 | ISBN13 978-605-316-218-6 | 13x19,5 cm, 176 s. |
Liste fiyatı: 28.50 TL İndirimli fiyatı: 22.80 TL İndirim oranı: %20 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Sol: Evin Reddi Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen, Savaş Kılıç Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2021 |
Tuncay Birkan’ın yirmi iki yıllık bir dönem içinde sol, kültür, felsefe, bilim, yayıncılık ve çeviri gibi alanlarda söz aldığı yazıların biraz güncellenmiş hallerini içeren bir seçki Sol: Evin Reddi. Yerlicilikten solun akademikleşmesi tehlikesine, entelektüelin konumundan “Tanrı’nın Ölümü”ne, tahlil gereğinden eylem gereğine, geleceksizlik hissinden kurtulma imkânından farklı bir kır-kent tasavvuru geliştirme ihtiyacına alttan alta birbiriyle bağlantılı temalar etrafında örülen yazılar bunlar. Sol adını verdiği şeyin tam da “ev”in akla getirdiği, konfor hissi veren zihinsel alışkanlıkları, düşünmeden verilen otomatik tepkileri reddetme duruşu olduğunu belirten Birkan, bu yazılarda “hayalgücümüze koyduğumuz ketlemeleri bütünüyle kaldırıp pratiğe yönelik fikir ve hayal geliştirmeye, söz değil eylem üretmeye, mücadele olan/olması gereken her yerde, sömürü ve tahakküm mağduru herkesle yan yana durmaya” çağırıyor bizi.  | İÇİNDEKİLER |
1. Sol: Evin Reddi 2. Solun Son Sözü “Kültürel Çalışmalar” mı? 3. Entelektüel: Toplum ile Yalnızlık Arasında 4. “Tanrı’nın Ölümü”, Ateizm Geleneği ve Sol 5. Mutenalaştırma “Tahlilleri”: Tophane Saldırısı Sonrası 6. “Bir Son Duygusu”: Geleceksizliğin Tarihi ve Bugünü Üzerine 7. Corona’dan Sonra 8. “Sözler Değil. Eylem” 9. “Auerbach İstanbul’da”dan “Said İstanbul’da”ya: Türkiye’de Saidci Yayıncılık 10. Taşraya Bahar Hiç Gelmez mi? 11. Çevirmen: Yabancı Ajanı mı Yabancılığın Ajanı mı? 12. Felsefe Çevirilerinin Durumu 13. Devrimcinin Maneviyatında Bilim: Blanqui
Kaynakça
 | OKUMA PARÇASI |
Sol: Evin Reddi, s. 17-20 Bu ülkede yaşayan solcuların hemen hepsi “yerlilik” meselesini gündeme getirme ihtiyacını şahsen duymamış olsa bile bu ihtiyacın altında yatan saikleri ve kaygıları, bir biçimde hissetmiştir. Özellikle 12 Eylül’den sonra sol, “iletişim kurma”, “meramını anlatma ve karşılık bulma” konusunda bu ülke halkıyla ciddi bir sorun yaşamış; daha doğrusu bunu epey zamandır yaşadığı halde farkına varmamış olduğunu darbe dönemi sırasında yaşadığı korkunç yalnızlık ve terk edilmişlik (hatta ihanete uğrama) hisleriyle anlamıştı. Bunun şoku epey uzun sürdü. Bu duruma tepki olarak bazı solcular “ne halleri varsa görsünler, bu halk buna layık demek ki” gibi bir haletiruhiyeyle kendilerini reklamcılığa, ticarete, sağ partilere siyasi danışmanlık yapmaya, hatta doğrudan buralara katılmaya adadılar. Kimileri bu ülke halkıyla barışmak adına, onlardan biri olmaya, İslam’ı seçmeye karar verdi (buna döneceğiz). Kimileri ise halkla aralarında bir sorun olmadığın... Devamını görmek için bkz. |  |
|