ISBN13 978-975-342-773-9
13x19,5 cm, 200 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Hasan Akarsu, "Şiir çalışmaları", Cumhuriyet Kitap Eki, 8 Aralık 2011

Ozan Süreyya Berfe, 1943 İstanbul doğumlu olup ilk şiirlerini 1963’te yayımlamaya başlar. 1975’te ilk şiir kitabı Gün Ola’yı, ikinci şiir kitabı Savrulan’ı kendisinden aldığımı, üçüncü şiir kitabı olan Hayat ile Şiir’i ise ozan İlhami Bekir Tez’in bana armağan ettiğini anımsıyorum. Onun şiirlerinde kendime bir yakınlık bulmam, Berfe’yi sürekli izlememi sağladı.

1991’de Şiir Çalışmaları’nı edindiğimde de çok sevinmiştim. Berfe, şiirlerinde öz olanı, yoğun olanı kısa dizelerle anlatmayı başarıyor. Şiir Çalışmaları’nda ve sonraki yapıtlarında buna tanık oluyoruz: “Dikkatle bakıyorum fırtınaya/ kafamdaki fırtınaya yetişebilecek mi?” (s. 5), “Kimsesizliğin değerini bildiğim için/ yüreğimle konuşuyorum her yerde/ yine de elimden bir şey gelmiyor/ yalana ve boşluğa karşı susuyorum” (s. 9).

Yırtılıp atılamayan anılar

Berfe, aynı sesini ve söyleyişini yıllarca sürdürüyor. Yolunu bırakmıyor, yaşamını yıldızların çiğnemesini istiyor. Doğayı, fırtınayı, seviyi, hayvanları ve özellikle kuşları, çiçekleri, ağaçları v.b. onun kadar tanıyan, şiiriyle buluşturan bir ozan var mı diye düşünmeden edemiyorum. “Suyun kalbinin”, “yazın tüylerinin” ürpertisini, güvercinlerin uykusunda gümüş kokusunu duyumsuyor ozanımız. “Gitmiyor” adlı şiiri, kurgusu yönüyle de ilgi çekiyor: “Sen olmadan gitmiyor/ taptığım yalnızlık bile// sen olmayınca gitmiyor/ yenilerini tanıdığım acılar bile// sen olmadan gitmiyor/ bıktığım, usandığım ölümler bile” (s. 54). Ozan, anıların yırtılıp atılamayacağını biliyor, yitirilen sevilere üzülüyor. Kimi kez İlhan Berk’in sesini anımsatıyor bize: “İyi ki bitti her şey/ şimdi o/ bir yaz denizi gibidir (s. 75), “Köpekler hiç durmadan havladı/ gece iyice uzadı (s. 76), “Ne giyersen giy/ mavi ortancalar çoktan açmış” (s. 77). Sessizliği ve çiçeklerde arıların ayak izlerini gören ozan, dilin bile aşkın karşısında sustuğunu anımsatıyor. Şiirlerinde yaşamdan damıttığı deneyimlere yer veriyor: “Yeni olanlar her zaman iyidir/ anladım, anılar seyrelmiş// tensel şeyler almış aşkın yerini/ aşklar seyrelmiş// benim de annem öldü, ayrıldık/ ve sildi attı bazı acıları/ iyi ki öldü, farkındayım artık/ acılar seyrelmiş” (s. 134).

