ISBN13 978-975-342-176-8
13x19,5 cm, 152 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Daniel Pennac, 4 Kitap Takım, 0
Gulyabaniler Cenneti, 1997
Silahlı Peri, 1999
Küçük Yazı Satıcısı, 2000
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ali Bulunmaz, ''Kelimelerin mezar taşını kaldırmak'', Cumhuriyet Kitap Eki, 18 Nisan 2013

Daniel Pennac, öğretmen ve çocuk kitapları yazan biri olarak duruma hep öğrencilerin gözünden baktı. Pek çok pedagogun ve mürebbiyenin aksine çocukların şifrelerini çözmeyi başarmış bir isim Pennac. Roman Gibi, Pennac’ın okuma olayına yoğunlaştığı bir kitap; yazar burada yine çocuklar ve gençlerin yakasından bakıyor olup bitene.

Okumak gerek!

Genç biri için en çok sıkıntı yaratan şey, emir kipiyle herhangi bir işin yaptırılmaya çalışılması herhalde. İnsanın böyle bir anda burnunun dikine gidesi geliyor. Pennac bunu, okumaya uyarlamış ve daha en başta “bu sayfaların pedagojik işkence malzemesi olarak kullanılmaması rica olunur” demiş. Kitap okumazsanız başınıza hiçbir iş gelmez. Zorlamayla olunca, o okuma olmaktan çıkıp bir azaba dönüşür. Pennac’ın baktığı yer işte burası: Kutsallaştırılan her eylem gibi kitap okuma da kutsanınca yamulup gider. “Okumayı bırak” uyarısı da ters etki yaratabilir elbette. Pennac’ın deyişiyle “okumanın düzene karşı koymak” anlamına geldiği zamanlarda “romanın keşfine aileye itaatsizliğin keyfi de katılır.”

Sözcüklerin ve bunlardan yola çıkıp kendi âlemini yaratmanın keyifli bir iş olduğunu söyleyen Pennac’a göre okuma, yalnızlığın ve hatta özgürlüğün keşfini sağlayan bir eylem. Kitaba dalmak aynı zamanda hayal etmek demek, hayal etmek de bir tür yaratma.

“Okumak gerek”, Pennac’a göre edebi bir değer taşımadığı ve artık eskisi gibi okunmadığı için kimseyi ya da hiçbir şeyi suçlamamalı: “Yüzyıl fazla mı görsel? On dokuzuncu yüzyıl fazla mı tasvirci? Peki, neden on sekizinci yüzyıl fazla rasyonel, on yedinci yüzyıl fazla klasik, on altıncı yüzyıl fazla Rönesansçı olmasın? Puşkin fazla Rus ve Sofokles fazla ölü olabilir. Sanki insanla kitap arasındaki ilişkilerin soğuması için yüzyıllara ihtiyaç vardı!”

Pennac, okumanın zevk işi olduğunu söylerken bunun niye kaybolduğunu ucuz yollara girerek araştırmaz. Okuma zevkinin yok oluşunun ancak “yolunu şaşırma” diye adlandırılabileceğini savunur yazar. Okumayı, “ödev” haline getirmek yerine yeniden zevke dönüştürmek, belki o “şaşmayı” tersine döndürebilir.

Bugün okuma neredeyse bir angarya, evet ama zamanımızın getirdiği bir şey bu. Pennac bunun farkında biri olarak deyim yerindeyse kabahatlinin yine kendileri olduğunu savunur: Çuvaldızı kendi kuşağının buluşlarına batırır yani.

Pennac, okumayla ilgili dogmalara kafayı takmış. Okuyan ya da hiç okumayan, bundan utanç duyan, her bulduğunu yutan, sadece klasikleri okuyan, “zamanın en iyi eleştirmen olduğuna inanan”, yeni ne varsa evine dolduranlar, Pennac’a göre “okumanın gereğini” yerine getirirken bu “gereklilik” dogmasını besleyip obezleştirir. Keyif ve zevk ise tu kaka ediliverir: “Peki, öğretmen okumayı buyuracağına ya aniden kendi okuma mutluluğunu paylaşmaya karar verseydi? Okuma mutluluğu? Nasıl bir şey? Gerçekten, çok büyük bir kendine dönüş ister bu soru. Başlamak için dogmaya aykırı düşen şu gerçeğin itirafı lazım: Bizi yetiştiren okumalarımızın çoğunu bir şey için değil, bir şeye karşı yapmışız.”

Okuma zevkini, okuma gerekliliğiyle beraber öldüren başka ne var? Anlamama korkusu ve zaman darlığı. Bunlar birer bahane mi? Bazen güçlü bazen sadece kitabın kapağını açmamak için üretilen bahaneler. Pennac’a göre bir “okuma çizelgesi” oluşturulursa bu ikisinin ekmeğine yağ sürülür. O zaman yapılacak şey “çalınmış vakit” formülünü devreye sokmaktır: Yaşama görevinden okumaya zaman ayırarak bu zevki tatma, okur olmanın keyfini sürme. Böylece okumayla barışılabilir belki: Hiçbir şey beklemeden, ödev olarak görmeden, herhangi bir çözümleme yapmadan yalnızca keyif için satırlarda gezinmek.

Okurun hakkı hukuku

Bir şey, ''yap'' diye önünüze sürüldüğünde ondan kaçarak uzaklaşmak isteyebilirsiniz. Kurallar silsilesi, hakları ezip geçmeye başladığında hayat sıkıcı hale gelir. Pennac, okur haklarını sıralarken merkeze bunu yerleştiriyor, okurun en başta okumama hakkından söz açıyor. Okumaya “ahlaki bir mecburiyet” süsü verilmemesinin gerekliliği bir yana, okumayı sevmemek de bir tercih. Başka bir tercih ve hak, sayfa atlama. Sayfa atlarken kitabı bitirmeme hakkı da saklı tabii. Kitaba ısınamamanın, “bunu okumuştum” hissinin bunda payı büyük.

Kitabı bitirmemek gibi yeniden ve istediğini okumak da bir hak yazara göre. Pennac’ın “Bovarizm” dediği, “duyuların ani ve kesin tatmini” de canının istediği yerde okumak da öbür haklardan. Herhangi bir kitabı çekip çıkarıp okuma, yani çöplenme en ilginç haklardan. Bunu yüksek sesle okuma hakkıyla tamamlamak da mümkün. Elbette en büyük hak, susma hakkı: Hangi kitaba, hangi yazara neden yakınlık duyduğunun ve okuduğundan ne anladığının hesabı sorulmaya kalkışılırsa okurun vereceği en iyi tepki bu hakkını kullanması olabilir.

Pennac’ın okur, kitap ve haklar üzerine yazdıklarının toplamından bir sonuç çıkarmak gerekirse faydacı okuma yerine tadına vararak okuma formülünü sunduğunu görürüz. Belki bunu on birinci hak diye tabelaya yazabiliriz, olamaz mı?

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X