| ISBN13 978-975-342-107-2 | 11x18 cm, 130 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| İki Dünya Savaşıyor Özgün adı: War of Two Worlds Çeviri: Güzide Gürbüz Yayın Yönetmeni: Bülent Somay Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Örnek Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 1995 |
Dünya ve Mars arasındaki savaş bitmiş, Dünya yenilmişti. Mars, Dünya'yı işgal etmiş, iletişimi, ulaşımı ve sanayii yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başlamıştı. Bir Dünyalı ve bir Marslı, David Arnfeld ve Regelin dzu Koruthan, iki gezegeni de mahvolmanın kıyısına getiren savaşın göründüğü kadar "masum" olmadığından şüphelenmeye başladılar. Neden iki taraf da bu kadar çok "hata" yapmıştı? Neden taraflardan biri zafere çok yaklaştığı halde bir türlü sonuca yönelik adımları atma kararlılığını gösterememişti? İki arkadaş bu soruların cevaplarını ararken iki gezegenin tüm güçlerini karşılarında bulurlar... "Gözlerinde hüzün okunuyordu. 'Ekonomimiz kötü sarsıldı. Halkımız ağır vergiler altında kıvranıyor. Hepimiz fakirleştik ve ırkımız tarihin eski sayfalarına geri döndü. Kendimizi toparlamamız bir asır sürecek. Ne zafer!' Uzun bir süre konuşmadan oturduk. Sanırım ikimiz de aynı şeyleri düşünüyorduk. Sanki Dünya'nın ve Mars'ın içine şeytan girmişti. Nedeni ne olursa olsun sanki bir şey iki ırkı hem birbirlerinin hem de kendi yıkımlarına doğru itti. Bu savaş hiç gerekli değildi, sadece yıkım getirdi. Tam bir aptallık ve delilik örneği." | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümü, s. 5-9 Güneş çabuk battı, gece Atlas Okyanusu'na hemen indi ve dünyanın öbür yakasına aktı. Birkaç lamba şehrin içinden göz kırptı; ama şehrin büyük kısmı karanlıktı. Yukarısı daha aydınlıktı, yıldızlar belirginleşmişti. Baş Bilge, Güneş Sistemi'nin lordu, pencereyi açtı ve öne eğildi, takımyıldızlarını seyrederken uçsuz bucaksız Brezilya topraklarından gelen sıcak havayı içine çekip soludu. "Güzel bir dünya, geniş, iyi bir gezegen, uğruna savaşılacak ve çok sevgili bir eş gibi sarıp sarmalanacak bir dünya," diye düşündü. Camda görünmek onun için riskli değildi ve karanlık San Paulo'nun tepesindeki gizli dairesine gürültü ulaşmıyordu. Orada, yukarıda, sadece yavaş ve kederli rüzgâr vardı. Her yerde sessizlik ve yalnızlık kol geziyordu. İç çekti, ışıkların odayı otomatik olarak aydınlatmasıyla başını çevirdi. Yorgunluk, omuzlarına bir yük gibi çökmüştü. Av tamamlanmıştı. Evet, bu son perde de inmişti ama gerçekten öyle miydi? Ardından ne ge... Devamını görmek için bkz. | |
|