ISBN13 978-605-316-038-0
13x19,5 cm, 440 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Nostaljinin Geleceği, 2009
Tırnak İçinde Ölüm, 2010
Ninoçka, 2012
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Birlikte-Yaratma Olarak Özgürlük, Macera ve Özgürlüğün Sınırları, s. 17-21

Yirmi birinci yüzyılın başında yeni bir başlangıç hayal etmekte zorlanıyorduk. Geçmiş nostaljik ütopyaların alanı olarak kalırken, gelecek özgürleşme değil korku barındırıyormuş gibi görünüyordu. İlk sekiz yılı boyunca yüzyılımız sanki yanlış bir biçimde başlamış gibiydi.

Peki, nasıl yeniden başlamalı? “Ne olduğu” üzerine değil “ne olabileceği” üzerine düşünerek özgürlüğü hayal etmeyi deneyelim. Kaçırılmış tarihi fırsatları araştıralım ve alternatif özgürlük alanlarına ışık tutalım. Başka bir özgürlük tarihini yıkıntının altından kurtarma girişimi olan bu kitap, bugünün siyasi tartışmalarının ötesine giden yeni bir sözdağarcığı öneriyor. Özgürlük deneyimini, dünya üzerinde bir birlikte-yaratma süreci olarak; siyasi eylem, bireysel yargı, kişisel ve kamusal tahayyül ve tefekkür alanlarında bir macera olarak ele alıyor. Dert edindiğim sorular özgürlüğün paradokslarına işaret ediyor: Kesinlikten yoksun bir belirsizliğe katlanmak için kesin olarak emin olmamız gereken şey –eğer varsa tabii– nedir? Sıradışı özgürlük deneyimlerini mümkün hale getirmek için ne kadar sıradan ortak alana ya da karşılıklı güvene ihtiyaç vardır? Bu özgürlük deneyimleri ulusal sınırların ötesine taşınabilir mi? Eğer taşınabilirse, sağlam hudutlar ile geçirgen sınır bölgelerini birbirinden ayırt edebilir, böyle sınır bölgelerinin arasında rahatça gezinebilir miyiz?

Burada, tipolojiler ve tanımlar üzerine inceden inceye bir araştırmayla uğraşmak yerine, sıkı bir hikâye anlatımına girişecek ve özgürlüğün mümkünlük alanına doğrudan hitap eden, bu alanın sınırlarını sorgulayan siyaset felsefecileri, sanatçılar, muhalifler ve âşıklar arasındaki kültürlerarası diyaloğu izleyeceğiz. Bu yüz yüze gelişlerin çoğu büyük tarihi felaketlerin, savaşların ve devrimlerin hemen ertesinde, yeni başlangıç hülyalarını ve ilk özgürleşme ânını takip eden bir özgürlük düzeni kurma girişimleri sırasında gerçekleşmişti. Hepsinde düşünce ve tahayyül alanlarındaki deneyler, kimi zaman çelişkiler yaratan ve arkası gelmeyen gerçek hayat deneylerine bağlıydı. Bu deneyler, çoğul halde özgürlükler (siyasi özgürlükler, insan hakları) ile tekil halde Özgürlük (dini, sanatsal, varoluşsal özgürlük) arasındaki ilişkiyi sorgulamamıza ve özgürlüğün siyasi ve sanatsal kavrayışlarının iç içe geçtiği anları göz önüne almamıza imkân sağlar. Benim özgürlük hikâyelerim askeri destanlar, bağımsızlık ve şehitlik menkıbeleri şeklinde olmayacak. [1] Hisse çıkarılacak kıssalar gibi bir işlevi de olmayacak hikâyelerimin. Yüzleşmesi kimi zaman iktidarın gizli cazibesiyle yüzleşmekten daha zor olan özgürlük ikilemlerine biraz ışık tutacaklar en çok.

