Bülent Falakaoğlu, "Kapitalizm uykumuza neden göz dikti?", Evrensel Gazetesi, 18 Ekim 2015
Bilmem hiç düşündünüz mü?
Uykunuzun köleleşmeye barikat, özgürleşmeye bir araç olabileceğini...
Bence bir an önce hep beraber düşünmeliyiz!
Neden mi?
Beyaz taçlı serçe. Göçmen bir kuş.
ABD Savunma Bakanlığının, kapitalistlerin (sermayenin) ilgi alanında. Bu kuşun ilgi odağı olmasının sebebi neslinin tükeniyor olması değil. Beyaz taçlı serçenin göç sırasında yedi güne kadar varan, olağan dışı uyanık kalabilme kapasitesi...
ABD savunma bakanlığı söz konusu kuşu incelemek için büyük paralar harcıyor. Üniversiteler, bilim insanları devlet desteğiyle bu kuşların beyin faaliyetlerini inceliyor.
Amaç: İnsanların uykusuz kalabilmesini ve üretken ve verimli biçimde iş görebilmesini mümkün kılmanın yollarını bulmak. Aynı zamanda uykusuz askerin yaratılabilmesini sağlamak.
1990’ların sonlarında bir Rus/Avrupa uzay konsorsiyumu, geceleri ortadan kaldıracak bir sistem üzerinde çalışmıştı. Güneş ışığını dünyaya geri yansıtacak uydular yapıp yörüngeye oturtma projesi!
Projenin başlangıçtaki hedefi, Sibirya’da ve Rusya’nın batısında uzun kutup geceleri yaşayan ücra coğrafi alanları aydınlatmaktı. Sonra proje bütün kentleri kapsayacak şekilde genişletildi.
Amaç, endüstriyel ve doğal kaynak sömürüsü için, dış mekanda çalışmanın yirmi dört saat sürmesini mümkün kılacak aydınlatma sağlamaktı.
Uykusuzluk nereye?
Tarihte görüldüğü gibi, savaşla ilintili yenilikler kaçınılmaz biçimde daha geniş bir toplumsal çerçeveye uygulanır. Uykusuz asker de uykusuz işçi de uykusuz tüketicinin öncüsü olacaktır artık.
Uykusuzluk ürünleri, ilaç firmalarının agresif satış taktikleriyle önce bir hayat tarzı seçeneği olarak sunulacak. Sonrasında ise pek çok insan için bir zorunluluk haline gelecek.
Peki niçin tüm bunlar? Elbet de “haftanın 7 günü 24 saat” projesinin parçası olabilmemiz için.
Şöyle ki... 7/24 pazarlar ile kesintisiz çalışmaya ve tüketime yönelik bir küresel altyapı oluştu zaten. Şimdi sıra buna daha iyi uyan bir insan yaratmaya geldi.
Gelişmiş kapitalist dünyada pek çok kurum onlarca yıldır 7/24 çalışıyor. Ancak bireyin pazarlar, enformasyon ağları ve diğer sistemlerin kesintisiz işleyişine uyacak biçimde tekrar düzenlemesi yenidir.
7/24 bir farksızlık zamanıdır. Uykunun zorunluluğu ya da kaçınılmazlığı gibi bir şey söz konusu değildir. Emek açısından, dur duraksız ve sınırsız çalışma fikrini akla yatkın, hatta normal kılar.
Sadece durmaksızın çalıştırmakla bırakmaz. 7/24, daimi harcama ve kendisini ayakta tutan sonsuz müsriflik beyanıyla, ekolojik bütünlüğün dayalı olduğu döngüleri ve mevsimleri bozmasıyla çevre felaketinden de ayrı tutulamaz.
Uyku Kapitalizm İçin Kötüdür
Kapitalizm için uyku beyhudedir. Bünyevi pasifliktir. Üretim, tüketim ve dolaşımda kesintiye ve kayba yol açar. 7/24 hedefiyle çatışır.
