| ISBN13 978-975-342-943-6 | 13x19,5 cm, 176 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Önsöz, Maurice Olender, s. 9-10. Bu kitabı oluşturan yazıları, Claude Lévi-Strauss, İtalyan gazetesi La Repubblica'dan gelen bir teklif üzerine 1989 ile 2000 yılları arasında kaleme almıştır. Böylece Fransızca yazılmış, ama daha önce yayımlanmamış 16 metinden oluşan bir bütün meydana gelmiştir. Her seferinde güncel bir olaydan yola çıkan Lévi-Strauss, yazılarında çağımızın büyük tartışma konularından bazılarını ele alıyor. Ama ister "deli dana" adı verilen salgın hastalık hususunda olsun, ister (beslenme ya da tedavi amaçlı) yamyamlık biçimleri, ister kadın ya da erkek sünneti gibi ritüel uygulamalara bağlı ırkçı önyargılar hususunda olsun, etnoloğumuz bizi, göz önünde cereyan eden toplumsal olguları anlamaya davet ediyor ve Batı modernliğinin kurucu anlarından biri olan Montaigne'in eserini zikrediyor: "Herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der" (I, 31). Lévi-Strauss her alışkanlığın, her inancın ya da örfün, "ne kadar acayip, sarsıcı, hatta başkaldırtıcı görünürse görünsün", kendi bağlamı içinde açıklanabildiğini ileri sürüyor. 1992'de, Montaigne'in ölümünün 400. yılı vesilesiyle, antropoloğumuz, halen güncelliğini korumakta olan bir felsefi tartışmayı başlatıyor: "Bir yanda, tarihteki bütün toplumları eleştiriye tabi kılan ve rasyonel bir toplum ütopyası besleyen bir Aydınlanma felsefesi. Diğer yanda, bir kültürün farklı kültürleri yargılama hakkını kendinde görebilmesini sağlayacak her türlü mutlak kıstası reddeden rölativizm. Montaigne'den beri, ve onu örnek alarak, bu çelişkiye bir çıkış aranmış durulmuştur." Adını içindeki bir başlıktan alan bu kitap da, Claude Lévi-Strauss'un tüm eserleri gibi, "mitik düşünce ile bilimsel düşünce" arasındaki ayrılmaz bağları vurguluyor — bununla birlikte ikincisini birinciye indirgemiyor. Karmaşık denen toplumlar ile haksız yere "ilkel" ya da "arkaik" denen toplumlar arasında uzun zamandır sanıldığı kadar büyük mesafe olmadığını hatırlatıyor. Bu tespit bir yol ve yordamdan, başka deyişle de gündelik olana dair makul bir yaklaşım olma isteğindeki bir yöntemden doğmaktadır: "Uzaktaki yakındakine ışık tutar, ama yakındaki de uzaktakine ışık tutabilir." Kitabın açılış metni olan ve 1952'de Les Temps modernes dergisi için yazılmış "Noel Baba'nın Çilesi"nde, o gözlem tipi, yakındakiyle uzaktakinin birbirine ışık tuttuğu o "bakış pratiği" söz konusudur. Bu metinde, Batı'da nevzuhur bir ritüel hakkında Claude Lévi-Strauss şöyle yazmaktadır: "Bir etnoloğun, bu şekilde, kendi toplumu içinde bir ayin usulünün, hatta bir ibadetin aniden yayıldığını gözlemleme (...) fırsatını bulması, her gün olacak bir iş değildir." Temkini elden bırakmayarak derhal, kendi toplumlarımızı anlamanın hem daha kolay hem daha zor olduğunu ekler: "Kolaydır, çünkü tecrübenin devamlılığı her ânıyla ve bütün ince ayrımlarıyla korunmaktadır; zordur, çünkü en küçükleri de dahil olmak üzere toplumsal dönüşümlerin son derece karmaşık olduğunun ayırdına ancak böyle çok nadir vesilelerle varılır." 20. yüzyılın son senelerinin izini taşıyan bu makalelerde, büyük antropoloğun basiretini ve uyarıcı karamsarlığını buluyoruz. Otuzdan fazla dile çevrilen eseri, artık 21. yüzyılın başlangıcına damgasını vurmaktadır. |