cilasun, Ruhi Koç, Osman Saffet Arolat, Çimen Keskin, Çetin Uygur, Haydar İlker, Hikmet Bozçalı, Jülide Zaim Aral, Selçuk Şahin Polat, Işık Alumur, Esra Koç, Şahin Alpay, Mustafa İlker Gürkan, Ertuğrul Kürkçü, Neşe Erdilek, Sait Kozacıoğlu, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Oral Çalışlar, Hatice Yaşar. Kitabın eklerinde, Türkiye ve dünyada 1968’de olup bitenlere dair ansiklopedik bilgiler yer alıyor. Daha önemlisi, TİP, TMTF, FKF, DEV-GENÇ, MTTB, DDKO, Aydınlık, Kurtuluş, THKO, THKP-C, TİİKP, TKP-ML, TİKKO gibi bugünün gençliğine pek az şey ifade eden öğrenci örgütleri ve siyasi yapılar hakkında verilmiş bilgiler. Nadire Mater, 68’i ele alırken, aslında bir yandan da 1960’ları ve 1970’leri anlamaya, Türkiye’deki sol hareketin bu yıllardaki haritasını çıkarmaya çalışmış. “Dünyanın 68’i” bölümünün sonunda vurguladığı gibi: “1968, 1968’de bitmedi, 68’de başlamadığı gibi.” (s. 341) Kitabın, özellikle genç kuşağa, hakkında hep abartılı ve neredeyse mistik güzellemeler işittikleri o sihirli yıl ve sonrasına dair ayakları yere basan bir çerçeve sunacağı kesin. (Söyleşi sayfalarındaki bol ve uzun yan notlar, konunun dağılmaksızın başka noktalara da uzanabilmesini sağlıyor.) Öte yandan, kitabın en büyük kısmını oluşturan söyleşilerdeki içtenlikle anlatılmış kişisel tarihleri ve özeleştirileri de gözden kaçırmamalı. 68 kuşağını en iyi tasvir eden şey, yan yana geldiklerinde kimileri birbirleriyle konuşan bu söyleşilerde neler söylendiği kadar, söylenenlerin nasıl bir üslupla dile getirildiği... Mater’in 68’in hatırlanma biçimlerine ilişkin itirazlarından biri, 68’e dair çalışmaların “genelde ‘erkek’ ve ‘Batı merkezli’” oluşu; “sanki Afrika, Asya, Latin Amerika 1968’i yaşamadı ve sanki kadınlar yoktular.” (s. 13) Farklı kıta ve ülkelerde 1968’in ne kadar 68 olarak yaşandığı tartışılabilir, ama kadınların “görünür olmadığı” su götürmez herhalde. Mater, “kadını görünmez kılma çabası” diyor. “Görmemek”ten, görememekten, bir tür bakarkörlükten söz etmek belki daha da yerinde olurdu. 68, çoğu kadın açısından bir “görünme ihtiyacı”nın da başlangıç noktalarından biri olmamış mıydı zaten? |