 | ISBN13 978-975-342-575-9 | 13x19,5 cm, 216 s. |
Liste fiyatı: 258.00 TL İndirimli fiyatı: 206.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":258.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1161","item_name":"Asılı Adam","discount":51.60,"price":258.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Asılı Adam Ai Weiwei’in Tutuklanışı Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 2015 | 2. Basım: Ekim 2017 |
Asılı Adam: Ai Weiwei'in Tutuklanışı'nda, Batılı güçlerin onaylamakta pek zorlanmadıkları, hatta küresel kapitalizme katılışını hayranlıkla izledikleri Çin'de, adalet ve özgürlük peşine düşen bir adamın hikâyesini okuyacaksınız. Sichuan eyaletinde 2008'de gerçekleşen dev depremde on binlerce kişi hayatını kaybeder. Ölenler içinde çocukların sayısı beklenmedik ölçüde yüksektir. Çin'in en önemli kavramsal sanatçılarından Ai Weiwei 2008'de gerçekleşen dev depremde ölen okul çocukları anısına işler yapmaya ve ailelerle birlikte protesto gösterilerine katılmaya başlayınca, gözde sanatçıdan tehlikeli bir muhalife dönüşen yolculuğu da başlayacaktır. 2009'da Almanya'da açtığı Üzgünüm başlıklı retrospektifteki "Hatırlama" adlı yerleştirmede, 9000 adet çocuk sırt çantası kullanarak depremde kızını kaybeden bir annenin şu cümlesini yazar: "Bu dünyada mutlu bir şekilde yedi yıl yaşadı." 2010'da Tate Modern'deki Ayçekirdekleri sergisiyle ününü pekiştirince, Çin'deki muhalif eylemleri iyice göze batmaya başladı, takip ve taciz arttı, sonunda 2011'de tutuklandı. İki ay kadar sonra, demeç vermeme, yaşadıklarını anlatmama, eski çevresiyle görüşmeme şartıyla serbest bırakıldı. Hükümet onu karalamak icin vergi kaçakçılığı iddiasıyla 1,7 milyon Euro para cezasına çarptırdı ve ülkeyi terk etmesini yasakladı. Bir süre sussa da sonuçta dayanamayan Weiwei inanılmaz tanıklığıyla Çin'in pek göz önünde olmayan bir veçhesini anlattığı uzun bir söyleşi verdi: Çin'de devlet mekanizması nasıl çalışır, bu milyarlık ülkede rıza nasıl oluşturulur, düzenin bekçileri neler hisseder, ilk kez bu kadar içten bir anlatıda bütün dünyaya aktarılmış oldu.  | OKUMA PARÇASI |
Birinci kısım, s. 11-13 Temmuz 2011'de Ai Weiwei Beijing’de ev hapsinde tutuluyordu. Gözaltından yeni çıkmıştı, gazetecilerle ve diğer muhaliflerle görüşmesi yasaktı; her hareketini gözetçilerine önceden bildirmesi şarttı ve evden her çıktığında sivil polisler tarafından takip ediliyordu. Bu umduğu “özgürlük” değildi tam anlamıyla, ama kısa bir süre sonra anlayacağım gibi, içeride yaşadıklarıyla karşılaştırılamayacak kadar iyi bir durumdu. Dünyanın dört bir yanındaki binlerce kişi gibi ben de Çin’in en ünlü sanatçısının kemersiz pantolonunun belini kavramış halde polis tarafından kapısının önüne öylece bırakılıverişini ekranda izlemiştim. Ürkmüş görünüyordu ve büyük bir şaşkınlık yaşıyor gibiydi; ayaklarını sürüyerek çelik kapıdan evinin avlusuna girerken kameralara tek söyleyebildiği basınla konuşmasının yasak olduğu ve bunun anlayışla karşılanacağını umduğu olmuştu. Çin Komünist Partisi, her ne kadar ülkeyi uluslararası topluluğun modern ve önde gelen bir üyesi olarak sunmaya çabalasa da, muhaliflere hoşgörü göstermeyi beceremiyor ve yurtdışındaki algılanışını daha olumlu bir hale getirme yönündeki girişimleri de, Weiwei’in Beijing Olimpiyatları’na ilişkin olarak söylediği gibi, “sahte bir gülümseme”den öteye geçemiyordu. Söylenebilecek olan ile söylenemeyecek olan arasındaki görünmez sınırı geçtiğinizde ne kadar ünlü ya da önemli olursanız olun hâlâ tutuklanıyordunuz. Çin hükümetini açıkça eleştirmeye cesaret eden birkaç kişiden biri olduğu i... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Cem Erciyes, "Sanatçının baskıcı rejim karşısında çaresi...", Radikal Kitap, 9 Haziran 2015 2010’lu yıllarda dünyanın en tanınmış sanatçılarından biri Çinli muhalif Ai Weiwei oldu. Bunda Weiwei’nin sanatçı potansiyeli kadar, ülkesi Çin’in çektiği ilgi de etkiliydi. Çin, 2000’lere inanılmaz hızlı büyümesiyle Batılı ülkeler için bir ekonomik tehdit olarak girdi. Üstelik liberal demokrasinin esamisi okunmayan totaliter bir ülke olarak bunu yapıyordu. Dolayısıyla herkes bu ülkeyi her zamankinden çok merak eder olmuştu. Dünyayı kasıp kavuran sadece Çin malı elektronik ürünler değildi; Çinli çağdaş sanatçılar da Batılı merkezlerde ilgi görüyordu. İşte tam da bu sırada Ai Weiwei, çok yönlü bir sanatçı, inatçı bir muhalif ve karizmatik bir kişilik olarak adını duyurmaya başladı. 