Berfe, şiir çalışmalarını yeni yapıtlarında da sürdüren bir ozan. Ruhumun (1) adlı yapıtında da ilk şiir, “Şiir Çalışmaları I.” Kimi ikilik, kimi üçlüklerle yazdığı bu şiirciklerde, sözcüklerle resim çizdiğini, kimi saptamalara yer verdiğini gözlüyoruz: “Dikeninin resmini yapamayan/ gül resmi yapamaz” (s. 9), “Baharda çiçekli hiçbir şey giymez, kullanmazdı/ asıllarıyla karıştırmaktan korkardı” (s. 10) “Git peşinden ateşböceğinin/ ışık perisi olursun/ yıldız kaydı/ duydun mu alnındaki serinliği?” (s. 11). Berfe, sonsuzluğu arayan, güneş doğarken dünyanın yıkandığını özümseyen ozan. “Su Boyu” adlı şiirindeki özgünlük ilgi çekiyor: “Sular boyunca gördüm/ duydum sular boyunca// Sular boyunca ağladım/ estim sular boyunca// Sular boyunca durdum/ yürüdüm sular boyunca/ Su oldum kaldım/ sular boyunca” (s. 32). İçi tutulup sevdiğine soracağını soramayan, “gelme gittiğin yollardan, gördüğün yerlerden” (s.49) diyerek uyarılarda bulunan ozan, yaşamını dolduran insanların azalmasından yakınıyor, ölmekten korkmuyor: “Yaşamaktan korkarım, ölmekten değil/ Nesi var ki ölmenin/ nesinden korkayım?” (s. 55). Yaşamla, ölümle dalga geçtiğine tanık oluyoruz kimi kez. “Hiçbir mülküm yok/ zamandan başka” diyerek zamanı önemsediğini anlıyoruz. Yalnızlığa sığındığını, yaşlandığı için kaygılandığını gözlüyoruz:”Ellerimden başladı yaşlılık benleri/ yüreğimden değil” (s. 106).

Yaşamı şiirine sızan ozan

Berfe, Nabiga adlı yapıtıyla da ilgi çekiyor, “nabiga” sözcüğü, ulu, onurlu kimse ve sonradan ozan olan anlamlarına geliyor. Sanırım ozan, soyunda ozan olmadığını vurgulamak için bu adı kullanıyor. Soyunda ozan olmadan, ozan olmak da kolay değil elbet. Berfe’nin yaşam anlayışı da yansıyor şiirlerine. Eğilmeyen bir ozan olduğunu, sevilere, doğaya tutkun olduğunu vurguluyor yeri geldikçe. Kırlangıçların gözlerinden nasıl etkileniyor bakalım: “Gözlerini gördüm./ Yakından çok yakından baktım/ gördüm kırlangıç yavrularının gözlerini./ hepsi birbirine benziyor./ Çok benziyor/ çok güzel benziyor./ Çocukluğumun ilk anısı/ kalbimin son sancısı/ çok benziyor/ çok renkli benziyor” (s. 20).

Karşılıklı konuşmaya yer verdiği şiirinde, şiirsel söyleyişin tadına doyamıyorsunuz: “Konuşmayalı ne var ne yok?-Seni duymak var// -Beraber yürümeyeli ne var ne yok?- Seni koşmak var.// ...-Nergis toplamayalı ne var ne yok?- Seni koklamak var...” (s. 24). Bir süre Foça’da yaşayan ozanımızın şiirlerinde, Foça duyarlılığı, Foça’dan izler olması doğal değil mi? Foça rüzgarını nasıl abartıyor bakalım: “Foça rüzgarı bu. Sinirlenmeyin/ Yeni ütülenmiş/ bütün giysileri buruşturabilir” (s. 39). Kimi şiirlerini kendisiyle konuşur gibi yazıyor ozan: “...-Bağlanmak istemiyorum/-Seni, en küçük zeytin yaprağının altını seviyorum. Bağlanma./-Sorumluluk almak istemiyorum/-Seni bir kız çocuğunun esnemesi/ ayakparmaklarını bilmesi kadar seviyorum./ -Yapma. Bu kadarını istemiyorum...” (s. 75).

