| ISBN13 978-975-342-396-0 | 13x19,5 cm, 170 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Kıbrıslı Türk Gençleri Konuşuyor Yayıma Hazırlayan: Vehbi Ersan Yayın Yönetmeni: Ruşen Çakır Kapak ve Grafik Tasarım: Emine Bora, Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2002 |
Türkiye'nin 1974'te Kıbrıs'a düzenlediği "barış harekâtı" ile adadaki iki toplumun bölünmesi kesinleşti. O tarihten itibaren Kıbrıs konusu, başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere uluslararası toplumun gündemine taşındı. Günümüze kadar sorunun çözümü için sayısız plan geliştirildi; taraflar kimi zaman birbirini suçladı, kimi zaman doğrudan müzakere masasına oturdu. Bu süre zarfında adada yepyeni bir kuşak yetişti: Harekâtla birlikte dünyaya gözlerini açanlar 30 yaşlarına merdiven dayadı... Kıbrıslı Türk Gençleri Konuşuyor, kangren olmuş bu yarayı, adanın kuzeyinde yaşayan gençlerin bakış açısıyla irdeliyor. Kitabın yazarı Çağla Güngör, Türkiyeli olmakla birlikte çocukluğunu ve ilk gençliğini Kuzey Kıbrıs'ta geçirmiş. O da görüştüğü Kıbrıslı gençlerin çoğu gibi 1974 doğumlu, yani harekâtla yaşıt. Anne babalarının acı hatıralarıyla büyüyen Kuzey Kıbrıslı gençler, sorunlarla dolu bir tarihin yükünü omuzlamış bir kuşağın çarpıcı bir örneğini vermekle kalmıyor, adadaki çözümsüzlüğün tek tek bireylerin yaşamlarını nasıl etkilediğini anlatıyorlar. Krizler ve müzakereler ortamında gözden kaçırılan Kıbrıslıların en azından bir bölümünün ne düşündüğünü ortaya koyan bu kitap, Kıbrıs sorununun yeniden gündeme geldiği bugünlerde, gerçek çözüm ve barış çabalarına katkı sağlayabilir. | İÇİNDEKİLER |
Önsöz "Rumların Bizi Öldürmelerini Beklerdim" "Gördüm ki, Onlar da Bizim Gibi İnsanmış" "Babamın Hayaleti Düşmanım Değil Ya!" "Gönlümde Yatan, Türk Dünyasının Parçası Olmak" "Bir Rum'u Kadın veya Çocuk Olarak Düşünemezdim" "Okulda Kıbrıs'tan Çok Türkiye'yi Öğrendik" "Generation 74 Durumları Yani" "Bölünmenin Ne Demek Olduğunu Yiğitler Burcu'nda Anladım" "Şimdi BRT'de Olsam Farklı Şeyler Söylerdim" "Oğlum, Atatürk'ü Rumların Öldürdüğünü Zannediyor" "Bir An Bir Rum Kadınla Göz Göze Geldim" "Bir Türk ile Rum'un Aynı Mahallede Yaşayacağını Sanmıyorum" "Bu Adada Sanki İki Çocuk Birbiriyle Yarışıyor" "Aynı Gökyüzü Altında Kader Birliği İçindeyiz" "Rumlara Karşı Düşmanlığım Var" "Güney Sadece Bir Boşluk Benim İçin" "Nereye Kadar Türkiye ile Gidebiliriz?" "Türk'ün Türk'ten Başka Dostu Yok Sonuçta" "Türk Solu Kıbrıs'la Yüzleşmek İstemiyor" "İkiye Bölünmüş Zavallı Bir Başkent Lefkoşa" "Rumlar Kaşınmazsa Türkiye Onlara Dokunmaz" "Burayı Paylaşmayı Öğrenmeliyiz" "Milliyetçilikten Kaçarsak Kimliğimizi Kaybederiz" "Rum Hemşireler Türkân Şoray'ı Çok Seviyormuş" "Tellerden Atlayıp Öbür Tarafa Geçmek İstedim" "Herkesin Güneyi Var, Senin Yok" | OKUMA PARÇASI |
Önsöz, s. 7-9 Girne'deki 23 Nisan İlkokulu'na gidiyordum. Sanırım birinci sınıftaydım. Sınıfıma gitmek için okulun avlusundan geçtiğimde, avluda panolar gördüm. Panolarda topraktan çıkarılmış cesetlerin başında ağlayan insanların, beyinleri oyulmuş bebeklerin, yüzlerinde dehşet ifadesi, kucaklarında bebekleri can havliyle bir şeyden ya da birilerinden kaçmaya çalışan kadınların fotoğrafları vardı. Hayatımda korkuyla o gün tanıştım. Korkuyla, ötekiyle ve düşmanla. Okulda o fotoğrafları, 21 Aralık gününün anlamını bize nasıl açıkladılar tam olarak hatırlamıyorum. Ama o geceden itibaren geceleri Rumların bize saldırmasından, sonumun o fotoğraflardaki çocuklar gibi olmasından korkmaya başladım. 1974'ten sonra aileleri Güney'den Kuzey'e göç eden arkadaşlarım bazen okula, ailelerinin evlerinde buldukları "evin eski sahiplerine" ait fotoğraflar getirirdi. Fotoğraftaki Rumlar bizim için sınırın öteki tarafında yaşayan, nasıl yaratıklar olduklarını net olarak bilemediğimiz ama h... Devamını görmek için bkz. | |
"Rumların Ağaçların Arasından Gelip Bizi Öldürmelerini Beklerdim", s. 11-18 Annemin ailesi Kuzey'e Limasol'dan gelmiş. Babam ise Mağusa'nın şu anda Rum tarafında kalan bir köyündenmiş. Bölünmeden önceki hayatlarından anlattıkları hep iki farklı yönde oldu. Dedem Limasol'da önemli bir polis çavuşuymuş. Sürekli o köyden bu köye tayini çıkarmış. Her köyde, köylüler tarafından krallar gibi karşılanırlarmış. Rum köylerinde de köylüler kasalarca sebze-meyve getirirlermiş evlerine. Rumlarla aralarında sorun çıkmadan yaşayıp giderlermiş. Babam da o dönemi bolluk dönemi olarak anlatır, hiç maddi sıkıntı çekmediklerini, çok rahat yaşadıklarını söyler. Öte yandan belli bir dönemden sonra Türk-Rum kamplaşmaları başlamış, mesela annem gittiği Rum ilkokulunda, yakın Rum arkadaşları olmasına rağmen, Türk olduğu için zaman zaman dışlanmış. 1963 olayları patlak verdiğinde ise, ortalık bir anda buz gibi olmuş ve okuldaki Rum-Türk arkadaş grupları bir anda dağılmış. Hele Maria diye yakın ... Devamını görmek için bkz. | |
|