Sunuş: Cihadcılığın Esbâb-ı Câzibesi, s. 11-13
Şu son bir yıl içinde dünyada olup bitenler ve küreselleşmenin yeryüzü sâkinlerine çıkardığı dertler, eski içe dönük memleketlerini aratır bir hal aldı. Gündelik hayhuy içinde ve kuru gürültüyü andıran medyatik bombardıman altında, bırakın olaylara mesafeli bakabilmeyi, hafıza yitimi müsekkinine sığınır olundu.
Yine de henüz tamamen bunamadığımızı umarak, şu 2017 yılı başında en can alıcı "küresel dert"lerimizden biri olan "cihadcılık" meselesi hakkında 2015’in Ağustos ayından beri Fransızca basından okuyup çevirdiğim, düzenli bir şekilde medyascope.tv sitesinde yayınlanan 120 makale ve söyleşinin arasından, Türkçe düşünenlerin zihninde mesele üzerine anlamlı sorular uyandırması muhtemel ve kaydadeğer olanları bu kitapta topladım.
İranlı düşünür Daryush Shayegan, Lila Azam Zanganeh ile yaptığı, insanı zaman ve anlam katmanlarında gezindiren söyleşisinde,
• eskatolojiden -ahiret bilgisinden- tarihselciliğe geçilerek zamanın mitolojiden arındırıldığını;
• uygarlık olarak dinin kültürel anlamından katiyetle lafzî ve akaide uygunluğu gözeten bir anlama doğru kayıldığını;
• bu yer değiştirmeyle tarihinin tüm zenginliği elinden alınan dinin korkunç biçimde yoksullaştığını;
• manevi İslam’ın ideali olan kâmil insandan radikal devrimciye doğru kayılırken insanın kutsalını yitirdiğini;
• âyetlerin okunmasında, kutsal kitabın içerdiği rahmeti ve bağışlayıcılığı tamamen es geçen söylemsel bir yer değiştirmeyle - Kur’an âyetlerinin sadece otuzda biri yasal buyruklar (şer’i hükümler) iken- şiddetin kutsandığını söyler.[1]
Bu kitaba önce, IŞİD’in -Irak Şam İslam Devleti’nin- sadece askeri operasyonlarla yok edilemeyeceğini her fırsatta tekrarlayan, BM Güvenlik Konseyi’ne bu konuda bir sunum da yapmış Amerikalı-Fransız antropolog Scott Atran’ın yazısıyla giriyoruz.
Sahanın tozu dumanı, kanı dehşeti, fakat aynı zamanda dünyanın dört bucağından gönüllü çeken karakterini gösteren yazılardan sonra, 2013’ten itibaren Türkiye’nin bu sorun karşısındaki aymaz tutumunun riskleri hususunda uyarmaya çalışan Ruşen Çakır’ın yazılarından bölümler geliyor. Bölge dışından Suriye ve Irak’a giden çoğunluğu Avrupalı gençler üzerine araştırmacıların (özellikle de Olivier Roy, Alain Bertho ve Ferhad Hüsrevhaver) yazı ve söyleşileri, IŞİD’in ve El Nusra’nın savaşçı havuzunun nasıl değişik kanallardan beslendiğini gösterirken Batı toplumlarındaki bir-arada-varolma bunalımını da barizleştiriyor.
Sykes-Picot anlaşmasının yüzüncü yılında Ortadoğu’yu anlamamıza destek olabilecek Rashid Khalidi ve Joseph Samaha söyleşilerinden sonra, Alain Badiou ve Edgar Morin gibi düşünürlerin toplum ve laiklik konusuna daha felsefi yaklaşımlarıyla bitiriyoruz.
Sonsöz niyetine koyduğumuz filozof Agamben’in yazısı “Hukuk Devletinden Güvenlik Devletine” ise, terör meselesinin sadece askeri ve polisiye yöntemlerle halledilmek istenmesinin hem Türkiye’de hem Batı’da (örneğin Fransa ve Türkiye’deki olağanüstü hallerin tuhaf eşzamanlılığı) toplumlarımıza yaşattığı demokrasi kaybının kusursuz bir teşhis belgesi gibi.
Kitabı bitirdiğinizde, Shayegan’ın sözünü ettiği zaman ve anlam katmanlarında faydalı bir seyran vesilesi bulmuş olacağınızı umuyoruz.
Böyle bir mecranın mümkün olabileceğini bana gösteren arkadaşım Ruşen Çakır’a ve çevirilerime destek olan Fransız Kültür Merkezi’ne teşekkür ediyorum.
Haldun Bayrı
27 Ocak 2017, İstanbul
Notlar
[1] Bkz. medyascope.tv/2015/08/21/seraplar-diyari-daryush-shayegan-ile-soy lesi/
Metne dön.