Ebru Kış, “Seçkin okura davet”, Milliyet Kitap Eki, 27 Aralık 2006
David Constantine'in on dört öyküden oluşan kitabı "Başka Bir Ülkede" Metis Yayınları'ndan çıktı. Yazar öykülerde teknikleri, tekrar etme kaygısı gütmeden, savruk diyebileceğimiz bir özgürlükle kullanıyor. Ancak şiirsel ifadelerin sağladığı olanakla garipsenmeyen hatta şiirselliği destekleyen bu tutumun yerini kimi öykülerde klasik kurgu alıyor.
Öykülerde yazar-anlatıcı, yabancılaştırmaya zemin oluşturan öznel bakışa sahip; bununla birlikte öyküler öykü kişilerinin bakış açılarından veriliyor. Öykülerde görülen yabancılaştırma, kimi yerlerde bilgi vermek, orijinal benzetmelere zemin hazırlamak, felsefi cümleler söylemek, bilimsel bilgi sunmak veya deneme türünü öyküyle harmanlamak amacıyla yapılıyor. Dolayısıyla yazarın öznel bakışı taraf tutma değil; kendini bir varlık olarak hissettirme!
Öykülerde birinci ve üçüncü kişili anlatımlara başvurulması işlevli. Kimi yerlerde yazar-anlatıcı ile ben anlatıcı iç içe kullanılıyor. "Bir Paris Hikâyesi"ndeki erotik yinelemeler, günlük türünden yararlanılarak ben anlatıcının kullanılmasına imkan tanıdığından kamufle ediliyor. Bununla birlikte ben anlatıcı "Sonraki Yaşam"da , dolaylı anlatımın imkanlarıyla ilerleyen bir monologla günah çıkarıyor.
İleri akan zaman
Anlam kapalılığının kurguyla sağlandığı öykülerde durumlar, merak uyandıran cümlelerin öykü sonlarında sentezlenmesiyle netlik kazanıyor:
Ruhunu kaybetmek, aşk, sevgi, çocukluğa dönüş, ezilmişlik öykülerin konularını oluşturuyor. Genellikle ileriye akan zaman, tasvirlerle yavaşlatılıyor veya anlam yoğunluğu sağlayan tek tek sözcük kullanımıyla hızlandırılıyor. Klasik kurgularda ise zaman ileri akıyor.
İmgeler, tüm öykülerde olmasa da sembolik değer taşıyor. "Kayıp"ta 'cam' imgesi ruh ile bedeni ayırıyor; "Gerekli Güç"te 'at' imgesi, gücü temsil ediyor. Psikolojilerin dile ve görünene yansıdığı bu öyküler, genel olarak içten dışa akan durumları anlatıyor. Tasvirler varolanın değil görünenin tasvirleri.
Alışılmamış bağdaştırmalarla yapılan şiirsel tasvirlerin yanında kimi yerlerde klasik tasvirlere yer verilmesi, titiz cümlelerle örülü öykülerle örtüşmüyor. Buna karşın tasvirler, kültür kokuyor.
Edebiyat ve arkeoloji
"Başka Bir Ülkede" adlı öyküde, bakış açısının bir kamera gibi ana kişiden kopup arka plandaki öykü kişisine bir anlığına yönelmesi öyküyü iki kişinin öyküsü yaparak ona çarpıcılık kazandırıyor.
Metinler arasılık, yazarın sık kullandığı bir teknik. Öyle ki "Kayıp", "İlahi Komedya"dan alınan 'buz' imgesinden doğmuş bir öykü. "Bir Paris Hikâyesi"nde, Maupasssant’ın bir kurgusunun özeti giriyor kurguya. "Otoportre"de anlatım, kolaj tekniğiyle destekleniyor.
Öykülerde ortak bir dilden söz etmek mümkün.. Şair David Constantine’in şiirsel cümleleri tüm öykülere hakim. Öykülerde şiirsel ifadeler anlatıcıların duygu dünyasını veya durumların ‘ne’liğini ortaya koyuyor. Ancak halk deyimlerinin nadir de olsa kullanılması şiirsel anlatımın ağırlığına gölge düşürüyor. Şiirsellik, sözcük seçimiyle, özgün bağdaştırmalarla kurulan keskin cümlelerle sağlanıyor.
Ağırlıklı olarak Kanada, İngiltere ve Fransa’da, bu ülkelerdeki gökdelen, kilise, hastane, mezarlık, otel gibi mekanlarda geçen öykülerin kişileri genellikle edebiyat veya arkeoloji gibi birikimleri olan seçkin kimseler. Bu kişilerin bakış açıları, seçkin okuru “Başka Bir Ülkede” buluşmaya çağırıyor.