ISBN13 979-975-342-474-4
13x19,5 cm, 224 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Küresel Ekonomi ve Demokrasi, 2004
IMF ve Dünya Bankası’na Karşı 10 Neden, 2005
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Sunuş, Roni Margulies, "Küreselleştirilenlerin İsyanı", s. 7-9

Hadi Bunu Küreselleştirin!, 1999 yılının sonunda Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü zirve toplantısını engelleyen gösteriyi izleyen birkaç ay içinde kaleme alınmış yazılardan oluşuyor. Bu yazıların en çarpıcı yönü, hemen hepsi gösteriye katılmış olan yazarların (kuşkusuz diğer göstericilerin büyük çoğunluğu gibi) "tarih yapıyor" olduklarının, tarih sahnesine yeni bir gücün çıkmış olduğunun bilincinde olmaları.

Kitabın editörleri, daha 2000 yılının ilk aylarında, şöyle diyebiliyor: "Artık dünyanın en güçlü kurumlarına meydan okuma gücü olan gerçek bir küresel hareketin nasıl oluşturulacağı üzerine düşünebiliriz... ilerici örgütler küresel ekonomiyi para merkezli değil de hayat merkezli bir biçimde nasıl yürütebileceğimize dair planlar hazırlıyor. Çok uzun süredir hâkimiyetini sürdüren para paradigması kamuoyu desteğini kaybediyor. İnsan haklarına ve çevreyi korumaya vurgu yapan hayat paradigması ise destek kazanıyor. Taban düzeyindeki sınırötesi birlik güçlenirken, seçkinler düzeyindeki sınırötesi birlik yıpranıyor... ilk küresel devrimin parçalarının bir araya gelmekte olduğunu görebiliyoruz."

Meksikalı gazeteci Luis Hernandez Navarro, "21. yüzyıl Berlin Duvarı'nın yıkıldığı 9 Kasım 1989'da başlamadı. 2000 yılının 1 Ocağı da başlangıç tarihi değildi. Yeni yüzyıl 30 Kasım 1999'da, küreselleştirilenlerin Seattle'daki isyanıyla başladı," diyor. "Çevreciler, Birinci Dünya'dan çiftçiler, sendikacılar, gay hakları aktivistleri, kalkınmayı savunan STK'lar, feministler, punklar, insan hakları aktivistleri, yerli halkların temsilcileri, gençler ve genç olmayanlar; ABD, Kanada, Avrupa, Latin Amerika ve Asya'dan insanlar... Ulusal çeşitlilik ve siyasi farklılıkların ötesinde, göstericiler serbest ticaret gündeminin en başında bulunan 'Tüm iktidar ulusötesi şirketlere' sloganına itiraz etme noktasında hemfikir... Seattle protestolarının arkasında, yirmi yıldan beri dünya çapında inşa edilmekte olan ağların ve koalisyonların birbirlerine yakınlaşması var".

Tüm yazılarda muazzam bir heyecan, iyimserlik ve umut var: "Milyonlarca kişinin sistemden dışlanması ve neoliberal küreselleşme ideolojisi yeni bir ulusötesi siyasi aktör yarattı: küreselleştirilenler. Seattle İsyanı, küreselleştirilenlerin vaktinin geldiğini duyuruyor."

Bugün, Seattle'dan dört buçuk yıl sonra, bu heyecan ve umudun fos çıkmadığını, boş olmadığını biliyoruz. Seattle'daki birkaç on bin kişi, ertesi yıl Cenova'da G8 zirvesinde 300 bin kişiye, Floransa'da Birinci Avrupa Sosyal Forumu'nda bir milyon kişiye, nihayet Londra'da geçen yıl 15 Şubat'ta "Irak'ta Savaşa Hayır" gösterisinde iki milyon kişiye çıktı ve aynı gün küresel çapta on milyonlara ulaştı.