Kuşkulu yalnızlıkları, ölüm düşüncesini, sevileri yazıyor ama nelere şiir yazmayacağını da belirtiyor: “Benim, senin ve onun gibi/ hem ağlayan hem giden/ hem dokunan hem içen/ hem bilmeyen hem bilen/ durduk oturduk yerde/ ‘Bir daha mı, tövbe’ diyen hırtlara/ ölsem şiir yazmam…” (s. 93). Erotik şiirler de yazıyor Berfe: “Salyangoz toplanır mı bu mevsimde?/ Bilmediği belli; etekleri yel içinde/ farkında değil, memeleri gürül gürül// Bıraktım/ eğilsin eğilebildiği kadar/ doğanın baştan çıkarıcılığı önünde” (s. 98).

Berfe, Nabiga adlı yapıtıyla 2002'da, Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü almıştı. Yeni yapıtı Seferis ile Üvez'e de, 2011 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü verilmişti. Her şiir yapıtıyla yazınımızın önemli ödüllerini kazanan ozanımızla övünüyoruz. Seferis ile Üvez'de, duru, yalın şiir söyleyişinin sürdüğüne tanık oluyoruz. Egeli, Yunanlı ozanlarla sıcak bir iletişim kuruyor Berfe ve Kavafis’i, Seferis’i anıyor yeri geldikçe. Doğayı, hayvanları gözleyip yazıyor:”Köpekler neşesiz iştahsız/ kediler tembel meraksız// Kuşlar yarı baygın/ Kırlangıçlar sıcaklara başladı// Ağustosböcekleri yazı erken karşılayacak/ Ateşböceklerinin ateşi kısık...” (s. 17).

Lozan Antlaşması sonrasında, ülkeler arasında yapılan insan değişiminin acılarını yansıtıyor, “mübadilleri” unutmuyor: “Bıraktık hayvanlarını mübadelenin/ keçiler eşekler atlar/ birkaç koyun bıraktık// Bizden önce gitmişler/ gitmek istemediğimiz yerlere…” (s. 26). Doğanın ve tarihin insanları bir yerlere savurmasının yankıları, ülkeler arasındaki çatışmaların kaygıları ozanı da etkiliyor: “Döneceğimize inanmıştık/ yanılmışız/ Derin karanlık/ bir yolculukta bulduk kendimizi// Homeros yaşadı mı// Odisseus yaptı mı o yolculuğu// Sen burada mı doğdun” (s. 43).

Üvez, meyvesi muşmulaya benzeyen bir ağaçtır. Ozan, doğayla bütünleştiği için üvezi, diğer meyveleri, kuşları, diğer hayvanları, ağaçları, çiçekleri yansıtıyor şiirlerine: “Bir çocuğum olsa/ aç-açık bıraksam// Bulut yedirsem/ rüzgar içirsem (s. 53)...Seviyorum/ Şimşeklerin aydınlığından bile/ medet umuyorum// Göçmen kuşlar göçmüyorlar/ Bizden bıkıp gidiyorlar// Çoban köpeği kuzu emziriyor// Daha ne desin/ bize bunlar” (s. 55). Ozanın gözlem ve duyumsama yetisine örnek iki dize: “Pazar bozulmuş/ Burnumun direği kırılacak” (s. 59). Ozan, doğanın kıyımına tepki gösteriyor: “Dağ tepe mi bıraktılar/ baharda/ yollarında yürünecek” (s. 65). Bu toprakları, altın arayıcı, yabancı şirketlere peşkeş çekenlere sözü olanlara ne mutlu. Ozanın çarpıcı saptamaları kimi kez gülümsetiyor bizi:”Bostan korkuluğu/ bazı insanlardan/ daha çok işe yarıyor (s. 83)...Bahçıvana iş kalmadı// Ay ve rüzgar/ çekip çevirdi bahçeyi (s.92)… Anadilini iyi bilen bir şair/ iki dil biliyor demektir (s. 111)…Fırtına din artık/ Üvezimi düşünmek istiyorum// Aşk/ pürüzsüz çapaksız/ Göğün denize bakması gibi” (s. 123).

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X