| ISBN13 978-975-342-612-1 | 13x19,5 cm, 152 s. |
Liste fiyatı: 192.00 TL İndirimli fiyatı: 153.60 TL İndirim oranı: %20 {"value":192.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"808","item_name":"Ben Sabaha Kadar Uyanığım","discount":38.40,"price":192.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Ben Sabaha Kadar Uyanığım Özgün adı: Gavhuni
Man Ta Sob Bidaram Çeviri: Maral Jefroudi Yayıma Hazırlayan: Bülent Doğan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 2007 |
Çağdaş İran edebiyatının temsilcilerinden Cafer Modarres Sadeghi'nin iki öyküsünü bir araya getiriyoruz bu kitapta: 1983 tarihli Bataklık ve 2004'te yayımlanan Ben Sabaha Kadar Uyanığım. İlk bakışta bireysel birer anlatı gibi görünen bu öykülerde, devrim sonrası İran'da gündelik hayatın izlerini görmek, siyasi tartışmaların, çıkmazların, eylemlerin izlerini sürmek mümkün. Yalın ve sade bir üslupla kaleme aldığı öykülerinde Sadeghi, toplumsal bir haletiruhiyeyi ustalıkla yansıtıyor. “Oyunumuz daha yeni hareketlenmiş, seyredilir olmuştu… Bozmuyorduk. Top ağa takılmıyordu, yere düşmüyor, dışarı çıkmıyordu; rüyada oynuyor gibiydik… Daha yeni ısınmıştık oyuna, nasıl gideceğini düşünüyorduk. Daha yeni başlıyorduk son defa oynadığımız gibi oynamaya… Ama son kez oynadığımızda biz bizeydik, sadece biz bize ve tek bir seyircimiz bile yoktu. Oysa şimdi seyircilerimiz vardı ve yeni seyirciler teker teker geliyor, masanın etrafını çeviriyorlardı. Ciddi bir izdiham vardı… Epeydir çıt çıkarmıyor, sadece oyunumuzu oynuyorduk. Zil çaldığından beri oyunu bozmamıştık. Sadece oynuyorduk. Topu kaçırmayı düşünmeden, sayı almayı düşünmeden, kazanmayı düşünmeden…” | OKUMA PARÇASI |
Gavhuni – Bataklık, açılış bölümü, s. 11-13. 1 Babam ve sayısını hatırlamadığım, içlerinden sadece birini tanıdığım –Golçin, ilkokul dördüncü sınıf öğretmenim– birkaç genç adamla İsfahan'ın Zayenderud* nehrinde yüzüyorduk. Geceydi, dolunay vardı ve gökyüzü bulutsuzdu. Suda sadece biz vardık. Suyun içinde de dışında da başka kimse yoktu. Siyosepol** çok uzakta değildi; ay ışığıyla pırıl pırıldı. Ortalık aydınlık sayılırdı. Su kıyısındaki ağaçlar, kaldırım kenarındaki parmaklıklar, nehir boyundaki cadde, hatta ağaçların ardından Sofe Dağı'nın uzun ve sivri gölgesi bile görülüyordu. Su sıcaktı. Sessizdi. Kocaman bir havuz gibiydi. Ama nehir olduğuna ne şüphe... Hem de Zayenderud. Su boynuma kadardı. Durmuştum. Hepimiz suyun içinde durmuş; etrafı seyrediyor ve konuşuyorduk. Babam dedi ki, "Tadını çıkarın çocuklar! Tüm nehir bizim. Canınızın istediği gibi... Tadını çıkarın." Adamlardan biri, yani Golçin Siyosepol'ü gösterdi ve babama dönerek, "O köprünün altı da sizin m... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
“Salam Sadeghi!”, Timeout İstanbul, Haziran 2007 Kendi yakın çevremden edindiğim izlenimi, uzak çevrelere baka baka yaptığım gözlemle birleştirirsem, bir genellemeye çıkabilirim: Türk okuryazarların büyük çoğunluğu, çağdaş İran sanatı söz konusu olduğunda, özellikle edebiyattan ve sinemadan dem vurulduğunda, bu ülkeden çıkan sanatçı ve işlere büyük yakınlık duyduklarını, genelde sıkı örneklerle karşılaştıklarını söyler. Gelgelelim birkaç isim sayılmaya kalkışıldığında hemen tıkanıklık yaşanır: İçimizden şanslı olanlar, çocukluk çağlarında Samed Behrengi’yle tanışmıştır; çoğumuz Sadık Hidayet’in kitaplarını okumuşuzdur; Kiyârüstemî ve Mahmelbaf (bazen kızıyla beraber hatırlanır) da filmleri görülmüş, beğenilmiş yönetmenlerdir. Gerisi gelmez. Onca zaman yan yana, kimi zaman iç içe yaşamış ama galiba komşumuzu iyi tanı yamamışızdır. Bu biraz da bizim suçumuzdur. Çünkü daha çok Türkiye’nin muhafazakâr partilerini yıpratmak için yayınlanan ... Devamını görmek için bkz. | |
“Baba-oğul hikâyeleri”, Yeni Aktüel, Sayı: 110 Cafer Modarres Sadeghi'nin Ben Sabaha Kadar Uyanığım kitabı İran hakkında çok şey söylüyor ama anlattığı asıl hikâyeler son derece evrensel bir nitelik taşıyor. İki ayrı hikâyede de baba-oğul ilişkilerini incelikli bir üslupla resmediyor Sadeghi. Lübnanlı yazar Elias Khoury, kendisiyle yaptığım bir söyleşide, Batı'da Arap edebiyatının daha çok sosyolojik inceleme nesnesi olarak görüldüğünü anlatmıştı. Bu saptama yalnız Arap edebiyatı için değil, Batı-dışı tüm kültürlerin edebi ürünleri için geçerli sanırım. O hep tartıştığımız oryantalizmin sonuçlarından biri. Gözlemim o ki, burada, Türkiye'de bile Batı edebiyatını okurken edebiyata, dile, karakterlere, kurguya, Batı-dışı edebiyatı okurken ise içinde yeşerdiği ülkenin koşulları hakkında ne söylediğine odaklanarak okuyoruz. Belki de merak giderme gereksinimimizin, edebi talebimizi arka planda bırakmasıdır bunun sebebi... Cafer Modarres Sadeghi'nin Metis Ya... Devamını görmek için bkz. | |
|