Fikret Adaman:
"Gıda sistemini güçlendirmek için ön koşul, toplumsal yapımızın daha dirençli kılınması"
Batuhan Sarıcan, gastroeko.com, 18 Nisan 2023
Gıdanın Politik Ekolojisi kitabı Metis Yayınları’ndan çıktı. Kitapta, yerelden küresele sağlıklı, adil, sürdürülebilir ve krizlere dirençli bir gıda sistemi oluşturmanın farklı boyutları, alanında uzman isimlerle tartışılıyor. Kitabın editörlüğünü ise Fikret Adaman’la birlikte Sena Akkoç üstlenmiş durumda.

Üretim kaynaklarına erişim, kırsal yaşamdaki sosyo-ekonomik dönüşümler, teknolojik değişimler, ekosistem dinamikleri, tüketim kültürü, tarım ve gıda politikaları gibi çeşitli boyutların disiplinlerarası ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınması amaçlanan -aynı isimli- webinar dizisinin çıktısı niteliğinde olan bu kitap odağında Prof. Dr. Fikret Adaman’la konuştuk.

Fikret Bey, Gıdanın Politik Ekoloji isminde on bir bölümlük bir webinar seriniz vardı. Kitap da aynı isimle çıktı. Nasıl bir ihtiyaç bu çalışmayı ortaya çıkardı? Literatürde bir boşluk mu gördünüz?

Gıda ile ekoloji arasında malum çift yönlü bir ilişki var: Gıda sistemi başta seragazı emisyonları üzerinden ekolojide önemli bir ayak izi bırakmakta; diğer yandan da ekolojideki değişiklikler gıda sistemini fazlasıyla etkilemekte. Ve tüm bunlar neoliberal bir ortamda gerçekleşmekte. Bu ilişkiler yumağını merkeze alan bir analizin önemli olduğunu ve literatürde bu bağlamda bir boşluk olduğunu düşündük.

Sizce bu çalışmanın hedef kitlesi kimler?

Akademisyenden belediye çalışanına, bakanlıklardan sivil topluma kadar gıdayla ilgilenen herkes aslında hedef kitlemizin içindeydi.

Okuru fikren besleyen, değerli bilgilerle dolu bir çalışma Gıdanın Politik Ekolojisi. Bu çalışmada birçok araştırmacı ve yazarın katkısı var. Webinar serisinden kitaba, yaptığınız söyleşiler sizin gıdaya bakış açınızı nasıl etkiledi?

Elbette. Çok güzel bir buluşmalar serisi oldu; katılımcılardan da çok değerli katkılar aldık… Gıdanın ne denli çok boyutlu olduğunu bir kez daha görmek/hissetmek bizim açımızdan önemliydi.

Konuya uzak olanlar için soralım: Gıdanın Politik Ekolojisi denildiğinde ne anlamalıyız? Hangi disiplinler bu çatının altında toplanıyor?

Gıda sistemi, ekonomiden ziraata, ekolojiden coğrafyaya, sosyolojiden siyaset bilimine birçok disiplinin ortak alanında. Disiplinlerin ayrı ayrı yapmaları gerekenler var ama disiplinlerin kendi aralarındaki sinerjilerin de sürece katkısı çok yüksek!

İnsanın doğaya yabancılaşması ve üreticinin geleneksel bilgiden mahrum kalması, gıda sisteminde belli başlı hangi temel sorunlara neden oluyor?

Her şeyin tekdüzeleştiği, farklı coğrafyaların farklı kültürlerin gıda sistemine kattıkları zenginliklerin yok olduğu bir süreçten bahsediyor oluyoruz.

Gıdayı konuşurken teknolojiyi de kapsam içine alıyoruz artık. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bilgi üretim sürecinde tabii ki teknolojinin rolü çok önemli ama salt teknolojiye dayanarak gıda gibi bir konuda yani çok boyutlu, çok kapsamlı bir alanda bilgi üretmek mümkün değil.

La Via Campesina aktivisti ve akademisyen Peter Rosset’le de bir söyleşi yer alıyor kitapta. Rosset, aktardığı kapitalist görüş için “Tarımsal alanların yalnızca tarımsal amaçlar için kullanılmaması gerekiyor,” diyerek bu alanların madencilik, turizm ve altyapı hizmetleri için de kullanıldığından dem vuruyor.

