| ISBN13 978-605-316-167-7 | 13x19,5 cm, 232 s. |
Liste fiyatı: 198.00 TL İndirimli fiyatı: 158.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":198.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11366","item_name":"Sardalyanın Gizemi","discount":39.60,"price":198.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Sardalyanın Gizemi Özgün adı: The Mystery of the Sardine Çeviri: Özde Duygu Gürkan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 2019 | 2. Basım: Temmuz 2023 |
"Hayır Peder. Yanılıyorsun… Sen bir Dış Güç tarafından verildiği için ahlak kurallarımız olduğuna inanıyorsun. Bense ölü bedenler pis koktuğu için böyle kurallarımız olduğunu düşünüyorum… İnsan ölü bedenlerin pis kokusunu sevmiyor… Ama etrafındaki dünya öyle ki, öldürmek ve ölü bedenler üretmek zorunda kalıyor. Öldürmekten hoşlanmıyor demiyorum. Kokudan hoşlanmıyor diyorum. Çelişkinin özü bu. Öldürme zevkini bozan nahoş çürüme kokusu karşısında burnunu kapatmasına yol açan o dünya-dışı gücün ne olduğunu soruyor ve cevap olarak dinlerini ve ahlak kurallarını icat edip, sinir sisteminin üst kısmının medeniyetin başlangıcını yaratmasına izin veriyor; nihayetindeyse sadece etin bozulmasını geciktiren buzdolaplarını değil, aynı zamanda hava sızdırmaz gaz odalarını, canlılardaki proteinleri okside eden alev makinelerini ve kokusuz, temiz atom bombalarını icat ediyor. Böylece medeniyet bir zamanlar onu doğuran şeyi bastırmanın yolunu buldu. Hayır, medeniyetimiz ateizm yüzünden değil, ölümün kokusunun giderilmesi yüzünden intihar sürecinde." Polonya asıllı Britanyalı yazar Stefan Themerson’ın hayatının son yıllarında kaleme aldığı Sardalyanın Gizemi, yazarının çokyönlülüğünü ve engin birikimini yansıtan sıradışı bir roman. Merak uyandıran olay örgüsüyle bir dedektif hikâyesini andıran ama derin felsefi diyaloglarıyla, hayata ve tarihe ayna tutan isabetli tespitleri ve toplumsal eleştirileriyle, Öklit’e pabucunu ters giydiren teoremleri ve ince mizahıyla, herhangi bir kategoriye sokulmayı reddeden bir roman. | İÇİNDEKİLER |
Birinci Kısım 1 – Gözlerinin Rengi 2 – Hakiki Dünya 3 – Siyah Kaniş 4 – Büyükelçi, Amiral ve Üçüncü Bir Taraf 5 – Soruları Cevaplamamanın Yolu 6 – Tekerlekli Sandalye 7 – Filozof ile Matematikçi 8 – Dansçı Bayanlar 9 – Yüzbaşı Casanova
İkinci Kısım 10 – Sedir Kutu 11 – Kestirilemez Şeyler Bakanı 12 – Hiçbir Aksiyom Ebedi Değildir 13 – Occam’ın Usturası 14 – Öklit Budalanın Tekiydi 15 – Dünya Kadar Yaşlı 16 – Bütün nehirler denize akar, yine de deniz dolmaz
Koda: Dipnotu İçin Tek Bir Sardalya Bile Yok
| OKUMA PARÇASI |
Soruları Cevaplamamanın Yolu, s. 55-58 Hiçbir şey hissetmiyordu. Küçük, minicik bir inme mi geçirmişti? Koşullar düşünüldüğünde, önemsiz, küçük, minicik bir inme hoş olurdu, memnuniyetle karşılardı onu... Sol ayağını oynattı – hareket ediyordu. Sağ ayağını oynattı – hareket ediyordu. Sol elini ve sağ elini oynattı – onlar da hareket ediyordu. Önce bir gözünü sonra diğerini kapatıp açtı. Peki konuşabiliyor muydu? Kendi sesini duyacak mıydı? Denemeliydi. Yüksek sesle bir şey söylemeliydi. Ama ne? “Artık Piff gittiğine göre zemin kattaki odaları kiraya vermemek için bir neden kalmadı,” demeyi deneyebilirdi. Ama hayır, böyle kalpsizce, alaycı bir şeyi asla yüksek sesle söyleyemezdi. Şimdi olmaz. Bu kadar çabuk olmaz. İnsan böyle şeyler yapmaz. Münasip olmaz. Ama başka ne diyebilir ki? Boğazını temizleyip, “Merhaba, merhaba, A, B, C, bir, iki, üç,” dedi. Yumuşak, ürkek bir sesle söylemişti ama gayet net duydu. Yine de önemsiz, küçük, minicik bir inme bu koşullarda fa... