| ISBN13 978-975-342-833-0 | 13x19,5 cm, 152 s. |
Liste fiyatı: 145.00 TL İndirimli fiyatı: 116.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":145.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"968","item_name":"İktidarın Mahremiyeti","discount":29.00,"price":145.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | İktidarın Mahremiyeti İstanbul'da Hayat Kadınları, Seks İşçiliği ve Şiddet Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen Kapak Kolajı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2011 | 4. Basım: Ekim 2022 |
Seks işçiliği yapan kadınların hayatlarını anlama çabası, devleti, devletin aldığı şekilleri, devletin şiddetini ve bu şiddetin cisimleşerek nasıl bedenlerin, insan ilişkilerinin ve hayatların maddi ve hayali parçaları haline geldiğini görmeyi gerektiriyor. Seks işçisi kadınların hayatlarına bakmak, aslında kendi hayatlarımıza da bakarak devletin çoğu zaman kolaylıkla gözümüzden kaçan örgütlenme biçimlerini görebilmeyi mümkün kılıyor. "Eril devletin mahremi" diye nitelendirdiğim fuhuş alanı, kuşkusuz devletin erkek vatandaşları için kurmuş olduğu bir mahremiyettir. Devletin erkek vatandaşlarıyla cinsel arzu üzerinden imzaladığı ve seks işçisi olarak çalışmayan kadınlara kapalı olan bir antlaşmadan bahsediyoruz. Dahası, erkeklerin genelevlere ve buralarda çalışan kadınlara erişimleri devlet güvencesi altında ama fuhuşla ilgili kurumsal bilgi alanı erkeklere de kapalı. Bu alandaki "organize sessizlik" de gösteriyor ki, fuhuşla ilgili bilgi hâlâ bir tür devlet sırrı olarak korunuyor. Bu kitabımı, şimdiye kadar hayat kadınlarını "kötü", "düşmüş" ve "namussuz" kadın diye yaftalayan ve bu yolla diğer kadınların da "namusunu" tanımlayan egemen dilin ötesine geçerek, seks işçiliği hakkında yeni bir dil oluşturma yönünde feminist bir katkı olarak görüyorum. — Aslı Zengin | İÇİNDEKİLER |
Teşekkür Giriş
1. Sesin Mahremiyeti 2. Mekânın Cinselliği: Cinselliğin Mekânları 3. Şiddet ve İktidarın Cinsiyeti 4. Sonuç Yerine
Kaynakça Dizin
| OKUMA PARÇASI |
Birinci Bölüm, Sesin Mahremiyeti’nden, s. 41-45. Her araştırmacının çalıştığı alanla ilgili anlatacak farklı bir hikâyesi vardır. Araştırmacının alanla kurduğu ilişkinin kendisi aslında bütün bir araştırma projesinin içeriğini belirler. Eminim birçok sosyal bilimcinin yaşadığı ya da yaşamasa bile duyduklarından aşina olduğu bir şey var ki, o da yapılması planlanan araştırmaya dair öncesinde hazırlanmış soruların çalışma sürecinde geçersiz hale gelebildiği. Kafamızdaki tonlarca soruyla işin ucundan tutmaya başlamak sıkıntılı bir süreçtir. Ve bu soruların çoğu da yine kafamızda oluşturduğumuz bir sürü varsayıma dayanır. Fakat ne yazık ki (ya da ne mutlu ki!) alana "girmek" ya da alanı deneyimlemek, kafamızdaki birincil soruları alaşağı etmekle kalmaz, aynı zamanda daha önce hiç düşünmediğimiz, aklımızın ucundan bile geçmeyen birçok sorunun ortasına savurabilir bizleri. Bu bazen kaosa, bazen de daha önce hiç çıkılmamış düşünsel yolculuklara kapı açabilir. Neticede söylemek ... Devamını görmek için bkz. | |
|