ISBN13 978-605-316-318-3
13x19,5 cm, 56 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Emek Erez, "'Türkolmak' ya da olamamak", Gazete Duvar, 31 Mayıs 2024

Kimlik, hem politik teorilerin hem de sosyal bilimlerin en çok konu edindiği kavramların başında geliyor. Tanınma mücadeleleri açısından işlevsel olmakla birlikte kavramı sabit bir şekilde ele aldığımızda sorunlara da açık hale geliyor çünkü böyle bir durumda genellikle ezilen kimlikler bahsinde, bir topluluğu veya kişiyi kurban kimliğine hapsedip ona ıstırap çekmek dışında bir konum atfedilmediğine de tanık oluyoruz. Veyahut da kimlik bir "kredi" haline geliyor ve kavramı sorunlu duruma taşıyor. Mesela, Obama’nın başkanlığını ele alalım. Kendisinin siyah kimliğe sahip olması, siyahların yaşamında büyük dönüşümlere sebep olmamıştır. Kısacası, bir politikacının veya herhangi bir kimsenin ezilen kimlikten olması ona bu konuda "kredi" kazandırmaz ama kişiyi kimliğe yapıştıran bakış, ona bu nedenle anlam yüklediğinde her durumda sorunlu bir değerlendirmeye sebep olabilir.

Meselenin bir de egemen ulusa göre inşa edilmiş kimlik boyutu var ki bu da genellikle sorunlu. Bir ulusu temel alan tekil kimlik "hayal edilmiştir". Anderson’ın deyimiyle, "hayal edilmiştir, çünkü en küçük ulusun üyeleri bile diğer üyeleri tanımayacak, onlarla tanışmayacak, çoğu hakkında hiçbir şey işitmeyecektir ama yine de her birinin zihninde toplamlarının hayali yaşamaya devam eder." [1] Bu hayal edilmiş çoğunluk kimliğine mensubiyeti yukarıda bahsettiğimiz gibi sabit bir şekilde ele alırsanız, 'Kimim?' sorusuna verdiğiniz cevap egemen konuma gönderme yaparsa, başkasıyla ilişkinizi genellikle egemenin kimliği üzerinden belirlersiniz. Bu da sizi kendi yüzünüzde kaybolduğunuz bir hikayeye hapseder. Tıpkı Narkissos mitinde olduğu gibi hatırlarsak; Narkissos, su yüzeyinde gördüğü yansımasına yani kendi bedenine aşık olur. Bu aşk yüzünden yemeden içmeden kesilir, kendini seyrederek eriyip gider ve yaşamı son bulur, cesedinin olduğu yerde nergis çiçekleri oluşur. Narkissos kendi yüzünden başkasını görmez, ona aşık olanlara çok acılar çektirir, başka yüzlere dönmeyen yüzü, onu kendi benliğinde kaybeder. Egemen kimliğe yapışık bir aidiyet geliştirmek bizi sorunlu bir benlikle varolmaya itebilir. Oysa onu sabit olarak almadığınızda, yaşamla aidiyetinizi başka şekillerde düşündüğünüzde yüzleşme başlar çünkü artık başkasının sıkıntısı, acısı sizde varlık bulur.

Tüm bunları düşünmeme sebep olan kitap, Kutay Onaylı’nın Metis Yayınları tarafından basılan 'Türkolmak' adlı metni oldu. Kitap, on üç bölümden oluşan uzun bir şiir olarak karşımıza çıkıyor ve bana kalırsa verili kimliği sabit bir konum olarak alamayanın durumunu, yüzleşmelerini, çıkmazlarını, arada kalışını bunun getirdiği benlikle sorunlu ilişkiyi anlamamıza vesile oluyor ve bir ilişki biçimi olarak ötekiliği tahayyül etme imkanı buluyoruz.