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Eray Ak, "Sıra Dışının Roman Hâli", Kitapsever Dergi, 23 Mayıs 2019, Sayı: 11 Roman, tür olarak, yazarının yaratıcılığına bağlı bir şekilde pek çok farklı anlatım biçimine kucağını açabilecek bir yapı. Türkçede yeni yayımlanan, Stefan Themerson’ın kaleminden çıkan Sardalyanın Gizemi, bu saptamayı yeniden düşündüren türden bir roman. Themerson’ın roman boyunca ele aldığı, üzerine düşündüğü soruların hepsi felsefenin tarih öncesi zamanlardan bu yana yönelttiği soruların gölgesinde gelişiyor. Üstelik yazarın anlatacaklarını üzerine kurduğu yapı da klasik gizem romanlarının temelini meydana getiren atmosferde ilerliyor. Fakat Themerson bunları öyle yaratıcı ve yeni bir anlatım biçimini ortaya çıkarmak için yapıyor ki sonucunda "Sardalyanın Gizemi", çağın karmaşasını yansıtabilecek denli kuvvetli, sıra dışı bir romana dönüşüyor. Polonya asıllı Britanyalı yazar Stefan Themerson’ın hayatının son yıllarında kaleme aldığı bir roman "Sardalyanın Giz... Devamını görmek için bkz. | |
Nicholas Wadley, "Stefan Themerson’ı okumak" Kariyerine görsel sanatçı olarak başlamış pek fazla filozof-romancı yoktur herhalde. Ama kategorilere meydan okumak Stefan Themerson’ın felsefesinin bir parçasıydı. Filmler yaptı; bir yayınevi kurup işletti. Dokuz romanının yanı sıra çocuk hikâyeleri, şiirler, bir oyun, bir opera ve felsefe, dil, mantık, edebiyat, bilim, sanat, film ve tipografi üzerine denemeler yazdı. Eylül 1988’deki vefatına kadar ayrıca boş zamanlarında çizimler yaptı: çizgilerin, noktaların ve düzlemlerin eğilip bükülerek paradoksa dönüştürüldüğü, kendi mantıklarının hicvedildiği soyut, renkli biçimler. Birbiriyle bağlantılı bu çok sayıda faaliyetin toplamı şimdi bir tür odaklanma olarak kendini gösteriyor ve Themerson’ın sınır ya da sınıflandırmaların –ister kültürel, ister mesleki, isterse siyasi olsun– en azından kısıtlayıcı ve çoğunlukla olumsuz olduğu yolundaki temel inancını meşrulaştırıyor. Themerson’ın hayal gücünü ilk tetikleyen d... Devamını görmek için bkz. | |
Banu Yıldıran Genç, "Düğüm üstüne düğüm", Agos Kitap/Kirk, 18 Mayıs 2019 Metis Yayınları’nın geçtiğimiz ay yayımladığı Sardalyanın Gizemi’ni okumaya başladığımda ne yazar ne de roman hakkında bilgim vardı. Kitabın ilk sayfasında Agatha Christie polisiyelerinden alışkın olduğum ‘Kim kimdir?’ bölümünü görünce önce bir polisiye roman okuyacağımı düşündüm. Birkaç bölüm devam eden bu düşüncem bir süre sonra değişti çünkü aslında Sardalyanın Gizemi polisiye tatlar taşıyan ama hiçbir türe sokamayacağımız bir roman. Nefret makinesi… Romanın ilk bölümünde Bernard St. Austell’i tanıyoruz. Londra’daki apartman dairesinde her şeyden nefret ederek makaleler yazan, taşradaki evinde ise şiirler yazıp her şeyi seven bir adam, duyguları gibi yazılarını da aynı netlikte ikiye bölen St. Austell’in yaratıcılığının özü aslında nefretinde yatıyor. “Londra’daki dairesinde volta atarak doğru kelimeleri ararken nefret ettiği kişiler polit... Devamını görmek için bkz. | |
Serkan Parlak, "Sardalyanın Gizemi: Hem felsefi hem mizahi...", edebiyathaber.net, 9 Mart 2020 Sardalyanın Gizemi’nin başlangıcında başarılı profesyonel bir yazar olan Bernard’ı tanıyoruz. Bernard’ın şiirleri alaycıdır, yayımlatmaz çünkü iyi olmadıklarını düşünür. Köyde eski bir kır evinde yaşar ama Londra’da yazılarının çoğunu yazdığı küçük bir apartman dairesi vardır. Haftanın yarısını Londra’da yarısını köyde geçirir. Köye döndüğünde ona yazma enerjisi veren nefreti yatışır. Sonunda yazarın hayatında rutinini bozan beklenmedik bir olay olur: Oğlu yazdıklarına katılmadığını itiraf eder. O ise asla tartışmayı kabul etmez. Oğlu budala değildir ama ona yabancıdır artık. Köyde de nefreti güçlü biçimde hissetmeye başlar. Londra’ya geçer. Sekreteri yazdıklarını dikte eder, düzeltmeler yapar. Hunharca sevişirler. Aralarında aşk başlar. Yenilik ve rutinden sapmak istemez aslında Bernard. Ama aşk çalışma ritmini etkiler. Londra’da nefret hissetmez olur.... Devamını görmek için bkz. | |
|