Cansu Karagül, ''Minör edebiyatın ustası: Bilge Karasu'', Birgün Kitap Eki, 22 Haziran, 19 Temmuz 2013
Bazı yazarlar vardır ki, onları okuyabilmek, onların dünyasına girebilmek, dilinden anlayabilmek, okurken yazdıklarında kendini kaybedebilmek, kısacası o yazarın okuru olabilmek için belli bir birikim ve hatta daha da ötesinde özel bir “eğitim” gerekir. Bu dikenli yolda o yazarlar ve eserleri hakkında tezler yazılır, sempozyumlar, atölyeler düzenlenir, kitaplar derlenir. Bilge Karasu’yu Okumak bunun örneklerinden yalnızca biridir.
Yazın dünyasında 1963 yılından beri Karasu’nun neredeyse bütün eserlerini yayınlayarak yazarın ismiyle bütünleşen Metis Yayınları, 2010 yılından beri “Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi” adı altında farklı disiplinlerdeki edebiyat çalışmalarına katkı sunuyor. Geçtiğimiz mayıs ayında ise, yazarın şair ve eleştirmen dostu Halûk Aker ile mektuplaşmalarından oluşan “Halûk’a Mektuplar” ve sempozyum sunuşlarından derlenen “Bilge Karasu’yu Okumak”ı yayınlayarak Karasu patikasını okuyucusu için daha da genişletiyor.
2010 yılında Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen ''Altı Ay Bir Güz – Bilge Karasu'' ve 2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki “Bilge Karasu’yu Okumak” sempozyumlarından yirmi bir farklı sunum metninin Doğan Yaşat tarafından hazırlanmasıyla kitaplaşan Bilge Karasu’yu Okumak, Karasu’yla derdi olan okurların bir ürünü aslında. Müzik, sinema, fotoğraf ve edebiyat gibi farklı sanat türlerinin uzmanı olan pek çok isim yazarın öykü ve romanlarına farklı bir perspektif sağlıyor. Yazdığı Sunuş yazısında kitapla ilgili olarak “Bilge Karasu okurlarının, okuma uğraşlarının ürünüdür.” diyen Doğan Yaşat, bu yolla tüm Bilge Karasu okurunu kendi okuma uğraşına ortak ediyor.
Bilge Karasu, çağdaş Türk edebiyatımızda dili yetkin bir şekilde kullanan, kendine has bir edebi duruşu ve üslubu olan konumlandırılması zor yazarlardan biridir. Her denemesinde bir zanaatkar edasıyla yazıyı eğip bükerek biçimlendiren, müzik, sinema, fotoğraf ve resim gibi plastik sanatlarla iç içe geçmiş bir dilin bütün estetik olanaklarını sonuna kadar zorlayan, yanı sıra, o dilin bütük kurallarını bozup hiç yılmadan yeniden ve yeniden inşa eden Karasu, roman ve öykülerindeki çok katmanlı ve imgesel ögeler ile okuyucusunda kaybolmuşluk duygusuna ve tekinsizliğe yol açar. Bu nedenle O’nu okuyabilmek, “Bilge Karasu okuru” adında özel bir sıfatlandırmayı gerektirir. Bu simgesel ayrımı Bilge Karasu’yu Okumak’taki tüm metinlerde hissetmek mümkündür. Bu anlamda yazarın minör edebiyat türündeki yetkinliği kitap boyunca tüm metinlerde kendini en çok hissettiren noktalardan biridir.
Karasu yazınının farklı yönlerinin tartışıldığı kitapta bahsedilen, “yazı-yazar-metin-okur” kavramları etrafında yazarın anlatı biçimindeki kanonları yıkan avangard tutum, Borges, Kafka ve Calvino gibi yazarlarla arasındaki yakındaşlık, gerçek ve gerçeklikle kurduğu ilişki, arı bir Türkçe peşindeki serüvenci ruhu, metinlerinin çeviribilim bağlamındaki özel konumu, hepsi de onun yeni bir dil arayışındaki yılmaz uğraşına işarettir. Bu bağlamda, en çok yad edilen eserleri de tahmin edilebileceği gibi Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Göçmüş Kediler Bahçesi ve Gece’dir.
Bilge Karasu’yu Okumak, okuru, “Karasu okuru” olanlar ve “olmayanlar” şeklinde bir ayrıma tabi tuttuğu ölçüde seçkinci ve dışlayıcı bir tavra sahip bir çalışma olmasına rağmen, yazar üzerine gerek akademik, gerekse gündelik bir okuma yapmak isteyenler için farklı disiplinler ile edebiyat kuramlarını kesiştiren önemli bir düşünsel kaynaktır.