Tarımsal alanların ve genelde yeşil alanların azalmasının ekoloji anlamında ciddi sıkıntıları beraberinde getirecek olması söz konusu. Bu, tabii, bilinmeyen bir olgu değil ama kısa erimli çıkarlar, yaptığımız bir aktivitenin üçüncü kişilere ve daha genelde ekolojiye nasıl bir maliyet yükleyeceği ise içinde bulunduğumuz Neoliberal sistemde sorulmuyor, sorulamıyor…

Dün COVID-19 karantinaları, bugün Rusya-Ukrayna krizi ve aralıklarla kendini gösteren küresel ekonomik bunalımlar… Söz konusu krizler, ekolojiyi ve dolayısıyla gıdayı hep tehdit ediyor. İnsan merkezli, açgözlü ve eşitsizliği temel alan sistem değişmedikçe bu krizlerin farklı isim ve şekillerde hep var olacağını düşünebiliriz sanıyorum. Peki ama ekoloji ve gıdayı, gelecekteki krizlere karşı nasıl dirençli hale getirebiliriz?

Gıda sistemi, en kırılgan yapılardan biri…En başta iklimsel değişiklikler tarım sektörünü ve oradan gıda sistemimizi çok hızlı ve çok doğrudan etkilemekte! Dolayısıyla en başta etkileri giderek artmakta olan iklim krizine karşı daha dirençli kılmamız şart gıda sistemini. Ama sizin de örneklediğiniz gibi gıda, siyasi ya da ekonomik krizleri hemen kendi üzerinde hisseden bir noktada. Bu noktada toplumsal yapımızın daha dirençli kılınması bir ön koşul gibi geliyor bana… Bunun da temin ve tesisi için daha adil ve eşitlikçi bir noktaya evrilmemiz gerekiyor—aksi takdirde zengin kesimler (ki dünya nüfusunun ufak bir yüzdesine karşılık gelmekte) kendi güvenliklerini almakta, geri kalan çoğunluk ise her türlü krize karşı savunmamız bir durumda kalmaya devam etmekte olacak.

Söz konusu direncin yaratılması adına toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın nasıl bir önemi var?

Yukarıda bahsettiğim eşitlik kavramını geniş okumak gerekiyor: elbette gelir ve servet çok önemli ama toplumsal cinsiyet, etnisite, cinsel eğilim vb. alanlardaki eşitsizliklerin ve bir dizi dışlamaların mevcudiyetinde fazla adım atmak mümkün olmuyor.

Özellikle Covid-19 karantinalarıyla birlikte dünya genelinde gıda fiyatlarında dramatik yükselişler yaşandı. Türkiye de bundan nasibini aldı. Son dönemde ise küresel olarak bir nebze olsun düzelme söz konusu. Ancak Türkiye’deki yükselişler devam ediyor. Öğün geçirmek için ekmeğin yanında tüketilen soğanın bile vaziyeti ortada. Ülkemizdeki gıda enflasyonunu, küresel faktörlerin dışında neye bağlıyorsunuz?

Bu soruya cevaben bir kitabı referans vereceğim. Çağlar Keyder ve Zafer Yenal hocaların 2010’lardaki çalışmalarının başlığını hatırlayanlar olacaktır: “Bildiğimiz Tarımın Sonu” (Çağlar Keyder ve Zafer Yenal, Bildiğimiz Tarımın Sonu, İletişim Yayınları, 2013).

Gıda adaletini sağlamak için nasıl bir yaklaşıma ihtiyaç var?

İki önkoşul olduğunu düşünmekteyim. İlki, genel anlamda –yukarda konuştuğumuz çerçevede—eşitlik yolunda adımların atılması. İkincisi de gıda egemenliğinin temin ve tesisinin sağlanması—yani gıda sistemindeki farklı paydaşların karar süreçlerinde yer almasının garanti altına alınması.

Türkiye politik bir dönüşümün arifesinde gibi görünüyor. Herhangi bir hükümetin, ülkesindeki gıda sistemi ve işleyişini kökten değiştirebileceğini düşünüyor musunuz? Bu dönüşüm için küresel sistemin, sözgelimi çiftçiye bakıştan tutun da tedarik zincirlerine kadar neoliberalist gıda ekonomi politiğinin terk edilmesi gerekmiyor mu?