Özgürlük deneyimine tarih boyunca ve farklı kültürlerde hep aynı değer verilmemiştir. Bugün bile, mutluluk, aidiyet, şan ve şöhret, yakınlık gibi arzulanan başka varoluş hallerine kıyasla farklı bir durumu vardır özgürlüğün. Diğer haller birlik ve kaynaşmayla ilintiliyken, özgürlük tanımı gereği kamusal hayatta başkalarına bağlanmayı dışlamasa bile bunu daha öngörülmez kılan bir yabancılaşma (estrangement*) unsuru içerir.

Özgürlük sadece tartışmaya açık bir değer olmakla kalmaz, özgürlüğün neye benzediği konusunda da bir fikir birliği yoktur. Özgürlüğü tanımlamak bir yılanı yakalamaya benzer: Yılan derisini atıp kaçar, bize oynanan oyunun kalıntısı, çabamızın hatırası olarak elimizde kalır. Yüzyıllar boyunca bir sürü kültürel skandala yol açmış olan Romalıların gecikmiş bir Libertas heykeli dışında hiçbir eski mitolojide bir özgürlük tanrısı ya da tanrıçası yoktu. Antikçağın demokratik şehir-devletlerinde, haklarını ele geçiren eski kölelerin tıraş edilmiş kafalarını Roma tanrıçasının “özgürlük başlığı” süslerdi; yani Özgürlüğü temsil eden bir simge aynı zamanda köleliği de çağrıştıran bir şeye dönüşmüştü. 1855 gibi oldukça geç bir tarihte bile, bir süre sonra Konfedere Devletler’in başkanı olacak olan Mississippi Senatörü Jefferson Davis, Amerikan Kongre Binası’na özgürlük başlığı takmış bir Özgürlük heykeli dikilmesi fikrine, azat edilmiş kölelerin bu antik simgesinin Güney eyaletlerinin hassasiyetlerine saygısızlık olacağını söyleyerek itiraz etmişti. [2]

Ünlü Amerikan Özgürlük Heykeli de bu kölelik simgesini taşımaz; geleneksel özgürlük başlığı yeni modern dünyaya ışık tutan bir fenere, aydınlanma tacına dönüşmüştür. Heykel, Özgürlüğün artık Avrupa’da kalacak yerinin olmadığına, sadece ABD’de bulunduğuna inanan, hayal kırıklığı içindeki bir Fransızın hediyesiydi. Söylendiğine göre, aydınlanma tanrıçasını yaratırken karısının vücudundan ve annesinin yüzünden esinlenmişti. Ancak –yeni dünyada oldukça gönülsüz bir kabul gören– eseri kısa zamanda derisini atıp başka bir şeye, bir göçmen tanrıçasına, bir turistik ziyaret mahalline ve güvenlik açığına dönüştü. Rusya gibi başka ülkelerdeki Özgürlük heykelleri ise yerel ikonografiden yoksundu ve halktan hiç teveccüh görmedi. Özgürlük Kadını’nı anımsatacak şekilde göğüsleri kumaş katlarıyla iffetlice klasik tarzda örtülmüş Vatan Ana çok daha rağbetteydi. [3] İlginçtir, 1989 Tienanmen Meydanı gösterilerinde muhalif öğrencilerin diktiği Çinli Özgürlük Tanrıçası hem Amerikan hem de Rus anıtlarına gönderme yapıyor, üstelik 1930’larda bütün dünyada kitlesel ölçekte yeniden üretimi yapılan Sovyet Köylü ve İşçisi heykeline tuhaf bir biçimde benziyordu. Hükümet kuvvetleri tarafından çabucak yerle bir edilen bu yıkılmış İnsan Yüzlü Sosyalizm Tanrıçası’nın umulmadık çokkültürlü özellikleri vardı. Elbette her türlü ikonografinin kendine has güçlükleri vardır; özgürlük durumunda bütün güçlükler temsil edilemezliğe işaret eder.

