Nilay Özer, ''Nasıl olan Edip Cansever'', Radikal Kitap Eki, 9 Ağustos 2013
Devrim Dirlikyapan’ın, Ölümü Gömdüm, Geliyorum adlı çalışması, Edip Cansever’in (1928-1986) 17 şiir kitabından yedisi üzerine bir yakın okuma. Kitapta Umutsuzlar Parkı (1958), Nerde Antigone (1961), Tragedyalar (1964), Çağrılmayan Yakup (1969), Ben Ruhi Bey Nasılım (1976), Bezik Oynayan Kadınlar (1982) ve Oteller Kenti (1985); uzun bir şiirden ya da uzun bir şiirin bölümlerinden oluşmaları, özgün kurmaca karakterler içermeleri, dramanın olanaklarıyla donatılmış bir anlatım sergilemeleri gibi ortak özellikler bağlamında inceleniyor. Dirlikyapan’a göre, birçoğu “dramatik monolog” türü içinde değerlendirilebilecek bu yapıtlar Cansever’in poetikasında belirleyici bir yere sahip.
Şiirde anlatıdan, farklı anlatıcılardan hoşlananların yabancı olmadıkları bir tür bu. Turgut Uyar’ın Yekta’sı, Ahmet Oktay’ın Dr. Kaligari’si, Cansever’in Ruhi Bey’i, Yakup’u ilk elde akla gelen örnekler. Şiirde sözdizimi ve imge yapısında büyük değişiklikler yapan Cansever’in, diyalog, iç monolog gibi teknikleri kullanmasını, onun, insanı toplumdan soyutlanmamış bir birey olarak ele almasına bağlayan Dirlikyapan, şairin hem biçimsel anlamda yeniyi araştırmak hem de yeni temaları işlemek için kısa ve uzun şiir şeklinde iki tarz geliştirmeye çalıştığını savunur. Genellikle lirik olan kısa şiirlerinde yaşanan anları şiirleştiren Cansever, uzun şiirlerinde insanın varoluş sorunsalları üzerinde durmuştur. Şairin bu tarz sorunsalları işlemeye uygun bulduğu dramatik monolog tanımlanırken kullanılan kaynaklar arasında en ilginci Elisabeth A. Howe’un Dramatic Monologue adlı çalışmasıdır. Mesela Howe’a göre Browning, Tennyson, Ezra Pound ve Eliot’ın ünlü dramatik monologlarının tek ortak yanı şiirlerde konuşan kişinin şairden farklı biri olmasıdır. Dramatik monologda anlatıcılar, şiirin başlığında ya da alt başlıklarında adları belirtilen, kurgusal, mitik ya da tarihsel karakterlerdir. Howe, dramatik monologları, anlatı, zaman-mekân kurgusu gibi romansal niteliklere ve dramatik öze sahip olmaları bağlamında lirikten ayırır.
'Us'u şiire ölçü yapmak
Dirlikyapan, Cansever şiirinde dramatik olanın ve dramatik monoloğun kaynaklarını araştırır. Şair, ortaöğretim yıllarından başlayarak dünya edebiyatıyla ilgilenmiş, Rus ve Latin klasiklerini okumuştur. “Yaşam Öyküsü” başlıklı yazısında Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları’ndan çıkan çevirileri kaçırmadığını söyler mesela. Dirlikyapan buna bir açıklama getirir: Hasan Ali Yücel’in milli eğitim bakanlığı yaptığı 1938-46 yılları arasında içlerinde Yunan tragedyalarının da bulunduğu 500 kitabın çevrildiğini, Cansever’in tragedyalarla ve dramatik olanla ilk karşılaşmasının böyle gerçekleştiğini vurgular. Cansever’de dramatik monologun bir başka kaynağı T. S. Eliot’ın etkisi başta olmak üzere Anglo-Sakson şiiridir. Şair çeşitli yazılarında Eliot’ın adını anmış, onun “nesnel bağlılaşık” kavramını kendi şiirlerinde uygulamaya çalışmıştır. Dirlikyapan, Cansever’in dramatik monolog tarzını da Eliot etkisiyle benimsediğini söyleyerek, Türkiye’de şiir bağlamında hep dile getirilen ama altı pek de doldurulmayan “İkinci Yeni şiirinin Anglo-Sakson kaynaklarla ilişkisi” konusunda da kayda değer bir katkı sunmuş olur.
