| ISBN13 978-975-342-813-2 | 13x19,5 cm, 312 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Duygu Çelik, "Bildiğiniz Gibi Değil", BirGün Gazetesi, 15 Ocak 2012 Empati de nedir ki? Kendini başkasının yerine koymak mı? Bu başkası karşınızdaki mi? Peki ya sırtınızı döndükleriniz? Bu mümkün mü? İnsan, kendisini başkasının yerine nasıl koyabilir ki? Tam o anda yani kendinizi karşınızdakinin yerine koyduğunuz anda karşınızdaki ne yapacak? Ya “çekil bakalım kenara, ben senin ne hissettiğini anlayacağım şimdi!” diyerek malum şahsı yerinden edeceksiniz ya da “üçe kadar sayıyorum. Üç deyince ben senin yerine sen benim yerime!” diyerek yer değiştireceksiniz. Bir ihtimal daha var ki bunun olmasını asla istemeyiz: kendinizi başkasının yerine koyamama durumu! Felaket! Oysaki her şey hazır! (B)entelektüel birikim olsun, içselleştirilmiş her şeyden arınık(!) bir zihin olsun,… Her şey! Karşınızda da “saygı” duyduğunuz, birazdan kendinizi onun yerinde bulacağınız şahıs! Empati için hava şartları uygun, zemin müsait! Ama gelgelelim tam kendi yerinizden onun yerine doğru hareket etmişsiniz ki karşınızdaki buna izin vermiyor. Olacak şey değil! Şimdi kendi yerinize dönmeyi de kendinize nasıl yedireceksiniz? Bundan sonra bir daha da kendinizi başkasının yerine koymayın. Herkes yerini bilsin değil mi? Hem yer değiştirmekle olmaz bu işler! Empati; anlamaktır! Eeee anlamanıza bile izin vermedi karşı taraf! Karşı taraf işte ne olacak! Şu olacak: herkes yerinde mıhlanıp kalacak! Sonra bir gün çok fena şeyler olacak size; ama anlatmaya çalışacaksınız karşınızdakine. “Kötü!” diyeceksiniz, “Anlıyorum!” diyecek karşınızdaki. “Çok kötü!” diyeceksiniz, “Anlıyorum!” diyecek karşınızdaki. “Çok kötü şeyler oldu!” diyeceksiniz, “Anlıyorum!” diyecek karşınızdaki. Hemen kötü düşünmeyelim güzel yurdumun önyargısız güzel insanları! “Anlıyorum!” dediyse, anlıyordur. “Hiç kimse beni anlamıyor!” cümlesinin ergen çözümlemesinde hepimiz özne olmuşuzdur kabul; ama büyüdük(?) artık! Evet, anlıyorsun karşı tarafım ama bildiğin gibi değil! Ya da bildiğin kadarı beni tam anlamıyla anlaman için yeterli değil! Bildiğin Gibi Değil, “neyi bilmiyorum acaba?” cümlesiyle aldığım bir kitap. Hiç kitap ayracına gerek kalmadan okuttu kendisini bana. Rojin Canan Akın ve Funda Danışman’ın yaptığı söyleşiler, 90’larda Güneydoğu’da çocuk olmanın ne demek olduğunu alıp suratınıza çarpıyor. “90’larda çocuk olmak” birçok anlama geliyor bu coğrafyada. O zamanlar okulda bize yedi coğrafi bölgenin olduğu öğretiliyor. Bu ülke gerçekten yedi bölgeye mi ayrılıyor? Hatta bazıları çok mu ayrılıyor? O çok ayrılan bölgelerden birinde çocuk olmak mı? Asker çocuğu olarak da zor! Anlatıyorum! Asker görünce korkan bir nesil yetişirken bir taraftan asker görünce rahatlayan bir nesil de yetişti. Babaları akşam gelmeyince hayatından şüphe eden çocuklar vardı evlerde. O evlerden birinde de ben yaşıyordum. Pencereye çok yanaşmıyorduk, tembihlenmiştik. Ne olur ne olmaz, “terörist”ler basabilirdi evleri! Evet, bizim başımıza bir şey gelme ihtimali belki daha azdı ama çocuktuk ve olasılık hesabını üniversite sınavlarına hazırlanırken öğrendik! Zarın altı gelme olasılığı da bir gelme olasılığı da aynıydı! Zarı olmayanlar sussun lütfen! Arkadaşımın babasının bacağı kopmuştu bir çatışmada. Sanki yolda gördüğüm her bıyıklı adam “terörist”ti. Tıraşlı amcalara güvenmeliydik; çünkü babalarımız da tıraşlıydı! Şimdi elimize kalem verseler, deseler ki tanıdık, bildik cümlelerin altını çizin, çizmem altını! Herhangi tükenmez kalemi tüketene kadar karalarım üstünü “karşı tarafım”! Ne kadar çocukça değil mi? Üstünü karalasan ne değişecek ki? Ne sende ne bende… Kıyaslamayacağız değil mi acılarımızı, ağrılarımızı, kaybettiklerimizi? Kıyaslamak çocukların işi değil! Taraf yoktur çocukların arasında takım vardır en fazla. Her oyunda “aldım verdim ben seni yendim” ile seçtiğimiz arkadaşlarımızdan oluşan. Kaybettiğimiz oyunlar için en fazla kaç gün ağlayabiliriz ki? Pekiyi ya büyüklerimizin oynadığı oyunların yasını ne kadar tuttuk? Öfkeyle, nefretle büyüdük! Bildiklerimizle büyüdük! Bildiklerinden şüphe etmeyenler yüzünden böyle olduk! Demek ki; “Bildiğin Gibi Değil”miş! Demek ki; bildiğim gibi değilmiş! Demek ki; empati dediğin şey köşe kapmacaymış. Niyetin yoksa yerinden kımıldamaya ebe bile olamazsın! Ebe olmayacaksan bu oyunu niye oynarsın? Hep kazanmak için mi? Bu oyun senin “bildiğin gibi değil”! Gözümüzü her yumduğumuzda öyle bir yere sakladınız ki çocukluğumuzu oyun bitti hala ortalarda yok! 90’larda o kadar çok çocukluk saklandı ki, bildiğiniz gibi değil! |