| ISBN13 978-975-342-155-3 | 13x19,5 cm, 360 s. |
Liste fiyatı: 284.00 TL İndirimli fiyatı: 227.20 TL İndirim oranı: %20 {"value":284.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"17","item_name":"Deli Dumrul'un Bilinci","discount":56.80,"price":284.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Deli Dumrul'un Bilinci Türk-İslam Ruhu Üzerine Bir Kültür Psikolojisi Denemesi Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Eylül 1997 | 6. Basım: Eylül 2022 |
Türklerin tarihindeki en önemli dönüm noktasının İslamiyet'in kabulü olduğu konusunda hemen tüm tarihçiler birleşir. Ancak animist-şamanist eski Türk topluluklarının İslamiyet'in zorlayıcı gücüyle karşılaştıklarında yaşadıkları ve hiç kuşkusuz ülkemizin bugününde de etkisini sürdüren sancılı/coşkulu geçiş sürecinin yeterince irdelendiği söylenemez. Psikiyatr Bilgin Saydam, bir psiko-mitoloji denemesi olarak tanımladığı yapıtında, yöreselde evrenseli, tekilde tümeli yakalama kaygısı ile eski Türk halk edebiyatının ustalık ürünü eserlerinden Dede Korkut Kitabı'nda yer alan "Deli Dumrul Boyu"nu Türklerin tektanrılı dine geçiş sürecinde yaşananların yansıması olarak ele alıp yorumluyor. Bireysel boyutta her ölümlünün yaşaması mümkün ve "gerekli" bir sarsıntının, bireyin dünyaya, öznel gerçekliğin dış gerçekliğe, bireysel erkin evrensel düzene çarpışının öyküsü olan "Deli Dumrul Boyu", aynı zamanda bu geçiş sürecinin kahramanları olan atalarımızın ve bizlerin de öyküsünü anlatıyor. Bilgin Saydam'ın deyişiyle "Anacıl Eylemlilik ile Ata Erki Arasında Sıkışmışlığın Kahramanı" Deli Dumrul'un serüveni günümüz Türk-İslam ruhuna dek uzanan sürecin ipuçlarını veriyor. Kitabın bu ikinci basımı, yazar tarafından gözden geçirilmiş ve açıklayıcı notlarla zenginleştirilmiştir. | İÇİNDEKİLER |
Öndeyiş Kuramsal Çevçeve ve Yöntem
Çalışma Materyalinin Takdimi: Kitab-ı Dedem Korkud - Deli Dumrul Boyu Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu
•
Birinci Bölüm Özne-Nesne Geriliminde Bilinç ve Bilinçlilik Kavramları Bilinç'in Taşıyıcısı Olarak Benlik/Benlik Bilinci
İkinci Bölüm Bilincin Öyküsü Olarak Mitoloji Birincil Düşünce Sürecinin Yaratıcı Ürünleri Olarak Masallar ve Mitler
Üçüncü Bölüm İslamiyet Öncesi Türk İnancı ve Dünya Görüşü Şamanist-Animist Türklerde Anacıl Ruhsal Örgütlenme: "Ak İne" ve "Han Ülgen"
Dördüncü Bölüm Deli Dumrul: Anacıl Eylemlilik ile Ata Erki Arasında Sıkışmışlığın Kahramanı
Beşinci Bölüm Travma ve Yaratıcılık/Şiddet ve Şefkat: "Yeni" ile Etkileşmenin Biçimleri
Altıncı Bölüm Anacıl Yönelimden Babacıl Yönelime: Bir Bilinç Sıçrayışı Denemesi Türk-İslam Bağdaşımı "Eski-Yeni" Bocalaması ve Erkek-Kadın İlişkilerinde Kısırdöngü Yüz Kırk Yılın Şafağında Umarsız Bir Deli Dumrul Kozmik Ağacın Ötesi: Türk-İslam Mistisizmi
Sondeyiş
Notlar Kaynakça Dizin
| OKUMA PARÇASI |
Öndeyiş, s. 7-11 Masallar, mitler, halk hikâyeleri, ortak (kolektif) bilinçdışının ürünleridir; ait olduğu topluluğun bireye sunduğu, binyıllar boyunca yaşanagelmiş, sınanmış zihin modellerini sahnelerler. Bireysel-psikolojik düzlemde rüyalarla benzerlikleri vardır. Rüyaların temel dokusu birincil düşünce süreçlerine indirgenebilir. Bu ortak ürünlerde ise, bilinçdışı dinamiklerin oluşumunu belirleyen birincil düşünce süreçleri, dış gerçekliği gözeten ikincil düşünce süreçleriyle bağlantı içinde işlenmiştir. Yani iç ve dış gerçekliklerin birbirini "doğrulayan" biraradalıkları söz konusudur. Özellikle mitler, insan ruhunun yaratıcı eylemlerle yaptığı sıçramaları, nesiller boyunca canlılığını koruyan, ileriye açık kazanımlar şeklinde yansıtmaktadır. Bu ortak ürünler, insan bilincinin gelişim öyküsünü ve bu zorlu süreç içindeki korku, kaygı, umut, coşku gibi yaşantılarını aynalar. Gerek birey ve gerek kültür olarak insanı anlamak, mitlerin müziğine kulak vermekten geçer. Ya... