| ISBN13 978-975-342-357-1 | 13X19,5 cm, 217 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | İkinci Susurluk Bir Kasaba Cinneti Yayıma Hazırlayan: Vehbi Ersan Yayın Yönetmeni: Ruşen Çakır Kapak ve Grafik Tasarım: Emine Bora, Semih Sökmen |
Dizgi Metis Yayıncılık Baskı Hazırlık Metis Yayıncılık Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Cilt Sistem Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Nisan 2002 |
6 Nisan 2001 günü, Balıkesir'e bağlı Susurluk ilçesinde, 11 yaşında bir kız çocuğu cinsel tacize uğradı ve vahşi bir cinayete kurban gitti. Cinayete tepki gösteren binlerce kişi, zanlı Güneydoğu kökenli olduğu için "Susurluk Kürtlere mezar olacak" sloganıyla sokaklara döküldü, Güneydoğululara ait ev ve işyerlerini tahrip etti. Sonuçta bütün bunlar, Türkiye'nin taşrasında zaman zaman ortaya çıkan etnik ve kültürel öfke patlamalarının yeni bir örneği olarak kayıtlara geçti. Gazeteci Zülfikâr Ali Aydın, diğerleri gibi kısa zamanda unutulmaya yüz tutan Susurluk olaylarının taraflarıyla doğrudan görüştü ve adım adım "kasaba cinneti"nin nasıl oluştuğunu İkinci Susurluk adıyla kitaplaştırdı. 3 Kasım 1996'da Susurluk'taki kaza mafya-siyaset-polis üçgenindeki derin ve karanlık ilişkileri açığa vurmuştu. Beş yıl sonraki olaylar ise Türkiye toplumunun bir arada yaşama konusundaki sorunlarını gözler önüne serdi. Bir taşra kasabasında söylentilerin gücünü, halkın çabucak değişebilen ruh halini, kültürel önyargıları, ekonomik çıkarları anlatan usta işi bir gazetecilik kitabı... | İÇİNDEKİLER |
Sunuş Önsöz 1 Recep İpek ve Bismil'den Susurluk'a Göç 2 Susurluk Ayaklanıyor 3 Kürtlere Karşı Şiddet 4 Olay Sonrası Susurluk 5 Recep İpek İtiraf Ediyor 6 Cinayet Sonrası İddialar 7 Etnik Ayrımcılık Yargıda 8 Gösterici Sanıkların İfadeleri 9 Göstericilerin Profili 10 Susurluk ve Kürtler 11 Kızları Öldürülen Çaldıran Çifti: "Ankara'dan Sınır Çekelim, Gelmesinler" 12 Zanlının Ağabeyi Ömer İpek: "Kardeşimin Kötü Alışkanlıkları Vardı" 13 Siyasetçiler Konuşuyor 14 Ayrımcılık Mağdurları Konuşuyor 15 Susurluklular Ne Dedi? 16 Recep İpek'in Cezaevi Mektupları | OKUMA PARÇASI |
Kemal Can, Sunuş, "Sap ile Saman Tehlikeli Ölçüde Yakındır", s. 11-18 Türkiye 1980 ortasından itibaren sert bir çatışma ve bu çatışmadan beslenen kutuplaşma ve gerilimler yaşadı. Bu sosyal atmosferin sonucunda, resmi olarak aksi iddia edilse de birlikte yaşama pratiği önemli yaralar aldı. Çoğu şimdi hatırlanmayan trajediler yaşandı. Gündelik hayatta pek de üzerinde durulmadan söyleniverilen önyargılar, yargılar, bazen espri konusu olan aşağılamalar, "uygun mekanizmalarla" ve "elverişli" zeminde buluştuğunda ciddi şiddet gösterileri olarak karşımıza çıkıverdi. Çıkarları, dertleri bir olabilecek insanlar birbirlerine düşmanlaştı/düşmanlaştırıldı. Kimileri için milliyetçiliklerinin gereği, kimileri için kültürel özgürlük, bazıları için devletin bekası, bazıları içinse siyasetin gereği olarak gerilimle fazla oynandı. Ve öyle görünüyor ki, gerilimle oynama niyeti ve ihtiyacı hâlâ mevcut. Hâlâ bu ülkede, kanun dışı çeteler eliyle adam kaçırmış, öldürmüş kişilerin kahraman olu... Devamını görmek için bkz. | |
Önsöz, s. 19-20 6 Nisan 2001 günü, Susurluk'ta 11 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi Avşar Sıla Çaldıran kayboldu. Susurluk'un tanınan ailelerinden birinin ferdi olan kız çocuğunun kaybolduğu haberi, ilçe meydanındaki hoparlörlerden duyuruldu. İlçe sakinleri, herkesi huzursuz eden bu haberin merkezindeki kayıp kız çocuğunu aramaya koyulduğunda Susurluk, yeniden Türkiye'nin gündemine gireceği olaylara da adım attı. Kayıp çocuğun boğularak öldürülmüş cesedi, bir gün sonra Diyarbakırlı eski bir köy korucusu Recep İpek'in evinde bulundu. Kız çocuğuna tecavüz edildiği söylentisiyle birlikte, aynı anda Recep İpek'in PKK'lı olduğu kulaktan kulağa yayıldı. Kumar yüzünden önce işini kaybeden ardından eşi tarafından terk edilen Recep İpek'in işlediği adi bir cinayet Kürtlere fatura edildi. Bir anda, binlerce kişi sokağa dökülerek, aleyhine sloganlar attıkları Kürtlere ait, ev ve işyerlerini yakıp yıkmaya başladı. Susurluk yakın tarihin önemli etnik cinnetlerden birine bu ol... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ahmet Şık, “Ayranıyla değil cinnetiyle...”, Radikal Kitap Eki, 5 Mart 2002 Susurluk'un ayranıyla anılması 3 Kasım 1996'daki 'malum kaza'ya dek sürmüştü. O gün bugündür kimsenin dilinden düşmeyen çetelerin adının önüne hep yerleştirildi Susurluk ve yaklaşık 5 yıl sonra yeniden oturdu Türkiye'nin gündemine. Balıkesir'in 'şirin' ilçesini yine dillere düşüren ise 6 Nisan 2001 günü, 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran'ın öldürülmesinin ardından yaşanan 'toplumsal organize cinnetti'. Bu olay 'Türkiye'de zaman zaman yaşanan etnik ve kültürel öfke patlamalarının yeni bir örneği' diye kayıtlara geçti. Zülfikar Ali Aydın'ın kitabı, daha önceden koruculuk da yapmış olan Recep İpek adlı bir Kürt işçinin, ilçenin yerlilerinden olan Çaldıran ailesinin 11 yaşındaki kızları Avşar'a cinsel tacizde bulunmasının ardından boğarak öldürmesinden sonra, halk arasında başlayan söylenti ve dedikodularla cinayetin nasıl bir etnik şiddet örneğine dönüştüğünü anlatıyor. Kitabının önsözünde ... Devamını görmek için bkz. | |
|