 | ISBN 975-7650-80-3 | 13X19,5 cm, 136 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Biz ve Onlar Türkiye'de Etnik Ayrımcılık Yayın Yönetmeni: Ruşen Çakır Kapak ve Grafik Tasarım: Semih Sökmen Fotoğraflar: Mehtap Yücel, Murat İnceoğlu |
Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Örnek Mücellithanesi Film Doruk Grafik Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Şubat 1992 |
Türkiye’de etnik ayrımcılığı konu alan kitap, 1991 yılında “Kürt sorunu”na bağlı olarak tehlikeli bir biçimde, halk içinde de Kürtlere karşı ayrımcılık örneklerinin ortaya çıkması üzerine hazırlanmıştı. Ayrımcılığın tarihsel geçmişini hatırlatan kitap, o dönemde çeşitli bölgelerde olaylara dikkat çekiyor ve “Biz” ve “Onlar” şeklindeki bir kutuplaşmanın tehlikelerine işaret ediyor. Kitap, bu kavramlaştırmayı ilk kez kullanarak, kimlik temelli politikaların çıkmazını erken bir tarihte ortaya koymak açısından çok önemli bir sosyal görevi yerine getirmişti.  | İÇİNDEKİLER |
Sunuş Giriş
Çanakkale: Bayramiç Artık Sakin! Konya: Eskilerle Bile Anlaşamıyorlar Adana: Biz Hep Buradaydık Mersin: Mahalleler Sınır
Söyleşiler Hagop Sivasliyan, "Kendimizi Azınlık Olarak Kabul Etmiyoruz" Yıldırım Koç, "Birleştirici Zamk Sendikalardır" Murat Belge, "Milliyetçilik Virüs İstilası Gibi" Günay Aslan, "Türk'ün Yaşamında Kürt'e Yer Yok" Ümit Fırat, "Türkler'in Milliyetçi Olma Hakları Yok"
Basında Kürt Sorunu  | OKUMA PARÇASI |
Sunuş, s. 7-9 1991 yılı Türkiye'deki milliyetçi kabarışlar açısından oldukça verimli bir yıl olarak başladı ve bitti. Bu kabarışın etkileri 92'de de sürüyor. Çalışmayı hazırlamaya başladığımız 91 yaz aylarında amacımız bu tehlikeye dikkat çekmek, birbiri ardına yaşanan olayların ardından insanların yaşananları nasıl değerlendirdiğini sergilemekti. 70 yıllık Cumhuriyet Türkiyesi'nde zaman zaman uykuya yatmış görünen, ancak uygun zemin ve vesile bulur bulmaz şiddetle kabaran milliyetçilik, şimdi "Kürt sorunu" üzerinde kuluçkaya yatmış durumda. Ele aldığı olguların neredeyse tümü "Kürt sorunu" ile ilgili olmasına karşın Biz ve Onlar aslında çok eski bir konuyla, ayrımcılıkla ilgili. Öyle ya, ayrımcılıkta ve milliyetçilikte yeni acılardan, yeni düşmanlıklardan başka yeni olan ne var? Fransız, Bulgar, Alman, Türk/İslam ya da Kürt olsun bütün milliyetçilikler "biz ve onlar" önyargısıyla can bulur. Bu önyargı çözülemeyen sosyal ve ekonomik sorunların ötesinde berisinde dolanan bir hayalet gibidir. Tarih içinde ve farklı coğrafyalarda ne isim alırsa alsın, "yerli/göçmen", "yerleşik/yeni gelen", "siyahlar/beyazlar", "aleviler/sünniler", "vatandaşlar/yabancı işçiler" ya da "yassı kafalılar/sivri kafalılar", bu hayalet hep insan kanıyla, acılarıyla beslenmiştir. Onu geçmişten miras yalanlarla, klişeleşmiş düşüncelerle, inatla, kanla yaşatmak çok kolaydır. Zor olan önyargıdan kurtulmaktır: Doğru sorulara dürüst cevaplar verebilmektir. İşte böyle iki s... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Berna Akkıyal, “Kürt sorunu gündemindeki değişimler ve süreklilikler”, Birgün Kitap Eki, Mayıs 2006 Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının doğu ve güneydoğusunda yüzyıllardır yaşamlarını sürdüren, Osmanlı döneminde imparatorluğun işleyiş biçiminin doğal bir uzantısı olarak özerk bir yönetim birimi olarak varolmuş Kürt nüfusu, yeni sınırların belirlenmesinin ardından resmî ideolojinin çoğu zaman çözümsüz bıraktığı bir soruya/soruna dönüştü. Toplam nüfusun yaklaşık yüzde on beşini oluşturan ve sadece bu bölgede değil, Türkiye genelinde önemli bir demografik yoğunluk teşkil eden bu topluluğu, elbette basit ve kesin çözümlerle “sorun” olmaktan çıkarmanın imkânı yok. Kürtleri sürekli bir sorun kılan nitelikleri, yani farklı kimlikleri aslında daha en başından Cumhuriyet ideolojisi kalıpları içinde tartışılan bir konu oldu. Yaşadıkları toprakların tarihsel sakinleri olan Müslüman bir topluluğu, 1923 yılından itibaren üzerinde çalışılan “vatandaşlık” kurgusu içine oturtabilmenin yolları zaman içinde şiddeti açısından farklılaşsa da özünde belli ilkelere bağlı kaldı. Öncelikle, bölgede yaşayan Kürtlerin nüfus hacmindeki yoğunluğunun düşürülmesi ve homojen yapının kırılması için hem dışarıdan bölgeye doğru hem de bölgeden dışarıya yönelik “göç ettirme” politikası, Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze dek değişmeyen birincil uygulama addedilebilir. İkinci önemli uygulama ise, etnik grupları hedefleyen asimilasyon uygulamalarının asli unsurlarından biri olan kültürel ... Devamını görmek için bkz. |  |
|