Müge Gürsoy Sökmen, Sunuş, s.17-19.
Irak Dünya Mahkemesi (WTI) süreci, dünyanın dört bir yanında çoğu birbirini hiç görmeden çalışan yüzlerce insanın ortak çabasıyla gerçekleşti. Çeşitli ülkelerde belli konulara odaklanarak yapılan yirmi kadar oturumdan sonra bu oturumların bulgularını da içerecek şekilde yapılandırılan nihai oturum 23-27 Haziran 2005 tarihlerinde İstanbul'da Darphane-i Amire'de gerçekleştirildi. Bu kitap bu oturumun tutanaklarından oluşturuldu.
Irak Savaşı, dünyanın her yerinde daha savaş başlamadan yükseltilen görülmemiş boyutlardaki muhalefete rağmen gerçekleştirildi.
Savaş başladığında savaş karşıtı hareket olup biteni kabullenip geri çekilmedi, savaşa ve işgale karşı protestolar sürdü.
Esinini Vietnam Savaşı ertesinde yapılan Bertrand Russell Mahkemesi'nden alan Irak Dünya Mahkemesi, Irak halkına karşı işlenen somut suçların yanı sıra insanlığa ve dünyanın tüm canlılarına karşı işlenen suçları belgelemeyi hedef aldı. Dünyayı yaşanılmaz kılan, insanların zorlukla yerleştirmeye çalıştıkları tüm değerleri geçersizleştiren ve gelecek umutlarını elimizden alan güçlere karşı direnmenin bir parçası olarak olup bitenlerin kayda geçirilmesi gerekiyordu; çünkü yalanlarla, kuvvet kullanarak, ellerindeki tüm güçleri seferber ederek bir saldırı savaşı ve işgal gerçekleştiren ABD ve yandaşları, unutuşa dayanan bir muzafferler tarihi kurmaya, tarihi ilk fırsatta yeniden yazarak muhalefetin tarihini gözlerden silmeye çalışacaklardı.
Savaş karşıtı hareketin homojen olmadığını biliyorduk, herkes farklı farklı nedenlerle yola çıkmıştı. Irak Dünya Mahkemesi sürecini ilk başlatan ekibin içinde uluslararası hukuk konusunda ünlü uzmanlar ve Birleşmiş Milletler'in çeşitli kademelerinde çalışmış kişilerin yanı sıra barış aktivistleri, felsefeciler, siyasetçiler, vicdani retçiler, alternatif küreselleşmeciler gibi kendini çok değişik şekillerde tanımlayan kişiler vardı. Kimimiz varolan uluslararası kurumların ve hukukun iyileştirilmesinin yeterli olacağına inanıyorduk, kimimiz bu kurumların tümden ortadan kalkması gerektiğine; kimimiz kendimizi dünya vatandaşı olarak tanımlıyorduk, kimimiz ülkesel, bölgesel ya da etnik kimlikleri önemsiyorduk... Ancak hedefimizin birliği, farklarımızı aşmak için birlikte çalışmaya yöneltti bizi. Gelecek bizimdir diyebilmek için, hatta dünyanın bir geleceğinin olabilmesi için, sesimizi yükseltmemiz, direnmemiz, direnmek için yaratıcı yollar bulmamız gerektiği açıktı. İnsanlığın ve dünyanın geleceğinin düşmanları kadar çalışkan ve yaratıcı olmadığımız sürece yok olacağımız da öyle...
Mahkemenin hazırlık çalışmaları boyunca sürecin kendisini de sonucu kadar önemsedik, elden geldiğince hiyerarşisiz, yatay bir ağ halinde örgütlenmeye, tartışmaları ve farklı görüşleri yok etmek ya da dışlamak yerine içermeye çalıştık. Hayallerimizin çok gerisinde kalmış ve ders almamız gereken nice nice hatalar yapmış olsak da, en azından "deneysel bir iddia" diyebileceğimiz bir şey gerçekleştirdik, küresel bir özne halinde birlikte çalışmayı, tarihe bir kayıt bırakmayı, ister UCM'ye ya da BM'ye başvurularda kullanılacak, ister vicdani ret hakkı için gerekçe yapılacak bir malzemeyi bir araya getirmeyi, ileride yapılacak ortak çalışmalar için küçük de olsa bir ümit oluşturmayı başardık.