2008’deki Olimpiyat stadının tasarımını da üstlenen Çin’in prestjili sanatçısı Ai Weiwei, ülkenin ünlü şairlerinden birinin oğluydu. Avrupa’da birbiri ardına sergiler açmaya başladığı sıralarda aslında rejimle arasının hiç de iyi olmadığı ortaya çıktı. Weiwei, durmadan Komünist Parti’yi eleştiriyordu ve sık sık başı belaya giriyordu. Londra’daki Tate Modern’in büyük salonunu milyonlarca el yapımı seramik ay çekirdeğiyle doldurması gibi dev sanat işleri kadar, Çin hükümetiyle yaşadıkları da haber oldu. Yolsuzluğa karışan yöneticiler nedeniyle çürük inşa edilip ilk depremde yüzlerce çocuğa mezar olan okullar için düzenlediği kampanya sonrası polisten dayak yedi. Yediği dayağın ned... Devamını görmek için bkz. |  |
Metin Celal, "Asılı Adam", Cumhuriyet Gazetesi, 25 Haziran 2015 Barnaby Martin Asılı Adam'da, insan hakları ve düşünce ve ifade özgürlüğü açısından pek de parlak bir durumda olmayan Çin’de çok ünlü bir sanatçı düzeni eleştirip mevcut yönetime muhalefet ederse başına neler geleceğinin öyküsünü anlatılıyor. Ai Weiwei, Çinli çağdaş sanatçı deyince ilk akla gelen isim. Çağdaş sanatın yanısıra sinema, fotoğraf ve mimari ile de uğraşıyor. Ama en çok dikkati çeken niteliği muhalifliği. Ai Weiwei 1957 doğumlu. Babası Ai Qing, Çin Devrimi’nin en ünlü kahramanlarından ve şairlerinden. Mao’nun yakın çevresinde bulunmuş, Çin’in kültür yaşamında önemli roller almış. En yakınında olanların en uzağa savrulmasına iyi bir örnek. Çin’in en yüksek düzeydeki yöneticilerindenken Mao ile araları bozulunca 1959’da ailesi ile birlikte Gobi Çölü’ndeki bir köyde çalıyla kaplı bir çukurda yaşayan ve umumi tuvaletleri temizlemekle görevli bir parya konumuna gelmiş. Ai Weiwei’in babası ile ilk fotoğrafı Gobi Çölü’nden. Barnaby Martin’in Ai Weiwei’i anlatmaya babasından başlamasının nedeni Çin’de iktidarla sanatçıların ilişkilerinin hemen hiç değişmediğini örneklemek. Çinli yöneticiler partiye yani kendilerine sonsuz itaat istiyorlar. Partinin önerdiği gibi düşünmek, hiçbir şeyi sorgulamamak ve tabii eleştirmemek ilk koşul. Partinin sanat anlayışının dışında eserler vermemek de önemli koşullardan. “Çağdaş Sanat”, “Kavramsal Sanat” gibi batı kaynaklı akımla... Devamını görmek için bkz. |  |
Yalçın Hafçı, "Despotların kâbusu", Birgün Kitap Eki, Mayıs 2016 Muktedirler sanattan, bilhassa soyut sanatlardan hiç hazzetmez, bunun kökeninde ise örtük bir korku vardır. Bu tür eserlerin bireysel yanı insandaki çeşitliliğe vurgu yapar çünkü. Onlarsa bütün insanları kendilerince mutlak olan birkaç değer etrafında toplamak isterler, herkesin aynı şeyleri düşünmelerini ve gerçekliğe tek açıdan bakmalarını arzularlar. Birlik ve beraberlik hamasetlerinin altında yatan da budur. Farklı yol tutturanlar varsa onlar da bir biçimde cezalandırılır ki aleme ibret olsun. Bilinçli bir ayıklama mekanizması geliştirilir, farklı bir gerçeklik kurulur. İşte her gerçek sanatçı da gerçeğe bambaşka perspektiflerden bakarak bu yapıyı kırmak zorundadır. İktidarlar huzursuz olurlar bundan. Çünkü sanatsal ifade kontrol edilmediğinde insanların iç dünyaları da kontrol edilemez olur. Unutmamak gerekir, bütün önemli toplumsal dönüşümlerin öncesinde estetik bir devrim söz konusudur. Sorgu Çinli kavramsal sanatçı Ai Weiwei, 2011 yılında sivil polislerce başına kukuleta geçirilerek gözaltına alınır ve Çin rejimini eleştiren faaliyetleri ile ilgili olarak bilinmeyen bir otel odasında günlerce süren sorgulamalara tabi tutulur. Asılı Adam’da Barnaby Martin batılı bir gazeteci gözüyle bu sorgulamayı irdeliyor, bir anlamda o da Çin’i sorguluyor. Kitap, Ai’nin tutuklanması sonrası şartlı salıverilmesinden hemen sonra yazarın onunla görüşme... Devamını görmek için bkz. |  |
|