Verili Kimliği Aşmak

Çoğunluk kimliğinden olmanın getirdiği ayrıcalığı reddetmek kolay değil çünkü insan belli bir kültür içine doğuyor onun verdiği şekille başlangıçta varoluyorsunuz. Bu bir oluş süreci ve bunun dışında varlık göstermek pek çok sorgulamayı, hesaplaşmayı beraberinde getiriyor. Mesela, Onaylı’nın "birinci türkolmak"ta geçen şu dizeleri bana kalırsa bu durumu çağrıştırıyor;

“türkolmak durabilme, irkilme ayrıcalığıdır

ellerimdeki kan lekelerini farkedip

yani ben bu gözleri

hemen banyoya koşup

yani işte her sabah özsaygım için bir eleştiri olarak kendi

gözlerimi çıkarttım ama

ve karışmaktı sabahtan dünden kalma çöpleri bulmaktı

evet kendimin yeniden inşası için ve milliyetçiliğe karşı

tamam ama bu gözler

kimlerin bunlar ben neden…”

Kimlik başka anlamlara gebe olsa da sonuçta insanın 'kimim?' sorusuna verdiği bir yanıtla ortaya çıkar. Başta bahsettiğimiz gibi egemen kimlik çoğu zaman bir ulus üzerinden tekilci politikalarla inşa edilir. Bu durumu fark ettiğinizde o güne kadar olduğunuz şey ne ise ondan kaynaklı yaralarla da karşı karşıya kalırsınız. Şiirde söylendiği gibi, "kendimin yeniden inşası için ve milliyetçiliğe karşı" çaba vermeniz gerekebilir. Böyle bir durumda başta bahsettiğimiz Narkissos hikayesinin tersine, yüzünüzü başkasına dönmek zorunda kalırsınız, bu da ulusunuzun veya o güne kadar ait hissettiğiniz kimliğin suçlarıyla hesaplaşmanız anlamına gelebilir çünkü "eldeki kan lekesi"ni görmüşsünüzdür ve artık "tanıma" ilişkisi başlamıştır.

Ayrıca, "hayal edilmiş" bir ulusun çoğunluğundan olmak bahsettiğimiz gibi ayrıcalıklı olmaktır. Kendi konumunuzu sürekli sürekli sabitlemek için zorba olmanız gerekebilir çünkü herkes için her zaman geçerli olmasa da imtiyazı kaybetmemek önemlidir. Kendi sorunlarınızın kaynağını başkasında arasınız, mesela yoksul olmanızın sebebini yukarıda veya sistemde değil size düşman olarak belletilen de görürsünüz, günümüzde göçmenler için geçerlidir bu, sorunlarınızın kaynağına bakış genellikle ötekiye yönelir. Bana kalırsa metnin "dördüncü türkolmak"ın dizelerinde anlatılan da bu bahsettiklerimizi düşündürüyor;

"türkolmak yani ULAN KÜRT bağırdım yedi sekiz yaşlarındaydım

bağırdım oğlanın kürt olmadığını

gayet iyi biliyordum dönüp baktı o da kürt olmadığını

gayet iyi biliyordu SEN OSURDUN Dİ Mİ dedim ben osurmuştum hayır yaa

dedi sınıfın en fakir en ahmak oğlanı, bir türklerse, daha az fakir ve

HAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA ulan KÜRT

Sonra gökten üç elma düştü üçü de başıma üç buna eğitim dediler

güldüm geçtim

kurtlulardı"

Verili kimliğinizle yüzleşmeye başladığınızda "kurtlu" olanı da fark etmeye başlarsınız bu çok boyutlu bir yoldur; eğitimi, ailenizi, size ezberletilen marşları, milli tarih kitaplarını kısacası, en, en, ulu, ulu olan her bir şeyi sorgularsınız ki bu sadece Türk kimliği için geçerli değildir. Mesela, Kuzey ülkelerinden herhangi birinde yaşıyorsanız, aidiyet hissettiğiniz ülkenin, Güney ülkelerinde yürüttüğü sömürgecilik faaliyetlerinin sonuçlarını, şimdinizin geçmişin sömürülerinin bir parçası olduğunu fark etmeniz gerekir. Elbette yüzleşmek gibi bir sorununuz varsa. Metin özelinde devam edersek, sonrası Kutay Onaylı’nın şiirinde olduğu gibi sürer:

"ve kürtlerin kürdolanların hakları acıları üzerine düşünmeye ve

göğe baktım durmadım

evet o gök o bakmak ama hayır olmuyordu son bir umutla hınçla kaygıyla

göğe baktım

son umudumu hıncımı kaygımı hepsini göğe sattım göğe yatırdım göğe baktım

hayır başka elma düşmedi bitmişti…"

Turgut Uyar’ın ünlü dizelerine gönderme yaparak düşünürsek, göğe baktığımızda "ikimizin birden sevinmesinin" o umutlu tınısının yapısı bozulmuştur artık, hepimizin birden sevinmediğinin farkında olmayı getirmiştir sorguladığımız benliğimiz, acının bir kaynağı olduğunu, kim olduğum sorusuna biz olarak dönen o yanıtın, kişinin kendiyle olan ilişkisinde de ne anlama geldiğini sezmişizdir, değişmişizdir.

