Berk İnan Berkant, “Tüm suçlardan arınıp eve dönme hayali...”, Star Kitap Eki, 3 Nisan 2010
Esiri olduğunuz bir şeyden kuvvetini alabilmek için onu somutlaştırmanız gerek, derler... Sovyetler’den ABD’ye uzanan kişisel hikâyesiyle, Slav Dilleri ve Edebiyatı uzmanı ve sanatçı Svetlana Boym’un Ferit Burak Aydar tarafından Türkçeye çevrilen Nostaljinin Geleceği, yazarın kendi ifadesine göre kendi nostaljisinden kaçınmak için yaptığı bir çalışma.
Cevabı aranan ilk soru, nostaljinin bir tabu olup olmadığı... Bu kitapta nostalji için sihirli bir tedaviden ziyade, nostaljinin aldatma ve manipülasyon mekanizmalarından bazılarını aydınlatabilecek bir tipoloji öneren Boym; parçası olduğu 21. yüzyılda, değişikliğin hızlı ritmine ve ekonomik şok terapisine karşı bir savunma mekanizması haline gelerek kaçınılmazlaşan nostaljiden yararlanmanın yollarını arıyor ve modernleşmeye içkin bir ilerleme anlayışının geçmişin takıntılarını tamamıyla ortadan kaldırma umudunun boşa çıktığını, nostaljinin ısrarla varlığını sürdürdüğünü geniş bir örnek skalası sunarak anlatırken bunun nedenlerini sorguluyor. Daha geniş anlamda nostaljiyi, modern zaman fikrine, tarih ve ilerlemenin zamanına karşı bir isyan olarak ele alıyor: “Nostaljik kişiler tarihi silmek ve özel ya da kolektif bir mitolojiye dönüştürmek, zamanın mekân gibi geri çevrilemezliğine boğun eğmeyi reddederler.”
Eserde, Charles Maier’dan yaptığı “Sanat için kiç neyse, hafıza için nostalji odur” alıntısıyla aslında nostaljiden kaçınmak istediğini açıklarken kitabın birçok yerinde nostalji yapmaktan kendini alamadığını açık yüreklilikle itiraf ediyor. Anlatımın dağınık görüntüsü başarılı bir bölümlendirmeyle giderilmiş ve kitap deneyimleri açan, genişleten bi kitap halinde okura ulaşmış...
Kitap nostaljinin tarihçesiyle başlıyor; yurtdışında savaşan İsviçreli askerlerde teşhis edilen “yurt özlemi hastalığı” için kullanılan ilk nostalji tanımından, nostalji sözcüğünün mekansal boyuttan zamansal boyuta taşınışı ve “geçmişe duyulan özlem” hastalığının adı haline gelişi anlatılıyor.
İlgi çekici yanlardan biri, Boym’un mesleğinde farklı disiplinleri buluşturan yanı. Bu aynı zamanda kitabı; önemli bir Sovyet tarihi arka planı gerektiren ve içeren, 21. yüzyıl tarihini de fütürist bir ütopyayla başlamış, nostaljiyle sonlanmış bir dönem olarak ele alan önemli bir araştırma kitabına çeviriyor ve bu tam da nostaljinin çok katmanlı yapısını ortaya koyacak bir harman oluşturmuş.
“Litos”tan (Çekce), “hüzün”e birçok kültürdeki nostalji sözcükleri tespit edilmiş, bu yolla nostaljinin yerelliğe ve eve en çok vurgu yapan bu sözcüğün aslında ne kadar global bir yanı olduğunu görmemiz sağlanıyor.
İlk olarak yazar nostaljinin dayanaklarını bir bir bularak altından çekiveriyor. “Günümüzde birçok güçlü ideolojinin özünü oluşturan, bizi duygusal bağlılık uğruna eleştirel düşünceyi bırakmaya ayartan ideal evi sanal olarak yeniden inşa etmeyi vaat eden” nostaljiyi ele alırken “nostaljik zaman, hayalin ve özlemin zaman-dışı-zamanıdır” diyerek aslında sözcüğün içinde örtük olarak barınan geçmiş zamana dönüklüğü bir giysi gibi çıkarıp kavramı güncele etkisi üzerinden çözümlüyor.
Çalışmanın önemli bir bölümünü şehir ve sanatçı ziyaretleri oluşturuyor. “Sözcükler şehrinin arkeolojisi ve taş, cam ve beton şehrinin arkeolojisi” birlikte ele alınmış. Bu cümlelerden de anlaşıldığı gibi şehirler sadece mimarileriyle deği ruhlarıyla da ele alınmış.
Sonuç bölümünde ise: “Nostalji hem bir toplumsal hastalık hem de yaratıcı bir duygu, hem zehir hem de ilaç olabilir. Hayali memleket rüyaları gerçeğe dönüşemez ve dönüşmemelidir. Bugünün ilerleyen siyasi ve toplumsal koşuları üzerinde gerçeğe dönüşen peri masalları olarak değil, idealler olarak daha önemli bir etkiye sahip olabilirler,” diyen Boym nostaljiyi olumluya yönlendiren yanıyla, zamanı yavaşlatan değil harekete geçiren bir araç olarak sunuyor.