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Yavuz Erten, “ ‘Deli Dumrul’dan Konuşmak”, Gazete Pazar, 17 Mayıs 1998 "Türk-İslam Ruhu" üzerine bir kültür psikolojisi denemesi olarak takdim edilen eserde Saydam, Dede Korkut'un Deli Dumrul öyküsünü psikanalizin ve analitik psikolojinin çeşitli kuramlarının yardımıyla çözümlüyor. Öykünün doğduğu zaman ve yerin özellikleri Türklerin İslamiyet'I kabul dönemini yansıtmakta. Bu yüzden Saydam'a göre, Deli Dumrul'un kişiliğinde, bu kişiliğin karşılaştığı krizde ve bu krizden çıkışında, Türklerin İslamiyet'e geçiş döneminde yaşadıkları karmaşayı görmek mümkün. … Saydam'a göre, "hemen tüm tarihçiler tarafından, Türklerin tarihindeki en önemli dönüm noktası olarak nitelendirilen İslamiyet'in kabulü, bir geçiş dönemi söylevcisi/söylencisi olarak Dede Korkut tarafından 'Deli' Dumrul'un 'us'lanma sürecinde öyküleştirilmiştir." (s. 9) Yazar çok zengin ve çok iyi sentezlenmiş psikolojik kuram katkısıyla bu geçiş sürecini "Ana Tanrıça" efsaneleri ile "Baba Tanrı" inanışı ara... Devamını görmek için bkz. | |
Roche Dergisi, Sayı 1, Kış 1998 Türklerin tarihindeki en önemli dönüm noktasının İslamiyet'in kabulü olduğu konusunda hemen tüm tarihçiler birleşir. Ancak animist-şamanist eski Türk topluluklarının İslamiyet'in zorlayıcı gücüyle karşılaştıklarında yaşadıkları ve hiç kuşkusuz ülkemizin bugününde de etkisini sürdüren sancılı/coşkulu geçiş sürecinin yeterince irdelendiği söylenemez. Psikiyatr Bilgin Saydam, bir psikomitoloji denemesi olarak tanımladığı bu yapıtında, yöreselde evrenseli, tekilde tümeli yakalama kaygısı ile eski Türk Halk Edebiyatı'nın ustalık ürünü eserlerinden Dede Korkut Kitabı'nda yer alan "Deli Dumrul Boyu"nu Türklerin tektanrılı dine geçiş sürecinde yaşananların yansıması olarak ele alıp yorumluyor. Bireysel boyutta her ölümlünün yaşaması mümkün ve "gerekli" bir sarsıntının, bireyin dünyaya, öznel gerçekliğin dış gerçekliğe, bireysel erkin evrensel düzene çarpışının öyküsü olan "Deli Dumrul Boyu" aynı zamanda bu geçiş sürecinin kahramanları ola... Devamını görmek için bkz. | |
Barlas Özarıkça, “Deli Dumrul'dan Deli İbrahim'e”, Cumhuriyet Kitap, 2 Temmuz 1998 İki ucu açık bırakıldığında zaman uzak geçmişle uzak gelecekte sürüp giderken her birimiz için hayat, ne yapmışsak, ne yapıyorsak o'dur; geçmişten bugüne ne yaptığımız uzaysal ve dünya tarihselliğindeki toplumsal koşullara bağlıdır, bu benden önce kurulmuş hakîm genel koşullar birey olarak benim tercihim değildir, dayatılmıştır, bu koşullar bana ait (benim yarattığım) değildir; o duruma yalnızca kendi durumumuzu, olumlu, olumsuz kendi tavrımızı katmışızdır. Büyük Program da bana ait değildir. Gelimli gidimli, ölümlü olmayı kabul edip etmeyeceğim bana sorulmamıştır. Dolayısıyla artık hiçbir zaman demokratik (!) olamayacak bu ilişkide kurulmuş âlem nizamınakarşı sorumluluk hissetmem mümkün değildir. Doğanın kendisi tecavüzkâr, saldırgan, yıkıcıdır; eğer doğaya dalkavukluktan vazgeçip kişiselleştirebilseydik, onun bir yanıyla manik depresif olduğunu söyleyebilecektik. İlkel Erkek onun a... Devamını görmek için bkz. | |
|