Cansever, “us”u şiirine ölçü yapmak istemiş, bütün sanatsal türleri şiirin potasında eriyebildikleri oranda şiirin malzemesi olarak görmüştür. Dirlikyapan’a göre, şairin dramatik monoloğa yönelmesinin başlıca nedeni bu tür poetik seçimlerden ziyade “şiiri bölmek” düşüncesidir. Cansever, “Şiiri Bölmek” başlıklı yazısında modern dünyada insanın çeşitli rollere büründüğünü ve bir kişilik yitimine uğradığını söylemiştir. Şairin, modern dünyanın bölünmüş bireyini anlatabilmek için seçtiği yol şiiri bölmektir. Bölüne bölüne kimliğini yitirmiş ben’e bir etkinlik kazandırmanın yolu dramatik bir şiirden geçecektir. Dirlikyapan, Cansever şiirinde dramatik monoloğun mitolojiye ya da tarihe değil toplumsal yaşamdaki çelişkilere ve çatışmalara dayanmasını ayırt edici bir özellik olarak görür.
Küllerinden doğan
Kitabın adının, Cansever’in Ben Ruhi Bey Nasılım adlı yapıtından alınmış “Ölümü gömdüm, geliyorum” dizesi olması boşuna değildir. Dirlikyapan’ın incelemeleri göstermektedir ki, şairin bu yedi kitabında da küllerinden doğan anka kuşu (Phoenix) imgesi önemlidir. Dirlikyapan, bu imgenin her kitapta yeniden üretildiğini saptar. Cansever şiirinde “ölüm” teması “Phoenix” imgesinden hareketle ele alınmakta, bu haliyle bir yok oluşu değil yeniden doğuşu temsil etmektedir. Dirlikyapan’ın şu ifadeleri Cansever’in dramatik monologlarının Phoenix’in evrimi olarak görülebileceği tezini destekler: “Umutsuzlar Parkı’ndaki anlatıcılardan biri “bir yığın ölüden” gelmiştir. Benzer şekilde Tragedyalar’ın Stepan’ı da “bir ölü gömme töreninden doğmuş”tur. Yine Tragedyalar’da Lusin’in çirkinliği aşmak için onun içine düşmek gerektiğini düşünmesi ve Diran’ın ‘Unutulmuş bir erkekliğin/ Acısından oluşan bir Anka’ya benzetilmesi, Phoenix’i yeniden üreten imgelerin başında gelir. Çağrılmayan Yakup’ta yer alan bir anlatıcı, ‘düzlük’le savaşır ve her defasında ‘yeniden’ yenilir. Ben Ruhi Bey Nasılım’da ise ilk kez bir karakter ölülerini yangınla gömmeyi başarır ve yeniden doğumun mutlu sürecini yaşar.”
Sıkı dokulu, metinlerarası şiirler
Devrim Dirlikyapan, İkinci Yeni hakkında üretilen genelleştirici yorumlara mesafe koymuş, doğrudan Cansever’in yapıtlarının önerdiği bir okuma biçimine yönelerek Türk edebiyatında şiir eleştirisinin ihtiyaç duyduğu türden bir çalışma ortaya koymuştur. Cansever’in ilk dramatik yapıtı olarak incelenen Umutsuzlar Parkı, Cansever’in şiirinde nesne, dekor, insan, nesnel bağlılaşık gibi konuları öne çıkarır. Umutsuzluğun kaynağı insanın başkaları tarafından uygun görülmüş bir hayatı yaşamasıdır. Dramatik ile lirik arasında ele alınan Nerde Antigone’dan başlayarak Cansever şiirinin metinlerarası niteliği kendini gösterir. Dirlikyapan büyük emek vererek yapıtlardaki tüm göndermeleri ortaya çıkarmış ve ancak metinlerarası ilişkiler bağlamında mümkün olacak yorumlara ulaşmıştır. Nerde Antigone adının nasıl oluştuğu, Tragedyalar’ın Sartre’ın Gizli Oturum adlı oyunuyla ilişkisi çok sayıdaki örnekten yalnızca ikisidir. Dirlikyapan çalışmasının yedi bölümünde yedi kitabın sırlarını çözmeye çalışırken Eliot’un “Şiirin Üç Farklı Sesi” başlıklı makalesinde belirttiği seslerin izini sürer. Cansever şiirinin heyecan verici odakları; aykırı kimlikler, alkol, çokgözlülük, cinsellik, ölüm, bakış, görsellik ve daha fazlası... Edip ölümsüzlüğü tanımlasın diye!