Ürün Dirier, "Prof. Dr. Yakın Ertürk: Erkeklik 40 yıldır krizde", Karar.com, 7 Mayıs 2015
Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Eski Özel Raportörü ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi Üyesi sosyolog Prof. Yakın Ertürk, tüm dünyada trajik bir artış gösteren ‘kadına karşı şiddet’ sorununu Karar.com’a değerlendirdi.
Kadının güçlenmesi erkeklik krizine sebep oldu
1970’lerden itibaren kadına karşı işlenen fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet suçlarının yükselişe geçtiğini vurgulayan Ertürk, bu durumu fitili küresel kapitalizm ve kadın hareketlerinin etkisiyle ateşlenen sınıfsal ve etnik çözülmelere bağlıyor.
“Özellikle Türkiye’de son 20 yıldır kadın hareketinin son derece başarılı çalışmaları, geleneksel aile yapısında dolayısıyla da erkeklikte bir istikrarsızlaşmaya yol açarak krize sebep olmuştur. Bu kriz şiddeti tetikledi. Bir anlamda kadınlar başarılarının faturasını ödüyor” diyen Ertürk, erkeklerin iktidar alanları zayıfladıkça agresifleşip şiddet kullanmaya başladığını belirtiyor.
Erkek eskisi gibi "Höt" diyemiyor
“Eskiden höt diye kaşını kaldırarak kontrol altında tuttuğu kadın, artık o şekilde kontrol altında tutulamıyor çünkü. Dolayısıyla şiddeti artık açığa vuruyor” diyen Ertürk, erkeğin yeniden istikrar sağlamak için şiddet kullandığını belirtiyor.
Kadına şiddet savaş silahı haline geldi
DAEŞ ve Boko Haram gibi radikal gruplar kadar liberal hükümet programlarının da kadının denetim altında tutulmasını istikrar açısından önemli bir unsur olarak gördüklerine işaret eden Ertürk, “Çünkü her toplum projesi kendisini kadın üzerinden somutlaştırır. Her toplum kendine göre bir alternatif kadın statüsü sunar” diyor.
Kontrol mekanizmalarının tümüyle çöktüğü savaş bölgelerinde şiddetin özellikle kadın üzerinde cezasız bir şekilde sınandığını ve etnik kirletmenin en acımasız savaş silahlarından biri olarak kullanıldığını söyleyen Ertürk şunları anlatıyor:
Savaşta taraflar birbirine kadın üzerinden hakaret ediyor
“Mesela Bosnalı kadınlar gebe bırakılıp aldıramayacakları bir zamana kadar tutsak edilmişlerdi. 2007’de Kongo’da konuştuğum kadınlar ise hırsızların bile artık önce evdeki kadınlara tecavüz edip, sonra evi soyar hale geldiğini anlatmışlardı. Savaşta taraflar birbirlerine kadın üzerinden bu şekilde hakaret ediyor.”
Filistin'de kadınlar aile içi şiddetin amortisörü
Kongo’da savaş durumu dışında, bakirelerle birlikte olmanın AIDS’i tedavi edebileceği safsatası da kız çocuklarını cinsel şiddetin odağı haline getiriyor. İşgal altındaki Filistin topraklarında da kadınların yoğun fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldıklarına değinen Ertürk, kitabında şunları anlatıyor:
Filistinli kadınlar, eşlerinin ekonomik zorluklar ve işgalin yarattığı gerilimler nedeniyle geleneksel toplumun iki önemli erkeklik kriteri olan ‘eve ekmek getirme’, ‘güvenliği sağlama’ ve ‘ailenin namusunu koruma’ konularında yetersiz kaldıkça, kendilerine daha çok şiddet uyguladığını ifade ediyor.
Erkeklerin erkeklikleri ayaklar altına alındıkça kadınlar aile içi şiddetin hedefi olarak adeta amortisör görevi görüyor. Serbest dolaşım hakkının kısıtlanması, yol bariyerlerinde uygulanan aşağılayıcı muamele ve Yahudi yerleşkelerinde istikamet edenlerin yollarda Filistinli sivillere karşı saldırıları, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerini meşru kılıyor.
Gelişmiş ülkelerde psikolojik şiddet var
Kadına karşı uygulanan psikolojik şiddete de değinen Prof. Ertürk, “O kadar kaba şiddetle karşı karşıyayız ki psikolojik şiddet hiç dile getirilmiyor bile. Orta sınıf, eğitimli, kentli kadın daha çok psikolojik şiddete maruz kalıyor” diyor.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı gelişmiş ülkelerde bile bu şiddet türünün ciddi bir sosyal problem olduğunu belirten Ertürk şunları söylüyor: “BM görevim nedeniyle 2006’da İsveç’e gitmiştim. Buradaki kadınların psikolojik şiddet yoluyla nasıl hiçleştirildiğini gördüm. İsveçliler kendi toplumlarındaki eşitliğe inanmış insanlar.
Konuştuğum kadınlar ‘Biz eşitlikçi bir toplumuz. Ben böyle kötü bir muamele görüyorsam o zaman benim bir kusurum vardır’ diyordu genelde. Yani çifte mağduriyet yaşıyorlardı. Bir kendi kendilerine yönelttikleri şiddet, suçluluk; bir de eşinden gördüğü özgüvenini kaybetmesine yol açan psikolojik şiddet. Bu değersizlik hissi kadının kendi canına kıymasına bile yol açabiliyor.”
Maço erkek modelinde çözülme yaşanıyor
Son 40 yılda kadına karşı şiddetin artmasının erkeklikte yaşanan krizle bağlantılı olduğuna da değinen Ertürk, “İktidar istikrarsızlaştı. Geleneksel erkek olma anlayışı artık sarsılmıştır. Mesela maço erkek modelinde ciddi bir çözülme var. Hem ekonomik anlamda, hem de güç anlamında. Dolayısıyla oradaki şiddetin daha kaba bir şekilde kendini göstermesi çok daha beklenir bir durum. İster kaba ister rafine şiddet olsun, bir erkeklik kriziyle iç içe olduğumuz muhakkak” açıklamasında bulunuyor.
Türkiye 142. sırada
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2014 raporuna göre cinsiyet eşitsizliği ölçeğinde Türkiye 142 ülke içinde 125’inci sırada yer alıyor. Ancak, kadın aktivizmi, kadınların kamu alanında etkili bir ses olmaları ve uluslararası düzeydeki katkıları açısından bakılırsa Türkiye çok dinamik bir toplum olarak görülüyor.