| ISBN13 978-975-342-941-2 | 13x19,5 cm, 216 s. |
KAMPANYADA Liste fiyatı: 190.00 TL İndirimli fiyatı: 85.50 TL İndirim oranı: %55 {"value":190.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1088","item_name":"Devrimleri Yazmak","discount":104.50,"price":190.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Devrimleri Yazmak Tunus’tan Suriye'ye Arap İsyanından Sesler Özgün adı: Writing Revolution Voices from Tunis to Damascus Çeviri: Nesrin Demiryontan Yayıma Hazırlayan: Özge Çelik Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2014 |
Arap dünyasında bir mucizeye tanıklık etmenin büyüsüne kapıldık. Oysa gelişmeleri bilfiil yerinde yaşayanlar için, bu olaylar uzun zamandır geliyorum diye bas bas bağırıyordu. Yemenli aktivistlerin bazı hükümetlerin aslında ne kadar baskıcı olduğunu anlamaları, uluslararası medyanın diktatöre "diktatör" demeyi nihayet içine sindirmesinden çok daha öncesine tekabül ediyordu. Spot ışıkları bu despotlara ve onlara karşı gerçekleştirilen kitlesel protestolara çevrilmeden çok önce, zorbaların mutlak idaresine meydan okumak için her şeyini çoktan feda etmiş sayısız insan vardı. Mücadele Muhammed Buazizi'yle başlamadığı gibi, diktatörün biri Suudi Arabistan uçağına binip kaçtığında ya da bir diğeri kafasına bir kurşun yediğinde de bitmedi. Bunca zamandır Mısır'ın zindanlarına, Bahreyn'deki protestolara ya da Tunus'taki hileli seçimlere dikkat çekmeyen medya, halkın sokaklara dökülmesiyle birlikte Arap dünyasını ön sayfalarına taşıdı. Ama medyada ayaklanmalar hakkında konuşan baskın sesler genelde sokaklarda mücadele edenlerden çok, uzaktan yorum yapan profesyonel "uzman"lardı. Devrimleri Yazmak işte bunu telafi etmeyi amaçlıyor. Otokratik yönetimlere, insan hakları ihlallerine, siyasetin yozlaşmışlığına ve yoksulluğa karşı, insanlıkdışı polis saldırıları, biber gazı, dayak, gözaltı, işkence, taciz ve tecavüze karşı, Arap dünyasındaki komşu halkların birbirini etkileyen kadim mücadelelerini, halen devam etmekte olan bu sürece bilfiil katkıda bulunmuş kişilerin tanıklıklarıyla aktarıyor. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasında, kişisel olan ile siyasalın kesişiminde yer alıyor. İsyanların nedenlerine, bundan sonra neler olabileceğine dair muazzam içgörüler sunuyor ve umutla tekrar tekrar hatırlatıyor: Bu daha başlangıç... | İÇİNDEKİLER |
Önsöz Sunuş Samar Yazbek
1 Şafağa Selam: Acısıyla Tatlısıyla Devrime Tanıklık Etmek (Tunus) Malek Sghiri
2 Bekleyen Kent Kahire (Mısır) Yasmine El Rashidi
3 Bayu ve Leyla (Libya) Mohamed Mesrati
4 Biz Kırlangıç Değiliz (Cezayir) Ghania Mouffok
5 Direniş: Sözcüklerle Silahlanmak (Yemen) Jamal Jubran
6 Kuleden Aşağıya İnmek (Bahreyn) Ali Aldairy
7 Hüsnükuruntu (Suudi Arabistan) Safa Al Ahmad
8 Gösteriler Devam Ediyor: Bitmemiş Bir Devrimin Günlüğü (Suriye) Khawla Dunia
Katkıda Bulunanlar
| OKUMA PARÇASI |
Önsöz, s. 9-12. Arap dünyasındaki ayaklanmalara birinci elden tanık olduğumuzu düşünmek hoşumuza gitmişti doğrusu. Tüm dünyada, televizyon ve bilgisayar ekranlarından gelişmeleri canlı izlemenin büyüsüne kapıldık. Yazıları, resimleri, güncellemeleri, dünyaya yayabileceğimiz ve kendimizi olayın bir parçası gibi hissetmemizi sağlayacak her şeyi elimizden geldiğince çabuk ve sık sık Twitter ve Facebook' ta paylaştık. Oysa Arap dünyasında gelişmeleri yerinde yaşayanlar için bu olaylar uzun zamandır geliyorum diyordu. Yemen'den Jamal Jubran gibi aktivistler, bazı hükümetlerin aslında ne kadar baskıcı olduğunu, uluslararası medyanın diktatöre "diktatör" demeyi nihayet içine sindirmesinden çok daha önce anlamışlardı. Nitekim Jubran "Direniş: Sözcüklerle Silahlanmak" başlıklı makalesinde şöyle diyor: "Sözcükler benim silahımdı." Spot ışıkları bu despotlara ve onlara karşı gerçekleştirilen kitlesel protestolara çevrilmeden önce, zorbaların mutlak idaresine meydan o... Devamını görmek için bkz. | |
Sunuş, s. 15-21. Samar Yazbek Devrim hakkında yazmak kolay değil. Ahlaki bir ikileme yol açıyor: Bizzat devrimin mayalandığı yerin dışında harcanan bir çaba geçerli midir? Susmak ve aktivizm mi tercih edilmelidir? Yoksa, kimi zaman devrimin meydana geldiği yerdeki gerçekliğin bir adım gerisine çekilmeyi gerektirse bile, yazmak da geçerli bir katılım biçimi olabilir mi? Sonuçlarından emin olamayacağımız tercihlere götüren sancılı sorular bunlar. Yine de tarihe baktığımızda, devrim üzerine en büyük yapıtların çoğunun, hiçbir zaman olayların merkezinde bulunmamış, kenarda durmuş ya da gelişmeleri uzaktan izlemiş yazarlar tarafından yazıldığını görüyoruz. Özellikle Facebook, Twitter ve diğer internet platformlarının yazının etkisini daha da artırdığı, yazma uğraşının politik aktivizme derinden bağlı olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bu yeni iklimde, öncelik yaşanan olayların hızla aktarılmasına ve özümsenmesine veriliyor. Sonra bunlar elene... Devamını görmek için bkz. | |
|