Ömrümün yarısını Rusya’nın en batı ucunda, diğer yarısını da Amerika’nın doğu kıyısında geçirdiğim için peşimi hiç bırakmayan iki bunaltıcı kraliçe hayaleti var: Amerika’nın Özgürlük Kadını Lady Liberty ile Rusya’nın Vatan Anası, Rodina-Mat. Kişisel ve tarihsel olarak iki yönlü bir etki altında kalmış olmak, kimi zaman hem aşırılıktan hem de sıradanlıktan kurtarılması gereken ortak düşler alanının kırılganlığını kavramamı sağlıyor. Özgürlük üzerine çeşitli diyaloglardaki kültürel farklılıkları incelerken sadece kültürlerin çatışmasına ya da dışsal çeşitliliğe odaklanmayacağım, kültürlerin içindeki çeşitliliği de araştıracak ve ulusal sınırları aşan seçici akrabalıkların izini süreceğim. Özgürlüğün incelenmesi kendine özgü yaratıcı bir mantık gerektirir.

Özgürlüğün ayrıca “şehrin özgür havası” gibi görünmez unsurlarla bir çağrışım bağı bulunduğu ve bu özgür havayı metalaştırmanın, ihraç etmenin zor olduğu unutulmamalıdır. Özgürlüğün doğasındaki tuhaflık ve ikonalaştırılmazlık en güzel yansımasını deneysel sanatta bulur. Avangard sanatçı Kazimir Maleviç temsil ilişkisinin sıfır düzeyini tercih etmişti: “çok sayıda imkânı içeren bir cenin” olarak siyah bir kareden ibaret bir imge. Buna karşılık rakibi Vladimir Tatlin Üçüncü Enternasyonal Anıtı olarak da bilinen İnsanlığın Özgürleşmesi adlı bilmecemsi anıtı –hem Babil Kulesi’nin harabesine, hem de gelecekteki bir inşaat alanına benzeyen iç içe iki sarmaldan oluşan bir kule– tasarlamıştı. Bu sanatçılar özgürlüğün yeni mimarisinin alışılagelmiş teknik çizimler gerektirmeyeceğine, deneysel sanat teknolojisiyle inşa edilebileceğine inanıyordu. Teknik nedenlerden siyasi gerekçelere bir dizi sebep yüzünden İnsanlığın Özgürleşmesi Anıtı hiç inşa edilmedi. Ayrıksı sanatın dünya çapında hayalet uzuvlarından biri olarak, “ya öyle olsaydı” anlayışının olanaksız bir mimari örneği olarak kaldı.

Notlar


[1] Siyaset felsefecisi Michael Sandel’a göre “liberallerin ayak basmaya korktuğu alanların köktenciler tarafından doldurulduğu” günümüzde, böyle davranmak özel bir önem taşıyor. Michael Sandel, Public Philosophy: Essays on Morality in Politics, Cambridge, MA: Harvard University Press, 2005, 2. Bölüm (“Bireyciliğin Ötesi”) ve 28. Bölüm (“Siyasi Liberalizm”). Bu alan tam da insan hayatının anlamının aranacağı ve özgürlük hikâyelerinin anlatılacağı alandır. Metne dön.
[2] Michael Kammen, Spheres of Liberty: Changing Perceptions of Liberty in American Culture, Maddison: University of Wisconsin Press, 1986. Libertas’ın diğer simgeleri de aynı şekilde çelişkilidir: özdenetimi simgeleyen asa ve sınır tanımamayı simgeleyen kedi. On sekizinci yüzyılda Özgürlük Minerva, Eos ya da Artemis gibi klasik tanrıçaların, Bakire Meryem’in (Fransızların Marianne figüründe olduğu gibi), Mecdelli Meryem’in, ayrıca Afrikalı ve Amerikan Yerlisi kraliçelerin eklektik özelliklerine büründü. Metne dön.
[3] Stalin döneminin başlarında yapılan ilk Sovyet Özgürlük heykeli kısa süre sonra Moskova’nın efsanevi kurucusu, ortaçağ prensesi Yuri Dolgoruki için yapılan kahramanlık anıtına yerini bıraktı. Avangard özgürlük heykellerine dair daha fazla bilgi için bkz. 5. Bölüm. Metne dön.

* İngilizcede birçok anlama gelebilen bu kelimeyi metin boyunca bazı bağlamlarda “yabancılaş(tır)ma”, bazı bağlamlardaysa (örneğin Rus Biçimciliği) “yadırga(t)ma” olarak Türkçeleştirdik. – y.n.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X