Başkasının Tabağındaki Göz

Kutay Onaylı’nın türkolmak kitabında kişisel bir benlik sorgulamasının ağır bastığını söyleyebiliriz fikrimce ancak genel olarak "Türklük" durumuna da gönderme yapan parçalar var elbette. Bana kalırsa buna işaret eden dizelerden bir kısmını "beşinci türkolmak"ın dizelerinde bulabiliyoruz;

“aynada gördüğünü beğenmeyip

aynanın parçalarını ruma ermeniye yahudiye

yedirmek şeyse eğer öbürküsüyse

türkolmak tadını merak edip

bir iki ufak parçaya dilini şöyle bir

gözün hep ermeninin tabağındaki kocaman parçada…”

Kimlik kendinle kurduğun ilişkiyi etkilediği kadar başka kimliklerle olanı da belirler. Egemen kimliği kesin bir şekilde alıp kabul ettiğinizde genellikle bu durum, baştan beri bahsetmeye çalıştığım gibi, sorunlu bir ilişki açığa çıkarır, kendinize bakış başkasını düşman olarak kurmanın aracı olabilir. Elbette her zaman herkes için geçerli değildir bu. Ama bahsettiğimiz kitabın dizeleri bu verili halden çıkmayı, arada kalmayı, parçalı bir benlikle varoluş mücadelesi vermeyi ve bunun getirdiği sıkıntıyı ifade etmeye çalışırken şu kısımda anlatılanın da üzerinde durmayı gerektiriyor çünkü "aynada gördüğünü beğenmeyip, aynanın parçalarını ruma ermeniye yahudiye yedirmek", kısmının gerçekliği inkar edilemez.

Çoğunluk kimliği, kırılgan bir kimliktir kendisini var kılmak için hayali düşmanlarla, iç mihraklarla, dış mihraklarla sürekli savaş halinde yaşama çabası verir. Bu hem konumunu sürdürmek hem de öteki üzerinden bir benlik inşa etmek için gerekli görülür; öyle öğretilmiştir onun oluş sürecinde kendisine benzemeyenin tabağındaki büyük görünebilir ki onun kendisinden daha fazla paya sahip olması kabul edilemeze dönüşür, "öbürküsü"nün payının ıstıraplı olması gerekir başka türlüsü hakkı değildir. Bu nedenle bir ideale göre konum almış egemen kimlik o idealde kalmak ister ve kendisine hak gördüğünü başkasına layık görmez belki de bu nedenledir: “gözün hep ermeninin tabağındaki kocaman parçada…” olmasının nedeni.

Kutay Onaylı’nın türkolmak kitabı, metinlerarası geçişleri olan, yukarıda da bahsettiğim gibi kimlik ve oluş süreçlerine dair de düşündüren bir şiir kitabı fikrimce. Bunun yanı sıra kimliğin getirdiği varlık sorunlarıyla da cebelleşen yer yer genelleşen yer yer kişiselleşen bir metin olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar yazar şiirin bir dizesinde, "türkolmak hayır anderson’ın hayali cemaatlerinden bahsetmiyo" dese de ben o dizelere gelmeden "hayal edilmiş cemaat" mensubu olmanın sıkıntısını hissettim çünkü kendi deneyimimi de hatırladım, kitapla ilişkiyi başlatan yer de o kısım oldu, elbette yoruma açık. Ayrıca, parça parça söz edebilmiş olsam da metinde ezilen kimlikle çoğunluk kimliği arasındaki diyalektik ilişki, bir benin varolmasına başkasının dahli ve bunun yarattığı zorluğun sezdirildiğini düşündüm. Tabii bu şiir akla Dağlarca’nın 'Türk Olmak' şiirini de getiriyor ama bu kitapta kimliği kesin bir şekilde alıp kabul etmediğinizde, sorgulayıp yüzleştiğinizde anlamının her zaman "yaşamak demek" olmadığını da görüyorsunuz ve kimliği yerinden ettiğinizde artık başka bir ben’e dönüşüyorsunuz ki bence metinde bu dönüşüm de fark ediliyor.

Notlar


[1] Anderson, B., (2009), Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması, s. 20, (Çev. İskender Savaşır), İstanbul: Metis. Metne dön.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X