| ISBN13 978-975-342-785-2 | 13x19,5 cm, 382 s. |
Liste fiyatı: 300.00 TL İndirimli fiyatı: 240.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":300.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"943","item_name":"Mahremiyet ve Kamusallık","discount":60.00,"price":300.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Mahremiyet ve Kamusallık Kitle İletişim Aracı Olarak Modern Mimari Özgün adı: Privacy and Publicity Modern Architecture as Mass Media Çeviri: Aziz Ufuk Kılıç Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen, Özge Çelik Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 2011 | 4. Basım: Haziran 2024 |
Modernlikle birlikte mimari üretim sokaklardan fotoğraflara, filmlere, basılı yayınlara ve sergilere kaydı. Bu kaymaya paralel olarak duvarlardan ziyade imgelerle tanımlanan yeni bir mekân kavrayışı ortaya çıktı. Modernlik böylece mahrem olanın kamusallığı haline geldi. Modern mimarlık, mahrem ile kamusal arasındaki geleneksel ilişkiyi tamamen farklı değerlendiriyordu: Sonuçta mekân deneyimini de kökten değiştirmiş oldu. Mahremiyet ve Kamusallık, modern mimarlık hareketinin iki önemli şahsiyetinden, Adolf Loos ve Le Corbusier'nin eserlerinden yola çıkıyor ve modern mimariyi "modern" yapanın, kitle iletişim araçlarıyla kurduğu yeni ilişki olduğunu öne sürerek, daha önce görülmemiş boyuttaki kitle iletişiminin geleneksel mekân ve öznellik anlayışlarını temelden sarstığını savunuyor. Mimari eleştiri de bu bakış farklılığından nasibini alıyor: Colomina modern mimariyi, onu kitle kültürüyle zıtlık oluşturan bir yüksek sanat biçimi olarak düşünen konvansiyonel eleştiriyle anlamamızın mümkün olmadığını öne sürüyor ve tersine çevrilmiş bir stratejiyle mimari üretimi yirminci yüzyılın kitle iletişim sistemlerine yerleştiriyor. Arşivden şehre, modaya, savaşa, reklamcılığa ve müzeye kadar uzanan entelektüel bir yolculukta, mekânları algılama ve deneyimleme biçimlerimizdeki değişikliklerin izini süren kitap, mimari söylemi çizim, model, fotoğraf, kitap, film ve reklam gibi pek çok temsil biçiminin kesişim noktası olarak gördüğü için, mimari nesneye, yani artık başlı başına bir temsil mekanizması haline gelmiş olan "bina"ya başka gözlerle bakmayı öneriyor. | İÇİNDEKİLER |
Önsöz İspanyolca Basıma Önsöz Arşiv Şehir Fotoğraf Reklam Müze İçmekân Pencere Notlar Resimler Dizin | OKUMA PARÇASI |
İspanyolca Basıma Önsöz, s. 15-17. Bu kitap ilk defa on altı sene önce İngilizce olarak yayımlandı, çok geçmeden de dört dile çevrildi. Peki daha önce İspanyolca, anadilimde yazmaya kalkıştığımda başıma bin bir türlü dert açıldığı halde, kitabı bu dilde yayımlama fikri de nereden çıktı şimdi? Sınırları bir kere daha aşmak için geri dönmek niye, yoksa İspanyolca ile İngilizce arasında koca bir okyanus mu var sınırdan ziyade? Bu kitap aslında benim tezim; Paris'te araştırma yaptım, New York'ta 1980'lerde yazdım ve Barselona'da Ocak 1991'de, yani Körfez Savaşı sırasında savundum. Madrid'deki Uluslararası Barajas Havalimanı Irak'a giden Amerikan savaş uçakları nedeniyle saatlerce kapalı kalınca, hem tez savunmam ertelendi hem de bir sonraki kitabımın ne olacağı aklımda yavaş yavaş belirmeye başladı, adeta içime doğdu: Domesticity at War (Savaş Vakti Ev Hali). 1980'lerde mimari ile kitle iletişim araçları arasındaki ilişkiden bahsetmeye kalkışsanız, muhtemelen... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ogan Güner, "Mahremiyet ve Kamusallık", Bilim ve Gelecek, 12 Haziran 2015 İnşaat çağında yaşıyoruz. Kentsel dönüşüm, emlak piyasası, AVM’ler, kamusal alan düzenlemeleri; her biri ana arterlere, köprülere yakın olmakla böbürlenen, kendi içine kapalı siteler, gündelik hayatımıza, politikayla etle tırnak kadar iç içe geçmiş saldırgan bir devinim kazandırıyor. Gazete sayfalarını çeviriyor ya da tv reklamlarını izliyoruz ve 3D animasyonlarla, maketlerle pazarlanan, 0 faizli sitelerdeki evlerden hangisine gücümüzün yeteceğini hesaplıyoruz. Bu evler içleri kadar, belki de içlerinden de ziyade, dış dünyaya kapalı “kamusal” alanlarının (“yaşam alanı” diyorlar) cazibesiyle pazarlanıyor. Ağaç var. Oyun alanı var. Alışveriş merkezi var. Spor salonu var. Bazen göl bile var. O da yetmezse “tema siteler” var. İster Venedik’te yaşayın, ister İstanbul’un periferisinde Boğaz yalılarında oturun. Yeni Türkiye’nin çekirdek ailesinin hafta sonundaki boş zamanları içinse AVM’lerimiz v... Devamını görmek için bkz. | |
|