| ISBN13 978-605-316-117-2 | 13x19,5 cm, 296 s. |
Liste fiyatı: 238.00 TL İndirimli fiyatı: 190.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":238.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11307","item_name":"Cinsel Farkın İnşası","discount":47.60,"price":238.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Cinsel Farkın İnşası Felsefi Bir Problem Olarak Cinsiyet Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen Kapak Resmi: Helen Frankenthaler Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 2018 | 3. Basım: Kasım 2021 |
Cinsellik üzerine bu felsefi araştırmanın başlıca uğrakları Simone de Beauvoir, Hegel, Platon, Georges Bataille, Julia Kristeva, Elizabeth Grosz, Luce Irigaray, Jean-Luc Nancy ve Paul Ricoeur. Birçok izlek var: Toplumsal cinsiyet, cinsiyet farklılığı, arzu, erotik deneyim, erotik ilişki, eros etiği, ezilme, şiddet, egemenlik, öznelik ve özerklik gibi. Kitap bu izlekler üzerinden feminist düşüncenin meselelerini felsefe tarihiyle ilişkilendiriyor, feminist düşünürlerin bu tarihle nasıl ilişki kurduklarını araştırıyor ve feminizmin kavramlarının altında ne tür felsefi tartışmaların bulunduğunu göstermeyi amaçlıyor. Kadınların (ve ezilen bütün insanların) kurtuluşunu hedefleyen her felsefi çabanın varacağı şu soru: Nasıl özerk özneler haline gelebiliriz, nasıl mücadele edebiliriz? "Direniş, bir gücün karşısına ondan daha güçlü başka bir güçle çıkmaktan ibaret değildir. Bedeni orantısız bir şiddetin hedefi olarak ortaya koyan bir kahramanlık da değildir. Direniş toplumsal bağlar, ilişkiler kurmaktır; kırılgan öznelerin birlikte güçlenme ve bir toplum inşa etme sürecidir. Bu bakımdan direniş, feda etme veya kurban etmeyi meşrulaştıran bir varoluş biçimi olmamalı, bir oluş, bir yaşam savunusu, bir hayatta kalma mücadelesi olabilmelidir. Dirayet bazı imkânların kapandığı yerde yeni bir yaşam kurma gücüdür; hayatta kalma, rasyonel tartışma, dayanışma, dostluk ve zamanın sabrıdır." | İÇİNDEKİLER |
Bölümler Hakkında Giriş Kadınlar Mutlaka Özgür Olacak Simone de Beauvoir ve Mutlak Üzerine
Kadın Erkeğin Kölesi mi? Simone de Beauvoir’da İçkinlik
Devrim mi, Cinsel Yasakların İhlali mi? Kristeva ve Bataille’ın Dine Bakışları Üstüne
Erotik Deneyim ve Cinsiyet Farklılığı Bataille Üzerine
Antigone ve Etik Dünyanın Sonu Hegel’in Feminist Okurları Irigaray ve Butler
Erkek Şiddeti Siyasi Şiddettir Egemenlik ve Toplumsal Cinsiyet Üstüne
Şiddet Karşıtlığı Üzerine Etienne Balibar’ın Şiddet ve Medenilik’ine Feminist Bir Yanıt
Cinsiyet Farklılığı ve Kuir Kuramı Kuir Tek Değil Elizabeth Grosz ve Judith Butler’ın Farklı Kuramları
İlişki Bedenimiz Jean-Luc Nancy’de Cinsel İlişki, Arzu ve Keyif Üzerine
Hakların Öznesi Olmak Paul Ricoeur’de Kırılganlık ve Özerklik
Kaynakça Adlar Dizini
| OKUMA PARÇASI |
Erkek Şiddeti Siyasi Şiddettir: Egemenlik ve Toplumsal Cinsiyet Üstüne, s. 181-194 İktidar neden kadın bedeniyle ilgileniyor? Bu soru yalnızca feminist hareketin içerisinden sorulan bir soru değildir bugün. Ülkemizde, içinde bulunduğu siyasi bağlamda artık herkesin kafasını kurcalayan bir soru haline gelmiştir. Cumhurbaşkanımızın kadının erkekle eşit olamayacağına, kadının fıtratının farklı olduğuna ilişkin demeçleri, önemli siyasi mevkilerdeki kişilerin kadınların nasıl davranması, nasıl yaşaması gerektiğine ilişkin sözleri, bizi iktidarın veya siyasi egemenliğin kadın bedeniyle ilişkisini düşünmeye davet ediyor, hatta buna zorluyor. Sorduğum soruya yanıt vermek için iki yolu takip edebiliriz. İlk yol siyaset felsefesinin temel sorunlarından birine egemenlik sorununa dönmeyi gerektiriyor. Egemenlik nedir? Nasıl meydana gelir, işlevi nedir? İkinci olarak feminizm içinden iktidarla kadın bedeni arasındaki ilişkiye dair söylenenler. Bu iki bakış açısının na... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Arzu Eylem, "Furuğ’la bağladım", edebiyathaber.net, 16 Mayıs 2018 Şimdilerde elimde iki kitapla dolaşıyorum. Birisi Adriana Cavarero’nun Platon’a Rağmen’i. Diğeri Zeynep Direk’in Cinsel Farkın İnşası. İki kitabı birlikte okurken Furuğ Ferruhzad’ın oğlu Kâmyar’a yazdığı şiire rastladım. Meleklerin ağladığı, çiçeklerin çöl dikeninden dert yandığı, karanlık, başlangıçsız bir dünyayı imlediği şiirinde şair, “Arsızlıkla damgalanan boş kinayelere/ gülen bendim kendi varlığımın sesi/ olayım istedim yazık ki ‘kadın’dım…” diyor. Boşandıktan sonra oğlunu göremez Furuğ. Yıllarca hasretiyle yaşar. Özlemini dindirmek için bir başka çocuğu evlat edinir. Hüseyin’i yanından ayırmaz. Kendisinden doğmayan bir oğla Kâmyar’a bakıyormuş gibi bakar. Furuğ özbilinçle kendi yasalarını örmüş bir kadın her şeyden önce. Erke daima baş kaldırmış. Ses olmayı, varlığını duyumsamayı ve duyurmayı isteyen Furuğ “yazık ki kadındım” derken kadın doğduğuna mı hayıfla... Devamını görmek için bkz. | |
|