Küreselleştirilenlerin isyanından heyecan duymayanların, umutlanmayanların önemli bir kısmı Türkiye'de yaşıyor olsa gerek! Bu, Türkiye solunun geniş kesimlerinin devrim anlayışından kaynaklanıyor. Devrimi kendilerinin yapacağını, bir avuç bilinçli, keskin, tüm klasikleri ezberlemiş çelik kadronun işi olduğunu düşündükleri için, büyük kitlelerin isyanı onları heyecanlandırmıyor. Heyecanlandırabilen tek şey, kendi küçük örgütlerinin bir keskinlik yapması, en büyük pankartı taşıması, en devrimci sloganı bağırması, polisle en sert şekilde çatışması. Millet Meclisi'nde teskere tartışılırken dışarıda gösteri yapan 100 bin kişi veya bir kampanya toplantısındaki yüz kişi tümüyle çelik kadrolardan (yani kendi üyelerinden) oluşmadığı için, umurlarında bile değil. Nasılsa bu 100 bin kişi ertesi gün evlerine dönecek!

Devrimi, toplumun değiştirilmesini, kitlelerin kendi eylemiyle değil, bir avuç devrimcinin eylemiyle gerçekleşecek bir şey olarak görünce, iki milyon kişinin gösteri yapmasının hiçbir kıymet-i harbiyesi olmuyor elbet. Geniş kitlelerin harekete geçmesi, radikalleşmesi, politikleşmesi, mevcut toplumu (bütünsel değil, kısmi bir şekilde de olsa) sorgulamaya başlamasının bir önemi olmuyor. Bu kitleleri daha da radikalleştirmeye, politikleştirmeye, kısmi muhalefetlerini genelleştirmeye çabalamanın, bu amaçla taktikler, eylem biçimleri geliştirmeye çalışmanın anlamı olmuyor.

Bir avuç kişinin yaptığı şeye (bu kişiler istedikleri kadar devrimci olsunlar) devrim değil, darbe denir. Devrim ise kitlelerle ilgili bir süreç, toplumsal bir süreçtir. Dolayısıyla, toplumu değiştirmek isteyenler, kitlelerin ne düşündüğünü, harekete geçip geçmediğini, nasıl geçirilebileceğini düşünmek zorundadır. Milyonların sokaklara dökülmesi toplumsal bir hareketliliğe, değişime işaret eder. İngiltere'de iki milyon kişi yürüdüğünden beri Blair hükümeti belini doğrultamadı. İspanya'da milyonlar sokağa çıktıktan sonradır ki Aznar hükümeti düştü.

Londra'da iki milyon, Ankara'da 100 bin kişi sokağa çıktığında, bu kitlenin bakkallardan ve işadamlarından oluşması mümkün değildir; ezici çoğunluk işçilerden, emekçilerden ve bunların çocuklarından oluşur. Bunlar ertesi gün evlerine değil, işyerlerine, üniversitelerine ve okullarına dönerler. Ve zaten bütün toplum sokaktaki 100 binleri görmüş, duymuş olduğu için, her işyerinde ve okulda tartışma konusu bu olur. Gösteriye katılıp radikalleşen işçiler ve gençler bu radikalliği işyerlerine ve okullarına taşır. Gösterilerin yarattığı daha radikal, daha politik hava sendika hareketine, tüm muhalif hareketlere ve toplumun bütününe yayılmaya başlar. Sessizlik kırılır, kitlelerin özgüveni yerine gelir, moraller düzelir, direngenlik, mücadelecilik artar, genelleşir.

Bu kitabın Seattle'dan hemen sonra kaleme sarılan yazarları bunu kavradıkları için Seattle'ın dalga dalga yayılmaya devam edeceğini biliyorlar, tarihsel bir hareketin doğum anında hazır bulunduklarını seziyorlardı. Kuşkum yok, burada da bunu kavrayanların, sezenlerin sayısı arttıkça, küreselleştirilenlerin küresel isyanının Türkiye'yi de kapsadığını hep birlikte göreceğiz.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X