Irak Dünya Mahkemesi Nihai İstanbul Oturumu, uzmanlar ve tanıklardan oluşan bir İddia Heyeti tarafından –dünyanın vicdanını temsil eden kişilerden oluşan bir Vicdan Jürisi'nin nezdinde– bu savaşın ve süregelen işgalin çeşitli veçhelerini ele alan ve belgeleyen sunumlardan oluştu. Üç gün süren ve Savaşın Sorumluluğunu Taşıyanlar; Savaşın ve İşgalin Somut Ayrıntıları ve Savaşın Dünyamızın Geleceğine Etkileri üzerine odaklanan oturumların sonunda Vicdan Jürisi toplanarak önce kısa bir karar metni hazırladı, daha sonra birkaç hafta internet üzerinden tartışıp çalışarak kitabın sonunda göreceğiniz daha ayrıntılı karar metni üzerinde anlaştılar.
Bu kitapta, savaşın korkunç detaylarına dair fotoğraflar bulamayacaksınız. Çünkü biliyoruz ki bu tip detaylar bakanı baktığından uzaklaştırır, başına böyle işler gelenin kendisinden ayrı ve uzakta olduğu yanılsamasına sürükler. Oysa biz, hepimiz Iraklıyız demek istedik, onlara yapılanlar aslında bize de yapılıyor, ya da yarın yapılabilir. Sadece Iraklıların değil bizim de topraklarımız yüzyıllarca temizlenmeyecek şekilde radyasyonla kirletiliyor, sadece onların değil bizim de uzlaşmazlıklarımızı aşmak için çatışma dışı bir alternatif olduğuna dair güvenimiz yok ediliyor, geleceğimiz karartılıyor.
Elinizdeki belge-kitap, sürecin başından beri gönüllü ve fedakâr çabalarıyla hiçi bire çeviren yüzlerce insanın emeği ve desteğiyle oluştu: Hukuk, siyaset, kurumlar tarihi, çevrebilim, toksikoloji, arkeoloji, iktisat, sosyoloji, felsefe gibi konularda bilgilerini esirgemeyen, karşılıksız çalışan uzmanlar; iddianın çerçevesini hazırlamak için aylarca uğraşan hukukçular; hazırlık komitesinin çeşitli aşamalarında yer alıp farklı yönelimleri bir hedef doğrultusunda birleştirmeye, görüş farklılıklarının yol açtığı çatışmaları olumlu bir yönde uzlaştırmaya çalışanlar; sözlü ve yazılı çevirileri gerçekleştirenler; toplantı sırasında her şeyin mükemmelen çalışmasını sağlayan gönüllüler; onlarca insanın farklı ülkelerden bir araya gelmesini madden mümkün kılmak için tek tek katkıda bulunanlar; kaynaklarını kullanmamıza izin veren kurum ve kuruluşlar, ve elbette en çok da bize güvenen, meşruiyetimizi tanıyan, türlü zorluklara katlanarak oturumumuza katılıp bizi bilgilendiren Iraklı savaş karşıtı muhalifler... Çalışma sistemimiz kimsenin kimseye teşekkür etmesini gerekli kılmıyor çünkü hepimiz, herkes, yapmak istediği için ve sonucu önemsediği için katkıda bulundu Irak Dünya Mahkemesi'ne; dolayısıyla birinin birine teşekkür edebileceği bir durumdan ziyade birbirimize güven verdiğimiz, güç verdiğimiz bir durumdan söz edebiliriz ancak.
İstanbul'daki nihai oturumla yolun başına gelmiş olduğumuzu düşünüyoruz. Şimdi bu bulguların mümkün olduğunca yaygınlaştırılması, isteyen herkesin bu malzemeden yararlanmasını sağlamak gibi görevler var önümüzde. Hepimiz bu süreçte epey yorulduk, ama işimiz ne yazık ki bitmedi çünkü ABD ve yandaşlarının saldırıları artarak sürüyor ve bu saldırılara set çekeceğine güveneceğimiz bir güç mevcut değil: buna hayır diyecek küresel öznenin dışında. Aklın umutsuzluğuna yüreğin umuduyla yanıt vermeyi ve hep birlikte hayır demeyi hiç bırakmamamız dileğiyle...