| ISBN13 978-975-342-287-1 | 13x19,5 cm, 288 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Ahmet Taşgetiren, "Tarihin Sonu"ndan sonra...", Yeni Şafak Gazetesi, 22 Ocak 2002 Amerika hakkında ne biliyoruz? Fukuyama'nın ifadesiyle "Tarihin Sonu"nu temsil eden bir ideolojinin somutlaşmış biçimi. Dev bir güç. Evrensel bir uygarlık iddiasının sahibi. Dünyaya nizam vermesi meşru bir hak olarak telakki edilen, gerektiğinde itiraz edenlere dayak atma hakkı bulunan, hatta dayağı kutsanan bir medeniyet mürebbii. Bütün bunları veri olarak kabul edip, dünyaya ve başka uygarlıklara öyle bakmanız öğütleniyor size... "Amerika'yı doğru tanımak diye bir sorun var dünyanın gündeminde", demek bile cesaret istiyor. Ama böyle bir sorun var gerçekten. Meselâ Amerika bir ülkeye bomba yağdırdığında, bu silâhları kim adına kusuyor diye sormak yerinde bir sorudur. Amerika "terörle mücadele" dediğinde yaptığının gerçekten terörle mücadele olup olmadığını sorgulamak da yerindedir. (…) İşte Amerika, işte Amerikan yönetimi, işte sistemin geldiği nokta ve işte tarihin sonu!!! Birçok Amerikalı ekonomist olayı "sistem krizi" çerçevesinde değerlendirdi. Amerika'nın "ihraç malı ideolojisi" bizzat ana vatanında tapon çıkmıştı. Gerçekte İmmanuel Wallerstein bu iflası çok önceden ilân etmişti. Onun eserinin ismi ise Fukuyama'dan farklı olarak Bildiğimiz Dünyanın Sonu şeklindeydi. Şöyle diyordu: "Ben karanlık bir ormanın tam ortasında olduğumuza ve ne yöne gitmemiz gerektiği konusunda yeterli netliğe sahip olmadığımıza inanıyorum. Bunu acilen hep birlikte tartışmamız gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu tartışmanın, bilgi, ahlak ve siyasetin herbirini ayrı köşelere ayırabileceğimiz bir tartışma olmadığına da inanıyorum. Bütün sistemler gibi tarihsel sistemler de ölümlüdür. Modern dünya sisteminin, tarihsel bir sistem olarak ölümcül bir krize girmiş olduğu ve varlığını elli yıl daha sürdürmesinin pek muhtemel olmadığıdır. Komünizmlerin 1989'daki çöküşünün liberalizmin büyük bir zafer kazandığına işaret ettiği düşünülüyor genellikle. Halbuki ben bunun, dünya sistemimizin tanımlayıcı jeokültürü olarak liberalizmin nihai çöküşüne işaret ettiğini düşünüyorum." |