Dediğiniz gibi, Neoliberal hegemonyanın alternatifi oluşturulamadığında çözümler kısmi ve palyatif kalmak durumunda. Bu, tabii, sırf gıda için değil; yaşantımızın tüm alanlarını içeren bir hegemonyaya karşı duruştan bahsediyoruz. Ancak, hegemonya bir günde değişmeyecek; alternatiflerin oluşması ve karşı hegemonya yaratması da gerekiyor. O açıdan gıda kooperatiflerinden yerel yönetimlerin gıda sürecine müdahil olmalarına kadar farklı alanlardaki çabaların önemli olduğunu düşünmekteyim.

Ülkemizde siyasi erk değişti diyelim; gıda güvenliği ve egemenliği konusunda ne gibi adımlar atmalılar? Bunun tek bir reçetesi olamaz ama en azından “gelecek olanlara” nasıl bir yol haritası öneriyorsunuz?

Öncelikle, daha doğadan yana, daha emekten yana ve israfı/şatafatı kenara bırakan bir ilkesel duruş şart. Gıdanın üçte birinin israfından bahsediyoruz; keza nüfusun üçte biri de obez… Kaliteli gıdaya ulaşanların oranı oldukça düşük… Ama, yukarıda belirttiğim gibi geniş anlamda eşitlik ve gıda egemenliği yolunda adımların atılması şart!

Teorik açıdan geniş bir pencereye sahip olan Gıdanın Politik Ekolojisi’nde tartışılan konuların doğru uygulama örneği (çıktısı) agroekolojidir diyebiliriz sanırım. Başka ne tür uygulamaları “doğru yol” olarak nitelendirebiliriz?

Gıda güvenliği ve güvencesi; gıdanın sürdürülebilir ve dirençli olmasına vurgu yapabiliriz—ve elbet gıda egemenliğine de!

Türkiye’de agroekoloji yapan çiftçi sayısını artırmak için neler yapılabilir?

Makro anlamda teşvikler önemli rol oynayabilir. Ama bu yönde ilerlemenin kısa/orta/uzun dönem getireceği kazançların topluma gerek kamu gerek sivil toplumca ayrıntılı aktarılması şart… Ayrıca, yerel yönetimlerin bu alanda koordinasyon/destek sunma anlamında önemli işlevleri de olabilir.

Agroekoloji, Türkiye’nin gıda güvenliği ve gıda egemenliğini sağlamak açısından niçin önem taşıyor?

Sırf Türkiye için değil; tüm dünya için önemli. Böyle giderse tarımı ve kırsalı bitireceğiz… 1950’lerin “yeşil devrimi” bir dönem verim artışı getirdi ve işte bugünkü toprak veriminin azalması, yer altı-yer üstü zenginliklerin kirlenmesi sonuçlarıyla bizi baş başa bıraktı. Bu yolda ilerlemeye devam etmemek gerektiği çok açık bence.

Deprem bölgelerindeki üreticiler, üretimi bıraktı ya da bırakmak üzere. O bölgede kırdan büyük kentlere göç hızlandı. Bu bölgenin kırsal kalkınma adına tekrar ayağa kalkması için çiftçiyi, “emek yoğun bir teknik” olarak agroekolojiye yöneltmek, şu aşamada doğru bir adım olur mu?

Evet. Ama hemen altını çizmek lazım ki, “tekrar ayağa kalkmanın” başka birçok bileşeni var ve böylesi bir entegral bakışla ancak bölgenin kalkınmasından bahsediyor olabiliriz.

Deprem bölgesi için kısa ve orta vadede neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Kısa vadede post-travmayı—her anlamda—izale edecek adımların atılması gerek; orta dönemde ise bölgenin yeniden ama geçmişteki hataları tekrarlamadan inşa edilmesi.

Müjdesini vermek istediğiniz yeni bir webinar serisi veya kitap var mı?

Gıda konusunda daha somut adımlar nasıl atılabilir konusunda bağımsız çalışmalar hızla gelişiyor; ama bunları geniş kesimlere aktarmakta sıkıntıların olduğunu düşünmekteyim. Bir webinar serisiyle buraya katkı sunmanın iyi bir fikir olacağı kanaatindeyim.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X