Şükrü Hatun, “Hamburger Cumhuriyeti”, Cumhuriyet Bilim Teknik 31 Temmuz 2004
Küreselleşme, insan var oluşu ile ilgili her şeyin dünyanın her santimetrekaresinde "piyasalar" tarafından düzenlenmesini hedefleyen, bunun için de önündeki engelleri öngörülmüş ekonomik krizler veya savaş makineleri ile silip süpüren belki son yıllardaki "acayip felaketler" üzerine kurulu gerilim filmlerinde benzetilebilecek bir süreç olarak anlatılabilir. Doğası gereği hiçbir şeyin değerini bilmeksizin her şeyin fiyatıyla ilgili olan piyasalar, bir tür yeni tanrı gibi içinde insanın da olduğu, evrensel varoluşu yönlendirmeye, ona piyasaların amaçlarını dayatmaya kalkmaktadır. Bu nedenle bir taraftan Hindistan'daki Narmada vadisinden, Tunceli'deki munzur vadisine coğrafyalar sömürü için tahrip edilirken öte yanda esas mücadele insan bedenleri üzerinden yapılmaktadır. Kapitalizm, insanın biyolojik varoluşuna ilişkin olan her şeyi (yemek, içmek, sevişmek, kendisiyle ilgili olmak gibi) ihtiyaç olmaktan çıkarıp, bağımlılık derecesinde zevk aracına dönüştürür ve bu sayede tüketimi maksimize eder.
Hamburger Cumhuriyeti
Küreselleşmenin gerçek kurbanları zihinleri ve bedenleri ile insanlığın geleceğini temsil eden çocuklardır. Otuz trilyon dolarlık global ekonomi gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların % 40'nı (500 milyon çocuk) günde bir doların altında bir gelirle yaşamaya mahkum ederken, öte yanda daha çok kâr elde etmek için bütün dünyadaki çocuk bedenlerini bir tüketim aygıtına dönüştürmeye çalışıyor.
Yakın zamanda yayımlanan Hamburger Cumhuriyeti kitabı hem Amerikan Fast Food kültürünün karanlık yüzünü hem de çocuk bedenlerinin nasıl sömürüldüğünü anlatmaktadır.
Bütün ülkelerde besin endüstrisinin en önemli hedef grubunu çocuklar oluşturuyor, çünkü 8 yaşındaki bir çocuğun önlerinde bir şeyler satın almak için ortalama altmış beş yılık bir ömür olduğu biliniyor. Eric Schlosser, 1980'lerde çocuk reklamlarında gerçekleşen patlama ile çocuk dünyasının tatları New Jersey Turnpike'daki kimya fabrikalarında yaratılan ürünlerin bağımlısı haline getirildiğini, bebek biberonlarına kola firmalarının logolarının kazıyarak 1-4 yaş grubundaki çocukların meşrubat içmesinin özendirildiği "alçakça pazarlama hamleleri" yapıldığını anlatıyor.
Amerikan Çocuk Hekimleri Akademisinin "Çocuklara yönelik tüm reklamlar özü itibariyle aldatıcıdır ve sekiz yaşın altındaki çocuklar bu reklamlar yoluyla sömürülmektedir" demesine karşın, Amerika'da çocuklar bir yıl boyunca otuz binden fazla reklam seyretmeye mahkum ediliyor. Benzer şekilde gelişmekte olan ülkelerde de reklamların ve dizi filmlerin en önemlisi izleyicisini çocuklar oluşturuluyor.
Çocukların zihinlerine her gün eklenen binlerce hücre, onları heyecanlı dizilerin ve çocuk dünyasını "okuyan" reklam filmi yönetmelerinin alıcısı haline getiriyor.
Eric Schlosser, "Fast-food'un gerçek maliyetini asla mönüde göremezsiniz. Bu maliyet hızla yayılan obezlik salgını, düşük ücretli işgücünün sosyal bedeli ve büyük restoran zincirlerine kaynak sağlayan tarım sektöründe endüstrileşmenin getirdiği sağlık sorunlarıdır" diyerek bizi çocuk işçiler gerçeğine götürüyor. Fast food endüstrisinde çalışanların üçte ikisinin 20 yaşın altındaki ergenler olduğunu, Fast food dükkanlarını sabah çocukların açıp, gece çocukların kapattığını, esas önemlisi bu restoranların zincirler emek maliyetini düşük tutmak için %300 ila 400 oranında bir yıllık işçi deviri sağlayarak çocuk emeğini sömürdüklerini öğreniyoruz.
Fast Food ve tütün
Geçen haftalarda British Medical Journal'da yayımlanan bir yazı besin endüstrisinin tütün endüstrisine benzer zararlı etkilere neden olduğunu, bu endüstrinin Amerika'da 30 milyar dolar reklam bütçesine sahip olduğunu, benzer şekilde Güneydoğu Asya'da reklam harcamalarının üç kat arttığını bu sayede Çinlilerin % 65'nin Coca Cola markasını tanıdıklarını, Meksikalı çocukların ise sütten daha çok kola içtiklerini ve sonuç olarak küresel bir "obesogenic" çevre yaratılmış olduğunu anlatıyor.
Bu durumda fast-food zincirlerinin sağlık açısından güvenli olmayan, yağ oranı yüksek yiyecekleri çocuklara satmak için milyonlarca dolarlık reklam kampanyaları düzenlemesinin engellenmesi ve nasıl sigara reklamları yasaklandıysa bu tür reklamların yasaklanması için hepimizin çaba göstermesi gerekiyor.