Çok değil daha bir kuşak önce Kuzey Amerika’da uyku 8 saatti. Bugün, “hayatımızın üçte birini uykuda geçiriyoruz” sloganıyla savaş açılan uyku süresi ortalama 6,5 saate indi.
“Daha az uyku hayatı dolu dolu yaşamak değil mi?”, “Eğer ilaçla 100 saat çalışabilir hale gelirsek bunun nesi kötü ki?” soruları aslında 7/24’ü meşrulaştırıyor. Giderek kapitalizm çalışma sürelerini uzatıyor, dinlenme sürülerini azaltıyor. Pazar günleri de dahil dinlenmek, kapitalizm için maliyet demek. Dinlenmenin giderek kapitalist için pahalı hale geldiği bir dünyada dolu dolu hayat yaşamak mı? Hiç inandırıcı değil!
7/24 akışı, gece ile gündüzün, aydınlık ile karanlığın eylem ile istirahatın arasındaki ayrımları silikleştirir. Bu akışa uykusuzluk gerekir. Zira uykusuzluk üretme, tüketme ve ıskartaya çıkarmanın durmaksızın gerçekleştirildiği bir durumdur.
Marx’ın deyişiyle ‘doğal bariyer’lerden biri olan ve 7/24 kapitalizmin tam tekmil gerçekleşmesinin önündeki son büyük engellerden biri olan uyku ortadan kaldırılamaz. Lakin talan edilip enkaz haline getirilebilir.
Beter Bir Denetim Altındayız
7/24 sürekli erişebilme hali ne kadar lüks değil mi? Oysa hiçbir birey 7/24 alışveriş yapamaz, oyun oynayamaz, çalışamaz, blog yazamaz, bilgisayarına dosya indiremez ya da mesaj atamaz. Fakat tüketilmeyecek, alışveriş edilemeyecek, ağ kaynaklarından yararlanılmayacak hiçbir an kalmadı. Böylece hem toplumsal hayat hem de özel hayat istila altında.
Örneğin dijital görüntü ya da enformasyon olarak kaydedilemeyecek ya da arşivlenemeyecek neredeyse hiçbir durum yok artık. Bilgisayarda nerelerde gezindiğiniz. Nelere odaklandığınız. Hangi tüketimin pazarı olabileceğiniz rahatlıkla kayıt altına alınabilir. Hatta rüyalarınız bile bilgisayara indirilen bir dosya gibi istenirse arşivlenebilir.
Faşizmden beter bir denetim altındayız!
7/24 işleyişinin tüm toplumsal sonuçlarını Jonathan Crary’nin 7/24 Geç Kapitalizm ve Uykuların Sonu kitabından okuyabilirsiniz.
Uyku ve Gelecek Düşü
Yazının başında “Uykunuzun köleleşmeye barikat, özgürleşmeye bir araç olabileceğini hiç düşündünüz mü?” diye sormuştum.
Eğer düşmediyseniz bir an önce düşünmelisiniz. Çünkü büyük bir tehdit altındayız. Jonathan Crary o tehdidi şöyle özetliyor: “Yirmi birinci yüzyıl kapitalizminin sürekli genişleyen dur duraksız süreçleri hayatın her alanında feci sonuçlara yol açıyor. Artık neredeyse kesintisiz işleyen piyasalar bizi sürekli faaliyete zorluyor. Topluluk fikrini ve siyasi ifade biçimlerini aşındırıyor, gündelik hayatın dokusuna zarar veriyor. Bildiğimiz anlamda bir zaman olmayan bu 7/24, yoğun bir tüketimcilik ile yeni denetim ve gözetim stratejileri birbirinden ayrılmaz hale geliyor.”
Jonathan Crary mutlaka okunası muhteşem kitabında bizi uykuya sahih çıkmaya çağırıyor ve ekliyor: Kapitalizmsiz bir gelecek hayallerinin uyku düşleri gibi başlaması mümkün!