Halim Şafak , "Orhan Koçak'ın 'Polemikler'i", bireylikler, Eylül-Ekim 2019
Bizde çoğunlukla hangi alanda ve düzlemde ortaya çıkarsa çıksın sol içi tartışma olarak anlanmaya ve öyle kabul edilmeye açık olmasından da dolayı muhatabının baştan belirsizleştirilmesi ve ortaya söyleniyor/yazılıyor havasının her zaman öne çıkması polemiğin temel özelliği olmuştur. Söz konusu kavramın ya da sözcüğün sözlüklerde “dalaşma”, “kalem kavgası” ve söz dalaşı” olarak tarif edildiği ve anlandığı düşünülürse tür olarak polemiğin aynı zamanda bir sorun olduğu da galiba söylenebilir. Kaldı ki muhatabının belirsizleştirilmesi ve ortaya söylenmesi de polemikten anladığımızla ve pek beklemediğimiz, ihtimal de vermediğimiz sonuçları ile ilgilidir.
Bu durum polemiği çoğunlukla verimli ve yararlı bir tartışma olmaktan çıkarır ve bir sonuca bağlanmasına izin vermez. Buna rağmen şair yazar muhatabını belirtsin belirtmesin ara ara kendisine dönük yazılanlara bağlı olarak polemik yapmış, polemik temelli tartışmalara katılmıştır. Bu dediğimiz bir yanıyla polemiğin hangi konuyu ele alıp tartışırsa tartışsın fazlasıyla bireysel bir durum ve tür olduğu o yönde ilerlemeyi sevdiğini, tercih ettiğini söylememizi kolaylaştırır.
Hakkımızda ya da ilgilendiğimiz her hangi bir konuda ad belirterek yapılan tartışmalar/eleştiriler aynı zamanda yanıt verme gibi bir özelliği baştan sahiplenerek kendini polemik haline getirip kişiselleştirirken bizi de yanıt verme, doğruyu ama daha çok kendi doğrumuzu söyleme konusunda çoğunlukla kışkırtır. Buradaki kişiselleştirme genelde bir yakınlık belirtisi gibi anlanmaya açık dursa da polemiklerin çoğunlukla o tuhaf ve pornografikleşmesi mümkün kişiselliği de içine alan bir karşı koymaya,
saldırıya, ironiye hatta hakaretamiz bir dile dönüşmesi kaçınmazdır.
Orhan Koçak’ın baştan beri kendinin ilgisi kadar biraz da çevirmenliğinin katkısı olarak kabul edilebilecek edebiyat teorisi ve akademik eleştiriyle kurduğu ilişkinin sonuçlarından biri olarak polemik yaptığı yazdıklarında buna benzer bir dil kurduğu pek söylenemez. Bu onun aynı zamanda politik tarafını da yazdıklarının dışında tutmasına, fazla bulaştırmamasına, daha çok gerektiğinde değinerek/belirterek geçmesini sağlamıştır.
2017-2018 yılları arasında internet sitesi ve gazetelerinde nerdeyse düzenli olarak yayımladığı toplam yirmi sekiz yazı onun polemikçi yönü kadar politik ve kültürel olanla kurduğu ilişkiyi ve bunlar karşısındaki tavrını ortaya çıkarıyor. Polemikler başlığını taşıyan kitabın alt başlığının “Siyasal, kültürel” olması ise içerik konusunda baştan okuru uyarıyor ya da okura haber veriyor. (Metis,2019)
Orhan Koçak polemik zemininde denkleşebileceğimizi baştan benimsediği ve savunduğu için muhatabı rahatsız etmeyen bir dili baştan tuttururken polemiğin Rober Herman’ın sözünü ettiği “paralel monologa” dönüşmemesine dikkat ediyor, “Hedefsiz, adressiz yazmamaya çalıştı”ğının altını da özellikle ve kalınca çiziyor. Söz konusu polemiklere ileti olarak kabul edip belirtmesi de muhatabını karşısına alması ve yazılarının hepsinin okurdan önce birine/ birilerine yazılmış ve internet üstünden ya da başka yolla gönderilmiş olması ile ilgilidir.
Orhan Koçak kimisini birkaç ayrı yazıyla sürdürdüğü polemiklerinde biraz da bugüne ve bugünün soluna ve onun sorunlarına bakarak kitaplar, gazete ve dergilerde yazılanlar üstünden kimi zaman üç dört yazı boyunca süren özelde kişi görüşlerini eksen alan ve adım adım kendini genişleten politik ve kültürel yanı öne çıkan tartışmalar yapıyor. Yazarın polemiklerinde ortaya koyduğu dil ve söylemin yer yer belirginleşen ve öne çıkan ironiye rağmen bildik/bildiğimiz okuduğumuz polemikler gibi çok fazla rahatsız edici olduğu söylenemez. Söz konusu polemikleri kendi düşüncesini savunan ve bunu da muhatabını tartışma gibi bir özelliği kazanmış başta da belirtildiği gibi kültürel yanı öne çıkmış tartışmalar olarak kabul etmek daha doğru olur.
Akif Kurtuluş’un Poreletkült’ünden, Ahmet Hamdi Tanpınar’a, solun popüler figürlerinden Enver Aysever’e, solun enternasyonalizmine ve kapitalizmin kozmopolitizmine, aileye başka konulara doğru genişleyen polemiklerin hepsinin sola yönelik ve sol içi tartışmalar olduğu ulusçuluk, enternasyonalizm ve aile başta olmak üzere sol düşüncenin hala tartışma konusu olan, tartışma konusu ettiği meselelerine yönelen yazılar Orhan Koçak için siyasal ve kültürel olarak durduğu yeri ve beslendiği teorik kaynakları (başta Leon Troçki’nin düşünceleri olmak üzere) göstermesi açısından da önem taşıyor. Yanı sıra kitaptaki yazılar Orhan Koçak’ın hem çevirmenliğinin hem de okurluğunun sonuçlarını göstermesi noktasında üçüncü bir muhatap olarak okurun da ilgisini çekebilir.
Orhan Koçak’ın Polemikler'i bugün ve onun politik, kültürel, edebi ve daha başka sorunları karşısında durduğu yeri ve geliştirdiği tavrı büyük ölçüde gösteriyor. Yanı sıra söz konusu polemikler eleştirinin farklı disiplin ve anlayışlarla kurduğu ilişkinin sonuçlarını göstermesi açısından da dikkate değer bulunuyor.
Orhan Koçak’ın Polemikler’i bundan önceki çalışmalarında biraz geride duran/kalan siyasal ve politik boyutu eleştirisine dâhil etmesine bir başlangıç oluşturması bir yana “sol içi”, kültür-içi” tartışmaların muhatabını başından belirleyip polemiklerin bir düzey kazanmasına da katkıda bulunabilir.